|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Krizin sorumlusu iç borç stokunun yüksekliği olarak ortaya konulmuştu. Borçlanmaya gidilmesi ise esas itibariyle kamu finansman açığından kaynaklanıyordu. Kamu finansman açığı sonuçta bütçe açığı olarak karşımıza çıkıyordu. Krizin yükünün hafifletilmesi için iç borç stokunu azaltacak kaynağa ihtiyaç var. En büyük iç kaynak ise vergi gelirleri. 2001 yılında vergi gelirlerinin hedeflenenden daha fazla arttırılması gerekir ki borç stokunda düşüş sağlanabilsin. İç borç stokunda nominal düşüş olabilmesi, 2001 yılındaki borçlanma ihtiyacının itfa edilecek tutarın altında kalmasına bağlıdır. Yani Hazine geri ödemesini yaptığı iç borçtan daha az borçlanacak ve bu suretle iç borç stoku azalmaya başlayacak, faiz oranları düşecek ve bütçe üzerindeki faiz yükü inişe geçecek. Kemal Derviş'in politikasının temelinde yukarıdaki işlem bulunmaktadır. Hazine'nin itfa ettiğinden daha az borçlanabilmesi için bütçenin gelir kısmında hedefi üzerinde artış, gider kısmında ciddi tasarruf sağlanması gerekir. Bir önceki yazımızda faiz dışındaki harcama kalemlerinde kayda değer bir tasarruf imkanının bulunmadığını belirtmiştik. Bugün faiz gideri ve vergi gelirlerine göz atalım. Faiz gideri hedefi
2001 yılı bütçesinde 16.7 katrilyon liralık faiz gideri ödemesi planlanmıştır. Söz konusu hedefler, 2001 yılında ortalama faiz oranının %22 ve ortalama borç vadesinin 12 ayın üzerinde gerçekleşeceği varsayımıyla ortaya konulmuştur. 2001 yılında Hazine'nin borçlanma maliyeti %100'ün üzerine çıktı. Borçlanma vadeleri kısaldı. Önce 1 aya kadar düştü şimdi 3-6 ay arasında gerçekleşiyor. Hazine'nin 2001 yılında şu ana kadar yaptığı borçlanmaların faizi 2001 yılı bütçesinden ödenecektir. Bu gelişmeler ışığı altında, 2001 yılında faiz giderlerinin beklenenin çok üzerinde gerçekleşeceğini söyleyebiliriz. 2001 yılındaki faiz ödemelerinin miktarı konusunda şu aşamada bir tahminde bulunmak zor olabilir. Özellikle Hazine'nin bundan sonraki borçlanma vadelerinin ortaya çıkması gerekiyor. Ancak, faiz ödemelerinde tahminlerin ötesine geçileceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Ya bütçe gelirleri
Mart ayı sonu itibariyle açıklanan rakamlar vergi gelirlerinde de sürprizler yaşanacağını gösteriyor. Mart ayı sonu itibariyle, 2000 yılının aynı dönemine göre vergi gelirleri % 18 oranında artmış. Yine Mart ayı itibariyle yıllık hedeflenen verginin sadece % 22'si toplanabilmiş. Özelliklerde gelir üzerinden alınan vergilerde bırakın artışı nominal düşüşler yaşanıyor. Örneğin, 2000 yılı Mart ayında toplanan kurumlar vergisi 795 trilyon lira iken içinde bulunduğumuz yılın Mart ayı sonu itibariyle bu rakam 362 trilyon olarak gerçekleşti. Kurumlar vergisi nominal olarak yarıdan daha fazla oranda azalmıştır. Benzer durumlar büyük hasılat beklenen akaryakıt tüketim vergisi için de geçerlidir. 2000 yılının Mart ayı sonu itibariyle 910 trilyon lira akaryakıt tüketim vergisi toplanmışken bu yılın aynı döneminde toplanan akaryakıt tüketim vergisi miktarı 781 trilyon liraya düşmüştür. Faiz dışındaki harcama kalemlerinde ilave artışlar olmayacağı kabul edilse dahi 2001 yılında bütçe açığı tahminlerin bir hayli üzerinde gerçekleşecektir. En azından memurlara beklenen enflasyon oranında maaş artışı yapılmak zorunda kalınacağı için bütçedeki gedik daha da büyüyecektir. Yılın kalan aylarında vergi gelirlerinde ciddi bir artış oranı yakalanamadığı takdirde, bırakın iç borç için kaynak oluşturmayı, mevcut hedeflerin yakalanması dahi imkansız hale gelecek ve hükümet daha fazla borçlanacak, iç borç stoku daha da büyüyecektir. 2001 yılının bir önceki yıla göre daha kötü olmaması için vergi gelirlerinin en az enflasyon oranında artması gerekir. Şu ana kadar ki rakamlar, % 60-70'lik bir vergi geliri artışının gerçekleşmesinin mümkün olmadığını göstermektedir. Ortaya derli-toplu ve bütün bu rakamları dikkate alarak formüle edilmiş program ve hedefler ortaya konulmadığı için, hangi hedefin ne oranda realize olabileceği hususunda değerlendirme yapamıyoruz. Şu anda Kemal Derviş el yordamıyla gidiyor. Tribünlere oynamayı bırakıp, sözde programında yer alan taahhütlerini nasıl ve hangi yollarla gerçekleştirebileceğini bir an önce ortaya koyması gerekir. İçi boş ve basın tarafından oluşturulan iyimserlik havasıyla ekonomik istikrar sağlanamaz.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |