T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
İki kitap ve başka kitaplar

MİT'in 75. kuruluş yıldönümü vesilesiyle yayımladığı 'Tarihçe' üzerinde düşündüklerimi Cüneyt Arcayürek'in son kitabı 'Sessiz Darbe' üzerine patlayan tartışmalar eşliğinde sizlerle paylaşmadan önce elektronik postakutuma göz attım. İyi ki atmışım; her zamanki gibi yüzümü güldüren mesajlarla karşılaştım çünkü. Dikkatimi çeken ABD'den gelen bir mesajdı.

Bir süre önce web-sitesine girip abonesi olduğum 'Milli Güvenlik Arşivi' (www.nsarchive.org), "Bin Laden avı" altında servise soktuğu bir dizi önemli belgeyi kullanıma açtığını müjdeliyordu mesajda. ABD askeri stratejisi içerisinde 'özel kuvvetler'in merkezi rolüne işaret eden belgeler arasında, hiç elde edilemez sandığım, 'düşük yoğunluklu savaş' ile ilgili 155 sayfalık bir rapor da bulunuyor... Esas önemli olan ise, "Körfez Savaşı'na CIA'nin verdiği destek" başlığını taşıyan, 1997 tarihli, sekiz sayfalık bir değerlendirme...

Bizim ülkemizde her olayın bir 'resmi' bir de 'göze görünmeyen' bir yüzü vardır; bu iki yüz hemen hiçbir zaman aynı anda kendini göstermez. Kamuoyu önüne maskeyle çıkar politikacı ve bütün hayatını yüzünün maske takmış haliyle değerlendirmemizi bekler bizden. Bu sebeple, yakın tarihimizde hayati önemde görevler üstlenmiş 'devlet adamı' sıfatlı bir çok kişi anı kitabı yazmamıştır. İsmet İnönü ve Celal Bayar adını taşıyan anlatımlarda, bu iki önemli isim, odağında bulundukları Cumhuriyet'in kuruluş dönemiyle ilgili hiçbir özel ayrıntıya yer vermemişlerdir. İnönü'nün, "Gerçekleri yazmak Cumhuriyet'e ihanettir" anlamına gelen bir söz sarfettiği bile söylenir.

Neredeyse yarım asırdır politikanın içinde bulunan, yedi kez başbakanlık yapmış, cumhurbaşkanlığına kadar çıkmış Süleyman Demirel'in, istese bile, uzun yolculuğunda tanık olduklarını bütün çıplaklığıyla kaleme alabileceğine aklınız kesiyor mu? Benim kesmiyor. Bu sebepledir ki, bir süre Çankaya'da en yakınında bulundurduğu Cüneyt Arcayürek, gördüklerini sansür uygulamadan yazdıkça hop oturup hop kalkıyor Süleyman Bey ve başka ne diyeceğini bilemediği için de, yazarı, 'müzevirlik yapmak' ile suçluyor...

Oysa, 12 Eylül sonrasında kaleme aldığı 10 ciltlik anılarında, Arcayürek'e en temel konularda malzemeleri Süleyman Bey'in sağladığı kitaplar okununca anlaşılıyor... Dokuz cilt olarak planlanan bu yeni anılar dizisinde, belli başlı malzemeler yine Demirel damgalı; "Al bunu sakla, ileride kullanırsın" diye belge sunduğunu bizzat Arcayürek bir kaç kez yazdı. Köşk'te karşılaştıklarında, bazen, "Bugünleri yazmayı düşünüyorsun, değil mi?" diye de sorarmış Süleyman Bey... Şimdi mızıkçılık ediyor, ama Cüneyt Arcayürek'i gazeteci olduğunu bile bile Köşk'e kendisi çıkartmıştı...

Demirel ile Arcayürek arasındaki sorun şu: Süleyman Bey, tecrübeli gazeteciyi, Köşk'e, beraber geçirecekleri günleri sonradan kaleme alsın diye çıkarmış besbelli. Ancak ona kafasında biçtiği görev bir tür 'vakanüvistlik' imiş; yani kendisini gözlere hoş gösterecek türden bir yazıcılık... Cüneyt Arcayürek ise gazeteciliği tercih etmiş... Yaşadıklarını sansüre uğratmadan anlatması en doğal hakkı... Cumhurbaşkanına danışman olanlar gizlilik yemini etmiyorlar ki...

Bakmayın, "Dünyanın hiçbir yerinde buna izin vermezler" denilmesine... ABD'de, başkanlara basın danışmanlığı yapmış gazetecilerin hepsi, istisnasız, sonradan anı yayımlamışlardır. Pierre Salinger (P.S.: A Memoir), David Gergen (Eyewitness to Power : The Essence of Leadership Nixon to Clinton), Marlin Fitzwater (Call the Briefing! : Bush and Reagan, Sam and Helen : A Decade With Presidents and the Press), George Stephanopoulos (All Too Human), Hodding Carter (The Reagan Years) hemen akla gelenler... Peggy Noonan (When Character Was King : A Story of Ronald Reagan) ve William Safire (Before the Fall: An Inside View of the Pre-Watergate White House) önce başkanlara nutuk yazdılar, sonra da anılarını...

Cüneyt Arcayürek'in kitapları onların yayımladıklarından farksız...

ABD'de, CIA, gizliliği yasalarla korunan bir kuruluş. Ancak, CIA, tarihini öğrenmek isteyenlere, 'iç hizmet' amacıyla kaleme alınmış kitaplar sunmaktan geri durulmaz. CIA ajanlarının, bazen örgüte meydan okumayı da göze alarak, yazdıkları kitaplar arasında 'çok satan eserler listesi'ne girmişler vardır. İngiltere'de, 'iç istihbarat' ile ilgili MI-5'in adı kamuoyuna açıklanmış ilk direktörü Stella Rimington (1992-1996), kendi başından geçenleri yazdığı anılarını (Open Secret) yayınlatmak için, MI-5 ile takışmayı bile göze almıştır.

Bn. Rimington'un anılarından söz ederken, burada, "Keşke Teoman Koman veya Sönmez Köksal da istihbarat anılarını kaleme alsalar" temennisini dile getirmiştim. ABD'nin CIA başkanları William Colby (Honorable Men : My Life in the CIA), Richard Helms (Memoirs) ve Stansfield Turner (Secrecy and Democracy : The CIA in Transition) yazdılar, yer yerinden oynamadı...

Türkiye, şu sırada, el yordamıyla yolunu bulmaya çalışıyor. Süleyman Demirel'in mızıkçılığı da bundan, MİT'in kendi göbeğini kesmek için 'Tarihçe' yazdırıp yayımlatması da... Şimdilik sınırlı da kalsa gerçeklerle herkes tanışacak...


23 Aralık 2001
Pazar
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED