T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Siyah-beyaz, sessiz filmleri niçin sevmeliyiz?

Avrupa Birliği'nin verdiği "şartlı" müzakere tarihinin ne anlama geldiğini "uçak gazetecileri" ve gerçekte bu konunun uzmanları yorumlasın...

Biz işimize bakalım.

Ne yapıyorum bu günlerde?

Kitap okuyor, film izliyor, sokaklarda boş boş dolaşıyorum.

Cihan Aktaş'ın "Bana Uzun Mektuplar Yaz", Nazan Bekiroğlu'nun "İsim İle Ateş Arasında", son bir ay içinde okuduğum, beğendiğim, fırsat düşürebildiğimde mutlaka hakkında yazacağım iki roman.

İki yazarın da ilk romanı...

İki yazarın da dili romana çok yatkın...

Fakat asıl, Paul Auster'ın "Yanılsamalar Kitabı"ndan sözetmek istiyorum.

Kitap, sessiz film döneminin (kurgusal) efsanevi komedyeni Hector Mann'ın (1929 yılında) birdenbire ortadan kaybolması ve altmış yıl sonra ortaya çıkmasını anlatıyor, özetle.

Hector Mann'ın önce Herman Loesser'a, ardından Hector Spelling'e dönüşmesinin (dönüşmek zorunda kalmasının) öyküsü...

Sürprizi bol bir roman...

İyi de bir roman...

Fakat beni ne Hector Mann, ne Paul Auster, ne de "günlerini kendine acıyarak geçirirken" bir gece televizyonda izlediği bir belgeselle (Hector Mann'ı anlatan belgesel) hayata bakışı değişen ve Hector Mann'ın izini sürmeye başlayan "iç anlatıcı" David Zimmer ilgilendiriyor...

Bugüne kadar sessiz filmlerden, özellikle de Charlie Chaplin'den nefret ettim. "Potemkin Zırhlısı"nın niçin bu kadar çok önemsendiğine anlam veremedim. Tarkovski'de filan karşımıza çıkan "derin anlam" ve yüksek filozofinin bu tür filmlerin semtine dahi uğramadığına inandım.

Yanılmışım...

Bir kitabı bazen bir cümle için okursunuz. Bir cümlenin size kattıkları, kazandırdıkları...

Ya da bir tek imaj, bir tek tanımlama için.

Okuduklarınız bazen, beklenmedik biçimde, kafanızdaki anlam kargaşasına son verebilir.

Nicedir aradığım tanımlamayı "Yanılsamalar Kitabı"nda buldum.

İşte o cümleler dizisi, "iç anlatıcı" David Zimmer'in ağzından:

Sinemaya karşı değilim ama, izlediğim filmler benim için hiçbir zaman önem taşımadı. Herkes nasıl görüyorsa ben de öyle görüyordum onları, zaman geçirten bir şey olarak, "hareketli bir duvar kağıdı" ya da sabun köpüğü gibi...

Resimler ne kadar renkli ya da çarpıcı olursa olsun, asla "sözcükler" kadar tatmin etmiyordu beni. Çok fazla şey sunulduğunu hissediyordum, seyircinin hayal gücüne çok fazla bir şey bırakılmıyordu.

Filmler "gerçeğe öykünmeye" ne kadar çok yakınlaşırlarsa, dünyayı yansıtmakta o derece başarısız oluyorlardı; ki dünya çevremizde olduğu kadar içimizdeydi de...

Bu nedenle içgüdüsel olarak, siyah-beyaz filmleri renklilere yeğlemiştim.

Sessiz filmleri de seslilere...

O gece oturma odamda sessiz film komedyenlerinin numaralarını izlerken, "ölü bir sanatı", bir daha asla can bulmayacak olan, tümüyle silinip gitmiş bir türü izlemekte olduğumun farkına vardım.

Bu adamların sanatı, ilk gösterildiği yıllardaki kadar taze ve cana can katıcıydı. Çünkü bir göz sentaksı, salt kinesisten (konuşmayla birleşmiş vücut dilinin incelenmesi) oluşan bir "dilbilgisi" yaratmışlardı.

Eyleme dönüştürülmüş bir düşünceydi bu, insan iradesi kendini insan beyniyle ifade ediyordu, bu yüzden her zaman geçerliydi.

Sessiz filmlerin çoğunun bir "hikayesi" olmazdı.

Şiir gibiydi onlar.

Düşlerin yorumu, ruhun karmaşık bir koreografisi gibi...

Artık varolmadıkları için şimdi bize, kendi dönemlerindeki seyircilere olduğundan daha çok derinden hitap ediyorlardı.

Bizi onlardan ayıran şeyler, aynı zamanda onları en "albenili" yapan şeylerdi: Sessiz oluşları, renksiz oluşları, düzensiz, "hızlandırılmış" ritimleri. Bunlar birer engeldi, seyretmemizi güçleştiriyorlardı, ama aynı zamanda imgeleri, bir şeyleri temsil yükünden kurtarıyorlardı.

Bizimle film arasında duruyorlardı.

Bu yüzden, "gerçek dünya"ya bakıyormuşuz numarası yapmamıza gerek kalmıyordu...


14 Aralık 2002
Cumartesi
 
MEHMET E. YAVUZ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED