|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Uygulanan para ve kur politikası tam anlamıyla banka kıyımına ve kaynakların heba olmasına sebep oluyor. Son beş bankaya el konulmasının nedeni bildik bir gerekçe: Mali yapılarının bozulması. Üç önemli nedenle bankaların mali yapıları bozuluyor ve mudilerine olan taahhütlerini yerine getirmekte zorlanıyorlar. 1- Bankaların içinin boşaltılması Banka sahipleri ya zimmetlerine geçirmek veya diğer faaliyetlerini finanse etmek amacıyla sahibi olduğu bankanın kaynaklarını karmaşık yollardan şahsi kullanımlarına aktarıyorlar. Bu iş için genelde paravan firmalar kullanılmaktadır. Son birkaç gündür basında hayali tapularla verilen kredi haberlerini ibretle okuyoruz. Türkiye'de gazete ve televizyon işletmeciliği kârlı işlerden değildir. Gazetelerin büyük çoğunluğu, televizyonların ise tamamı zarar eder. Daha önce batan bankaların bir kısmı gazete ve televizyonculuğun finansmanında kullanılmıştır. Bu uygulama bugün de devam etmektedir. Gazete ve televizyonlarının finansman açıklarını, özel bankasından karşılayan patronların bulunduğunu biliyoruz. Belki bu bankalara da mali yapısı bozulduğu için sonraki bir tarihte el konulacak. Tabii gecikmiş olarak, milyarlarca dolarlık zarar vatandaşın sırtına yüklenerek. 2- Piyasalardaki likidite ve kaynak yetersizliği Merkez Bankası piyasanın likidite ihtiyacını, artan enflasyon oranına paralel olarak gidermediği için bankaların batık kredileri büyümekte ve bilançoları bozulmaktadır. Sonuçta aktifindeki erozyon bankaların Fon'a devredilmesine yol açmaktadır. 3- Bankaların dövize pozisyon açmaları Yüksek reel faiz, bankaları döviz cinsinden borçlanarak kamu kağıdı satın almaya yönlendirmektedir. Bu durumda, aktifi ile pasifi arasında kur riski dengesizliği ortaya çıkmakta ve devalüasyon halinde bankaların mali yapıları bozulmaktadır. Nitekim, Şubat ayındaki devalüasyonda 15-20 milyar dolarlık açık pozisyonla yakalanan bankacılık sektörü büyük yara almıştır. El konulan 5 bankanın en azından bir kısmının probleminin devalüasyondan kaynaklandığı söylenebilir. Nedeni ne olursa olsun bankacılık sektörü telafisi çok zor yaralar almaktadır. En önemlisi bankalara olan güven kaybolmaktadır. Daha doğrusu yerli bankalara. Kamu bankaları da tasfiye edildikten sonra meydan tamamen yabancı bankalara kalacaktır. Son operasyonla Hazine'ye ve dolayısıyla vergi mükellefinin sırtına asgari 3 milyar dolarlık yük bindirilmiştir. 1.5 milyar dolarlık IMF kredisini alabilmek için ülkenin bağımsızlığını tehlikeye düşürecek icraatlara imza atan hükümet, bir çırpıda milyar dolarların yok olmasına seyirci kalmaktadır. Bu memlekete yazık oluyor.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |