T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
İrtica bahane, soygun şahane

Recai Kutan, Enerji Bakanlığı koltuğuna oturunca, selefi olan Hüsnü Doğan'ın kadrosuna hiç dokunmamıştı. Üstelik Hüsnü Doğan 'Anap'lıydı. Kutan'dan hemen sonra aynı makama Cumhur Ersümer geldi. Enerji Bakanlığı'ndaki önemli bürokratları bir bir değiştirdi. Bazı müfettişleri bile, görevden alıp, kendisine yakın gördüklerini onların yerine tayin etti. Şimdi Ersümer'in mesai arkadaşlarının pekçoğu yargılanıyor.

Bırakınız şahsı hakkındaki suçlamaları, sadece bu sebebten dolayı Ersümer istifa etmeli.

Ersümer'e gözlük!

Bütün bu gerçekler orta yerdeyken, Enerji Bakanı "Şahsımı ilzam edecek bir iddia göremedim" diyebiliyor. Ve ilâve ediyor: "Eğer gerekli bulsalardı, Adalet Bakanlığı'na fezleke gönderip, dokunulmazlığımın kaldırılmasını talep ederlerdi."

Cumhur Ersümer, şimdi bu dala sarılıyor.

Normal bir ülkede, böyle bir iddianame, sadece bakan değil, ondan bir türlü vazgeçemeyen Mesut Yılmaz'ı da, hatta Başbakan'ı da götürürdü.

Çünkü Enerji yolsuzluğu, hiç bilinmeyen ve birdenbire patlak vermiş bir olay değil. Elektrikte, dağıtım ve üretim imtiyazlarının gündeme gelmesiyle birlikte, usulsüzlükler ve yanlışlar hep dile getirildi. İhale şartlarının değiştirildiği, değerlendirmenin bazı firmaları kayırma amacına yönelik olduğu söylendi durdu. Hatta kayırmacılık, telefon konuşmalarına bile yansımıştı.

Şu anda Anap milletvekili olan, ama o tarihte Doğan Grubu'nda yöneticilik yapan Birkan Erdal, Aydın Doğan'ın damadı Mehmet Ali Yalçındağ'ı arayarak, Ersümer'in aleyhinde çıkan bir haberi eleştiriyordu: "Aman sakın Enerji Bakanı Cumhur Ersümer'in aleyhine yazı yazmayın. Bize ne kadar yardımı olduğunu biliyorsunuz."

Ersümer'in hizmeti

Acaba Ersümer, böyle bir himayeye mazhar olabilmek için, Doğan Grubu'nu, elektrik dağıtım sahasında nasıl desteklemişti?

Sakın, İstanbul Avrupa yakasında, Turgay Ciner'in Park Holding'i ile, Doğan Holding'in arasındaki 270 milyon dolarlık farkın giderilmesine bir şekilde hizmet etmiş olmasın? Rekabet Kurulu engelinin aşılmasına, tv sahiplerinin devlet ihalesine girmeme kuralının çiğnenmesine acaba Ersümer ne ölçüde katkı sağladı?

Bütün bu konular, iki yıldır Meclis'te tartışılıyor.

Mavi Akım derseniz, bu konu; özellikle, Öztaş-Hazinedaroğlu firmasına verilen 52 milyon dolarlık avans dolayısıyla sık sık gündeme geldi. Samsun-Ankara boru hattının birim fiyatının, İran'dan gelen doğalgazı taşıyan boru hattından çok daha pahalı olduğu defalarca belirtildi. Boru çapı 40 inch'ten 48 inch'e çıkarılmak suretiyle, Recai Kutan'ın Enerji Bakanlığı döneminde imzalanan Doğu Beyazıt-Erzurum hattı sözleşmesinin feshedildiği, aynı firmayla yeni ve emsallerine göre daha pahalı bir mukavele imzalandığı, Meclis zemininde birçok kereler dile getirildi. (Erzurum-Sivas hattı km fiyatı 473 dolar, Doğu Beyazıt-Erzurum hattı 591 dolar, Samsun- Ankara hattı 763 dolar)

Ecevit ve partisi DSP, iddiaya rağmen Ersümer'i görevinde tuttu. Koalisyonun namusu kurtuldu ama, Türkiye'nin adı çıktı. Yolsuzluklar derecelendirilmesinde ilk sıralara tırmandık.

Sıra Güneş Taner'de mi?

Yılmaz, Cumhur Ersümer'e sahip çıkıyor. Çünkü bir kere ipin ucu kaçarsa, kendisinin de hedef tahtasına oturtulacağını tahmin ediyor. Hatta, Ecevit nezdinde, Hüsamettin Özkan'ın ikna kabiliyetinden yararlandığı bile düşünülebilir.

Bu arada, İstanbul DGM'ye Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'ndan bir dosya daha ulaştı. Bu dosyada, Cavit Çağlar'ın, İnterbank Hazine denetimindeyken, Etibank'ı almasındaki usulsüzlük dile getiriliyor. Hazine'den ve Bankacılıktan sorumlu Müsteşar Yardımcısı Osman Tunaboylu'nun karşı çıkmasına rağmen, bu itirazı ortadan kaldırmak üzere, Yener Dinçmen Hazine Müsteşarı olarak atanıyor. (8 Aralık 1997) Kısa bir süre sonra da Etibank'ın Cavit Çağlar'a 155 milyon dolara satılmasına, Dinç Bilgin'in de ortak olması kaydıyla yeşil ışık yakılıyor. Etibank'ın 21 Ocak 1998'de Çağlar ve Bilgin'e verilmesi kararının altında 6 kişinin imzası var. (Başbakan Mesut Yılmaz, Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit, Bakanlar: Yalım Erez, Güneş Taner, Zekeriya Temizel ve Işın Çelebi)

Murakıp raporunda Güneş Taner'in "özel çaba, hile ve desiseye" başvurduğu belirtiliyor.

İstanbul DGM, şimdi de Güneş Taner hakkında fezleke düzenliyor.

Cumhur Ersümer'den sonra sıra Taner'e ve elbette diğerlerine de gelebilir. Bu gün olmasa yarın...

İşte bu sebepten dolayı, Cumhur Ersümer'i muhafaza etme çabasındalar. Dağın tepesinden kopan çığın nerede duracağı belli olmaz. Güneş Taner'den, Hüsamettin Özkan'a kadar herkesi ezip geçebilir.

Demirel ve Çağlar

Demirel, Cavit Çağlar'a sahip çıkıyor. "Yargısız infaz"dan yakınıyor.

Çağlar'ın tek kabahati, Egebank'tan aldığı 7 milyon doları, banka yerine bankanın sahibi Murat Demirel'e ödemek değil ki.

İnterbank 1 milyar 200 milyon dolar bir yük bindirdi Hazine'nin üzerine. Etibank'ın yükünün, 470 milyon dolar olduğu belirtiliyordu. Tabii, zaman içinde, bu meblağ katlanarak büyüdü.

Ortada, Çağlar'ın ileri sürdüğü gibi, bir siyasi komplo yok.

Kamu bankalarına borçlu işadamı önce, en etkili bakan koltuğuna oturtuluyor ve kendisine kamu bankaları bağlanıyor; sonra iki adet banka satılıyor. İki banka da batıyor. Çünkü halkın mevduatı, banka sahipleri tarafından özel paraları gibi kullanılıyor.

Ama bakıyoruz çark dönüyor. Halâ Cavit Çağlar'ın özel uçağı işliyor. Fabrikası faaliyette. Acaba devlet, firmaya para giriş çıkışını denetliyor mu? Yurt dışına kaçırılan paralardan vazgeçtik, Türkiye'deki kaynaklara bile el konulamıyor.

İmam Hatipler

Bu arada, irtica tehlikesi gene ön planda. Evvelki gün Anayasa'nın eşitliği öngören 10'uncu maddesi ve "kamu hizmetlerine alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayırım gözetilemez" diyen 70'inci maddesine aykırı olarak, İmam Hatip mezunlarının Polis Yüksek Okulları ile fakültelerine girmesi engellendi.

Kanunun gerekçesinde bir yandan, çağdaşlıktan, Avrupa standardına ulaşmaktan söz ediliyor, bir yandan da açıkça ayırımcılık yapılıyor.

Emniyet Teşkilâtı Kanunu, iki yıl önce gündeme gelmiş, İçişleri Komisyonu'nda, Polis Yüksek Okulları ve fakültelerinin öğrenci kaynağı, lise ve dengi okullar şeklinde değiştirilmişti. Plan Bütçe'nin Alt Komisyonu'nda "lise ve dengi okullar" ibaresi aynen muhafaza edilmişti. Fakat, daha sonraki müzakerelerde, Plan Bütçe Komisyonu'nda, sadece genel lise ve teknik okul mezunlarının Polis Yüksek Okulları'na ve fakültelere girebileceği kabul edilerek, İmam Hatip mezunları dışlanmıştı.

İki yıl, bu tasarı MHP ve Anaplıların gönülsüz davranması yüzünden Genel Kurul'a gelemedi. Ama sonra, gene bir yerlerden talimat verilmiş olmalı ki, geldi, jet hızıyla da geçti. Kabul edilen kanuna göre, Genel lise, Erkek Teknik Öğretim, Kız Teknik Öğretim, Ticaret ve Turizm Lisesi mezunları polis olabilecek. Yegâne istisna, İmam Hatip mezunları. Ayıp değil mi?

Zaman tüneli

Türkiye, zaman tünelinde yaşıyor. İleriye gideceğine geriye gidiyor. Aynı gün İngiltere'den gelen bir haber, Batı demokrasisi ile bizdeki uygulamanın farkını ortaya koyuyordu.

Biz İmam Hatip mezunlarına -Türkiye'nin zencilerine (!)- polis olma yolunu kapatırken, İngiltere'de Müslüman hanım polislere başörtüsü serbest bırakıldı.


27 Nisan 2001
Cuma
 
NAZLI ILICAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED