T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Derviş'e güvenimiz tam olamıyor!.

Üç gün önce "Milliyet"in sür-manşetinde, "Etibank Boşaltılması"na ve Dinç Bilgin ile yoldaşlarının serüvenlerine ilişkin, "raporlu bir haber" vardı..

Öyle garip bir toplum olduk ki..

Bu manşet haberi okuyanlar, "acaba bu haber doğru mu" sorusuna cevap aramadı..

Çünkü herkes, bu haberin de, "Sabah-Etibank kâr amaçlı örgütlenmesi"nin de doğru olduğunu biliyor..

Bu yüzden kimse, "Milliyet'in haberi doğru mu" diye merak etmedi..

Bunun yerine şu sorular soruldu..

- Sabah'a Aydın Doğan destek verdiğine göre, Milliyet'in Dinç Bilgin'i hedef alan bir haberi kullanmasının sebebi, ne olabilir?

- Doğan grubunun kaptan gemisi Hürriyet, Etibank ve Dinç Bilgin'le ilgili haberleri görmezden gelirken, aynı grubun bir başka gazetesi olan Milliyet'in bu manşeti atması, ikili bir oyunu mu ifade ediyor?.

Olay öylesine ayyuka çıkmış bir medya deformasyonunu işaret ediyor ki, "Habertürk.com"da da, Milliyet'in haberi için, "gözden kaçarak sayfaya girdi" şeklinde bir açıklama-haber bile yayınlandı..

Evet.. Durum bu merkezde..

Bir yanda bakıyorsunuz, ülkenin Başbakanı Ecevit, bir gün ne dediyse, ertesi gün tersini söylüyor.. Koalisyon iktidarı, ülkeyi Cumhuriyet tarihinin en dramatik ekonomik krizine sokuyor..

Söz konusu medya, "siyasi sorumluluk" kavramını haberleri ile işleyecek yerde, muhalefete muhalefet ederek, "görevi"ni yapıyor..

Yok efendim Çiller "halüsinasyon"u telaffuz edememiş.. Yok efendim Fazilet'in kapatılması, her an mümkünmüş..

Yahu, ülkenin Başbakanı ve yardımcıları, "yönetim" kavramını telaffuz edemez haldeler..

Ülkeye ve Anayasal düzene zarar vermekten ötürü birşey kapatılacaksa, bu "iktidar"ın kapatılması daha doğru olmaz mı?

İşte bizi Kemal Derviş konusunda kuşkulu davranmaya iten sebeplerin başında, bu tablo var..

Geçen, iflas etmiş, sabit kurlu İMF programında, şimdi hazırlanan dalgalı kurlu yani İMF programına yerleştirilecek "acil önlemler"in, hepsi vardı..

"Ecevit-Özkan-Yılmaz-Bahçeli" dörtlüsü, ne bankalar sistemi, ne özelleştirme, ne devleti küçültme konusunda birşey yaptılar..

Sonuçta fiyaskoyu, birkaç "tekno-bürokrat"ın sırtına yıkıp, onları istifa ettirdiler..

Şimdi de bir "politokrat"ı, yani politik bir tekno-bürokratı, koalisyonun yeni ortağı olarak aralarına aldılar..

Eğer dalgalı kurlu yeni program da başarısız olursa, bunlar yine başta kalacak..

Kemal Derviş, istifa edecek..

Sonra da çalkantılı kurla, kaba dalgalı koalisyon iktidarı devam edecek herhalde..

Oysa İMF Avrupa Direktörü Deppler de, sürekli vurguluyor..

- Programların adı ne olursa olsun, bu programların siyasi sorumluluğu T.C. Hükûmetlerinindir..

Peki "siyasi sorumluluk" nasıl saplanıp, kime yüklenecek?

Modern demokraside bu görev, "medya"nındır.. Anayasaya koyulan hükümlerle de, "halkın serbest haber alma hakkı"nın sağlanması, "basın özgürlüğü" güvencesi verilerek, medyaya yüklenmiştir..

Ama siz medyadaki haberlere "doğru mu acaba" diye değil, "bu haber neden kullanıldı acaba" diye bakıyorsunuz..

Banka boşaltanlardan bir bölümü cezaevine giriyor.. Bir bölümü de, gazete ve televizyon kanalı yönetiyor..

Kemal Derviş'e karşı duyduğumuz kuşkuların bir tanesinin kaynağı da bu..

"Temizlik" olmadan, "ahbap-çavuş kapitalizmi"ne son verilmeden, "medya-mafya-banka-siyaset" çeteleşmesi bitmeden, "şeffaflaşma" ve "hukukun üstünlüğü" sağlanmadan, Türk ekonomisinin kriz kaynakları kurutulamaz..

Yani Amerika'dan Kemal Derviş'i getirdiğimiz gibi, İtalya'dan da Di Pietro'yu alıp, Ecevit Hükümeti'ne Adalet Bakanı olarak mı sokalım?

Açıkçası "temizlik" olmadan, "güven" de olmaz..

ŞAKA

Çerçevelenmeli!.

Kemal Derviş'in hazırlayacağı ve IMF'nin onayı ile yürürlüğe girecek yeni "dalgalı çerçeve programı" ne zaman bir anlam taşır dersiniz?.

Bülent Ecevit'in fotoğrafını bir çerçeveye yerleştirip, Bakanlar Kurulu salonunda "eski başbakanlar" fotoğraflarının yanına astığınız zaman, bu yeni program anlam taşır..

"Çerçeve"yi, ekonomiden önce Ecevit'in fotoğrafına aramalıyız..

MİLLİYET

Yalı "lanetli" falan değil...

Bu gün hep "Milliyet"in manşet haberlerine takıldık bu sütunda..

Dünkü Milliyet manşetinde, İktisat Bankası'nın batması "Lanetli Yalı"ya bağlanmıştı..

Habere göre, "Erol Aksoy'un sahip olduğu Yeniköy'deki Selahattin Adil Paşa yalısı, sahiplerine yaramıyor"muş.

Bu manşeti, neresinden düzeltelim ki?.

O yalı Selahattin Adil Paşa'nın değil, "Barajcı Tahsin Günel" indir..

Kurtuluş Savaşı'nda Gaziantep Cephesi'nin de komutanı olan ve 1924'te ordudan ayrılıp, yabancı silah şirketlerinin temsilciliğini yapan Selahattin Adil Paşa'nın (1881-1961) yalısı, şimdi Sadi Gülçelik'in dul eşi Vildan Hanım'a aittir..

Erol Aksoy'un olan yalının planı Sedat Hakkı Eldem tarafından yapılmış ve Cumhuriyet'in ilk ünlü müteahhitlerinden olan, Çubuk Barajı'nın (1929-36) yapımcısı Barajcı Tahsin Günel Bey tarafından inşa ettirilmiştir..

Yalıların el değiştirmesi, onların lanetli olmasını değil, değişen dönemlere göre, süper-zenginlerin de değiştiğini gösterir..

Osmanlı'da azınlıkların olan yalılar, Cumhuriyet'le önce devlet taşaronlarının, sonra tarım ve sanayi ağalarının, arkasından ihracatçıların ve bankacıların mülkiyetine geçti..

Yani "lanet" yalıdan değil, "değişime ayak uyduramamak"tan doğuyor..

Milliyet'in manşetine inanırsak, İkitelli'deki Sabah'ın "Medya Plaza"sına da "Lanetli Bina" diyeceğiz..


17 Mart 2001
Cumartesi
 
MEHMET BARLAS


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED