T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Yeni bir nesil, yeni bir yönetim...

Şimdiye kadar Türkiye'yi yönetenlerin, "tek parti sultası"nın ortaya koyduğu verilere göre hareket etmekten başka çareleri yoktu. Çünkü, ilk ve orta tahsille beraber, yüksek tahsili de, o "sulta"nın eğitim ve öğretim kurumlarında bitirmişlerdi!

Şimdilerde TBMM'den güvenoyu alan Sayın Gül'ün Başbakanlığı'ndaki 58. Hükümet'in üyeleri, tamamen DP ve ardından gelen "muhafazakâr ve milliyetçi" hükümetler zamanında eğitim ve öğretim kurumlarını bitirmişlerdi!

Bu Türkiye için çok önemli bir faktördür.

Ki, ortaya çıkan tablo, bütünüyle bunun bir göstergesi...

"Tek parti" döneminden arta kalan siyasal atıkları CHP toplamış ve geçmişten devralınan "statüko"nun bütün kaleleri iflas etmiş bulunuyor.

Bu bağlamda, yeni hükümetin çok dikkatli ve o derece de kararlı hareket etmesi gerekir. Çünkü, bu yeni jenerasyon, Türkiye'yi XXI. yüzyılın başından itibaren ele alıp, çağın sosyal ve siyasal yönetimleri ile yarışır bir konuma oturtmak zorundadır. Milletin verdiği siyasal yetki bunun bir işareti ve onuru...

Bu bakımdan, hükümet uyumlu ve sağlıklı çalışırken, bakanlar arasında da yetki ve ahenk açık bir şekilde sürmelidir. Hiçbir zaman tezat veya birbirini nakzeden ve halk katmanında spekülasyonlara zemin oluşturacak beyanat ve ifadelere meydan vermemelidirler.

Çünkü bir kısım medya ve muhalefet, her zaman olduğu gibi, bu sefer de "habbeyi kubbe yapmak" gibi bir çıfıtlığı göstermede, sipere yatmış bekler bir haldedir!..

Şimdilerde, AK Parti lideri, dışarda günlerdir Türkiye'nin statükocu görüntüsünü yeni bir statüye oturtmaya çalışırken, içerde de Sayın Gül'ün Bakanlar Kurulu, hükümet programını kuvveden fiile intikal ettirmek için çalışıp duruyorlar!

Bugün, Sayın Gül'ün hükümetini, hiç kimse yıpratamaz ve hiçbir şekilde de yapacağı icraatı, hiçbir bürokratik kadro sekteye uğratamaz.

Yalnız, ülkeyi üç buçuk yılda perişan ve zelil bir hale getiren üçlü ortakların adamları ve işgüzar yöneticilerinin, halk katmanında yaptıkları zulümleri sürdürüp, halkı bizar ederek, bu hükümeti de gözden düşürmeye çalışacakları unutulmamalıdır.

Zira son günlerde binbir entrika ile, binbir hileye başvuranların, yeni hükümete sızmak ve "adam arayıp" makamlarını korumaktaki becerilerini göstermenin gayretine düştüklerini gözlemliyoruz.

Yeni hükümetin bunlara çok dikkat etmesi gerekir, ayrıca da "bürokrat" konumdaki kişilerin hükümeti sıkıntıya düşürecek beyanlarda bulunmasına fırsat vermemelidir. Merkez Bankası Başkanı'nın bu son girişimlerdeki beyanatının nasıl bir etki yaptığı ve neye matuf olduğunu, "ehline" sorduk ve şu cevabı aldık:

"Perşembe günkü, TC Merkez Bankası Başkanı Sayın Süreyya Serdengeçti'nin açıklamalarını hayretle dinledim. AK Parti, 4 Kasım'dan itibaren devletin kademelerinden ve sivil kesimden müstehziye varan ukalaca tavırlarla uyarılar alıyordu. Ama Perşembe günü, ne kadar özerk de olsa kendi emirlerinde çalışan bir bürokrattan basın önünde sert uyarılar aldı."

"İlk önce dedi ki Serdengeçti: "Bu programın sosyal ayağı vardır, fakat anlaşılamıyor." Yani, en kibar deyimiyle, "Ey AK Partililer, bakın siz, 1 yıldır bu program için sosyal ayağı yok ve biz bu programa sosyal konularda bazı eklemeler yapacağız, diyorsunuz, ama siz bu işi bilmiyorsunuz. Ya da anlayamıyorsunuz." Allah'a şükür bu ukalaca tavra karşı kısıtlı da olsa, cevap Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'dan geldi. Değerli kabine üyeleri, lütfen ilk günden bu çeşit bürokratlarınızın sizi hor ve hakir görmelerine müsaade etmeyiniz. Nasıl başlarsa öyle gider. Bu testlerden başarı ile ve başınız dik olarak çıkın."

"Daha sonra insanların gözlerine bakarak ve sanki bütün bu halkla dalga geçer gibi şöyle dedi: "Ey bankalar, döviz pozisyonlarınızı açmayın, yoksa bunun sonucuna katlanırsınız." Bunu duyduktan sonra gülmemek için kendimi zor tuttum. Döviz pozisyonlarını açıp, sonra da bankalarını batıran, banka sahiplerinden hangisi bunun bedelini ödedi? Bu bankalar TMSF'ye (Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu) devredilip bedeli halka ödettirilmedi mi? Batıranlar da sanki hiçbir şey yapmamış gibi, villalarında hayatlarını devam ettirmiyorlar mı? Bankalar her hafta TCMB'ye (TC Merkez Bankası) döviz pozisyonlarını gösteren rapor gönderiyorlar. Sayın Serdengeçti, sizin işiniz uyarmak değil, bu konuda önlem almaktır, çünkü yarın bu bankalar batarsa bunun bedelini, banka sahipleri değil bu halk ödeyecek. Yıpranan da siz değil, AK Parti hükümeti olacak."

"Gelelim üçüncü ve en önemli açıklamaya: "Döviz alım ihalelerine ancak ocak ayında başlayabiliriz." Ne kadar talihsiz bir beyan, aslında talihsiz değil çok akıllıca bir beyan. Niye mi? Bakın, seçimden önce birçok yabancı banka döviz satarak bono piyasasına girdi. Dolarlarını yaklaşık olarak 1.670.000.-TL.'den bozdurarak bono aldılar ve % 70'lerden aldıkları bonolar şimdi % 45-50 arasında. Dolar ise, 1.530.000 civarında. Tek riskleri dövizin yükselmesiydi, fakat Sayın Serdengeçti'nin açıklaması ile bu kadar kısa zamanda bu kadar fahiş kazanç elde edilen bu işlem en az bir ay daha sürebilecek. Finans piyasasında çalışanların hesaplamasına göre bu iki ay içinde bu işlemden yaklaşık % 20 reel faiz kazanılabilecek. Hem de hiç bir risk ve korku duyulmadan, çünkü piyasadaki herkes TCMB'nin kura en az bir ay daha müdahale etmeyeceğini biliyor. Hatta dünkü açıklamadan itibaren döviz daha da düşmeye başladı. Çünkü risk almak istemeyen ve yukarıda bahsettiğimiz oyunu oynamamış bankalarda son açıklamalardan sonra fahiş kazancın olduğu oyuna girmeye başlayacaklar."

"Yukarıdaki senaryoyu basit bir şekilde özetlemek gerekirse, 1 milyar dolar ile Ekim'de bu işlemi yapan bir banka, Aralık sonunda bonolarını satıp tekrar dövize dönerse, yaklaşık 1.2 milyar doları olabilecek. Güzel kazanç değil mi? 2 ayda % 20. Bu halkın parasını, bu şekilde yedirmemek lazım, tüyü bitmemiş yetimin hakkını böyle basit oyunlara peşkeş çekmemek lazım."

"İnşaallah, AK Parti hükümeti bu tipteki oyunların farkına bir an önce varacak ve önüne geçecek. Bizden şimdilik uyarmak ve haber vermek. Şahsen ben TCMB'ye hiç mi hiç güvenmiyorum. Dizginleri elden kesinlikle bırakmamak lazım; 1994, 2000 ve 2001 krizlerinde piyasaya müdahale edememelerinin ve sorunları önceden görememelerinin bedelinin ülkeye ne kadar ağır bir fatura çıkardığı malumunuz."

Bir beyanatın nasıl bir yönetim çıkmazını sergilediğini gördük ve aynı şekilde, diğer alanlarda da böyle çıkmazlar hükümete karşı sergilenebilir. Öyle ise hükümetin acilen icraatına set oluşturacak kadroları tasfiye edip, yol alması gerekir. Baksanıza, suni gündemlerle, yine ülkeyi sisler bulvarına çevirmek için nasıl da şer güçler çalışıp çabalıyor!..


www.sadikalbayrak.com

1 Aralık 2002
Pazar
 
SADIK ALBAYRAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED