T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Bak şu konuşana!

Sayın Ertuğrul Özkök de rahatsızlıklarını izhar etmişler, Sayın Hakkı Devrim de... ("Sayın" diyoruz, çünkü bazı arkadaşlarımız, son zamanlarda, kendilerine yönelik en ufak eleştiride mahkemeye koşmayı itiyat haline getirdiler; ne olur, ne olmaz...)

Ertuğrul Özkök, "hortum" sözcüğüne takılmış.

"Bu sözcüğü sevemedim" diyor.

Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun ağzında da pek sakil duruyormuş; çünkü ilk kez bir Genelkurmay Başkanı bu sözcüğü telaffuz ediyormuş.

Hakkı Devrim, Kıvrıkoğlu'nun "hortum ve hortumcular" üzerine söylediklerini, içeriğine katılmakla beraber, pek uygun bulmamış. Açıkça söylemiyor da, satır aralarını okuduğunuzda, Hakkı Devrim'in Kıvrıkoğlu'nun açıklamalarından rahatsız olduğunu seziyorsunuz.

Özkök de, Devrim de, bilinçaltından, Genelkurmay Başkanı'na yönelik itirazlarının "sivil" bir refleksten kaynaklandığını düşünmemizi istiyor.

Hatta Özkök daha da ileri gidiyor, "Hortum olmasaydı kriz çıkmaz mıydı" başlıklı yazısında, birtakım rakamlar vererek, Kıvrıkoğlu'na bodoslamadan giydiriyor.

Verdiği rakamlar dikkat çekici aslında.

Diyor ki, "Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, son 10 yılda Türkiye'nin dibe vurmasına yol açan savurganlığın bilançosunu 195 milyar dolar olarak açıkladı. Hortumlamalardan ve görev zararından doğan kaybımız ise sadece 14.6 milyar dolar. Yani 195 milyar doların onda biri bile değil."

Sonra basit bir "çıkarma" işlemi yapıyor: "Son on yılda devletin sırtına binen yükün miktarı 180 milyar dolar. Oysa kimse bunun adını 'hortumlama' olarak telaffuz etmiyor. Banka hortumcusu denilen insanlar elleri kelepçelenerek içeri atıldığı halde, bu 180 milyar dolar yüzünden bileğine kelepçe takılan kimse yok. Ve hiçbir Genelkurmay Başkanı da bundan 'hortumlama' diye sözetmiyor. İşte bu yüzden ben bu kelimeyi sevmiyorum."

Hadi, daha açık konuşalım.

Özkök, "Biz de çıkar, PKK'yla mücadele için çarçur edilen 180 milyar doların hesabını sorarız!" demeye mi getiriyor?

Neyse...

Benim asıl üzerinde durmak istediğim nokta şu:

Genelkurmay Başkanı'na yönelik itirazlarının sivil bir tutumdan kaynaklandığını düşünmemizi isteyen iki "usta" yazar, Erol Özkasnak'ça "postmodern darbe" olarak adlandırılan 28 Şubat sürecinde "militarist" diyebileceğimiz tepkiler geliştirmişlerdi.

Hakkı Devrim üstadımız, o dönemde, "Bu defa artık kesinlikle sivil bir direniş sözkonusudur" şeklinde yazılar yazıyor, TBMM'den çıkan meşru hükümete karşı "silahsız kuvvetler" hareketini yüceltiyordu.

Ertuğrul Özkök ne yapıyordu?

O da Genelkurmay karargâhından edindiği "kırıntının da kırıntısı" bilgilerle, gazetesine "Topyekün savaş" manşetleri attırıyordu...

Diyeceksiniz ki, askeri olur olmaz her konuda demeç vermeye zorlayan kendileri değil miydi, şimdi neden rahatsız oluyorlar?

Çünkü efendim, "dokuzuncu"nun da belirttiği gibi, "keser dönmüş sap dönmüş", yolsuzlukla mücadele adı altında yürütülen "siyasetten arındırma" operasyonu enerji ihalelerinin geleceğini tehdit eder hale gelmiştir.

Anlayana!


27 Nisan 2001
Cuma
 
MEHMET E. YAVUZ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED