T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Türkiye'nin en büyük sorunu

"Türkiye'nin en büyük sorunu 'türban' veya 'başörtüsü' mü?"

Bu soru, yakın zamanlara kadar, "Hayır" cevabı almak amacıyla, üniversite kapılarından döndürülen başı örtülü genç kızları savunanlara, ya da Türkiye'deki özgürlük ihlâllerine temas etmek isterken mutlaka bu konuya da değinen FP'li siyasilere yöneltilirdi. Kim Türkiye'nin sorununu teke indirir görünmek ister? Kim, herkesi derinden etkileyen dağ gibi ekonomik ve siyasal dertlerle başetmeye uğraşan bir ülkede, 'türban' gibi belli sayıda insanı ilgilendiren bir konuyu 'tek sorun' halinde sunabilir?

Şimdi anlaşılıyor ki, bazıları için, Türkiye'nin tek sorunu, 'türban'. Ancak, konuyu 'sorun' kabul edenlerin kimliği değişik. Bugün 'başörtüsü' konusunu 'en büyük sorun' olarak takdim edenler, daha düne kadar, faka bastırmak için, o soruyla karşımıza çıkanlar...

Yeniden oluşan Din İşleri Yüksek Kurulu'na atama ile gelen üyelerden biri, İlâhiyat Fakültesi öğretim üyesi bir bayan... Kurulun yeniden oluşması vesilesiyle yapılan ilk toplantı, medya tarafından, 'türban' ekseninde yansıtıldı. Din kurulunun bayan üyesi toplantıya başı açık katılmış, hatta Kur'an okunurken de başını örtme gereği duymamış. Medya, olayı, etekleri zil çalarak yansıttı...

Ardından, Anayasa Mahkemesi başkanı Mustafa Bumin, kurumun yıldönümü vesilesiyle yaptığı konuşmada, hak ve özgürlüklerden yana bir tavır sergilerken, başörtüsü konusuna da girdi ve yasağı savundu. Bumin'e göre, bir dinin simgesi olan 'başörtüsü' ile eğitim görmek anayasanın lâiklik ilkesine aykırıymış ve bu sebeple, Anayasa Mahkemesi'nin, Danıştay'ın ve İdare mahkemelerinin verdikleri yasaktan yana kararlar haklıymış... Anayasa Mahkemesi başkanı, "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de, diploma için başörtüsüz fotoğraf istemeyle ilgili Türkiye'den iki başvuruya red cevabı vermekle bizim yorumumuzu benimsedi" dedi.

Bu arada, hükümet, çıkardığı yeni 'bayrak tüzüğü' ile, İstiklal Marşı okunan törenlere başörtülü katılmayı yasaklayıverdi. Son Bakanlar Kurulu toplantısında alınan düzeltme kararıyla 'yasak' kaldırıldı, ama, belli ki, ilk metne imza atanlar açısından da, başörtüsü, "Türkiye'nin en önemli sorunu".

Oysa, hatırlayacaksınız, yasakçı anlayışa lojistik destek sağlayan bir profesör, kısa süre önce, "Bir metrelik bez parçası" diye küçümsemişti başörtüsünü.

Binlerce akıl almaz derdin altından kalkmaya çalışan bir ülkede, 'bir metrelik bezi' en büyük sorun ilân etmek biraz garip kaçıyor; ancak, o 'bir metre bez', öyle anlaşılıyor ki, ülkeyi yönetenler ve yönlendirenlerin akıllarından hiç çıkmıyor. Kendi 'yasakçı' tavırlarını başını örtmeyen ilâhiyatçı bir bayan üzerinden haklı çıkarmaya çalışmanın başka bir anlamı olamaz. Anayasa Mahkemesi başkanının, yargıda onca sorun ortada dururken başörtüsünü konu etmesi ve yasak kararını Avrupalı mahkemeden çıkan 'fetva' ile savunması, başörtüsünün yüksek mahkemede de hâlâ ciddi bir sorun olarak görüldüğünü dışa vuruyor.

İstiklal Marşı töreniyle ilgili karardan dönüldüğü gibi, 'başörtüsü' konusunu zihinlerinde ülkenin en ciddi sorunu olarak taşıyanlar da, doğru kendilerine anlatılırsa, yanlış uygulamadan vazgeçerler mi acaba?

İlâhiyat öğrenimi almış 'bir tek' kadının tavrı 'yasakçı' uygulamanın haklılığı için 'belirleyici' olabiliyorsa, o kadınla aynı eğitimi almış yüzlerce (kadın ve erkek) ilâhiyatçı öne çıkıp aksi görüşü savunursa, bu, herhalde daha fazla 'belirleyici' kabul edilmek zorunda.

Aynı durum Anayasa Mahkemesi başkanının argümanı için de geçerli: Bütün Batılı ülkelerde 'lâik' üniversiteler yanında kilise veya dinî cemaatlerin açtığı yüksek öğrenim kurumları da diploma dağıtır; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin, Türkiye'den gelen dâvâda, 'lâik' bir üniversiteye onun kurallarını bilerek giden bir öğrencinin diploma için koşulan şarta da uyması gerektiği kararını vermesi kendi açısından doğal... Batı'nın bu konudaki gerçek tavrı, Türkiye'de barınamaz olan başörtülü gençkızlara kapılarını sonuna kadar açan ve Hıristiyan öğrencileri boyunlarına 'haç' takabilen, Musevi öğrencileri de başlarında takke (yermulke, kippa) ile dolaşabilen, yani dinî simgeleri yasaklamayan, üniversitelerden öğrenilebilir. Bırakın üniversiteleri, kamu alanında da yasak yok Batı'da: Polis kadınların İngiltere'de başörtüsü ile görev yaptıkları haberi daha dün gazetelerimizde yer aldı.

Başörtüsünü "Türkiye'nin en önemli sorunu" olarak görenler ciddi bir sınavla karşı karşıyalar: İlâhiyatçıların çoğunluğunun görüşlerini, Batılı kurumlarının uygulamalarını 'geçerli ölçü' sayacaklar mı, saymayacaklar mı? Ne diyorsunuz medya yöneticileri? Anayasa Mahkemesi üyeleri, ne diyorsunuz?


27 Nisan 2001
Cuma
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED