T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Baykal'ın konuşmaları CHP oylarını kaç puan düşürür?

3 Kasım seçimlerinde CHP'in ne ölçüde oy toplayacağına ilişkin olarak benim benimsediğim tez şöyle: Önümüzdeki aşağı yukarı 1,5 aylık süre içinde Deniz Baykal ne kadar çok televizyon programına çıkarsa, CHP'nin oyları o ölçüde azalacak! Baykal'la geçen akşam TGRT'nin bir programında karşılaşınca bu tezimin güvenirliliğine daha bir inandım. Ben programın ancak yarım saatini filan izleyebildim; daha fazlasına açıkçası dayanamadım... Sonra düşündüm: Ya programın tamamını izleyenler... Ya programı tamamlamak zorunda kalan genç gazeteci... Acaba onlar kendilerini yatağa hangi ruh halinde attılar?

Baykal, herşeyden önce haddinden fazla "eforik" konuşuyor. İkinci olarak karşısındakini dinlemeye hiç mi hiç tahammülü yok. Karşısındaki gazeteci daha sorusunu yöneltirken, CHP Genel Başkanı'nın çoktan konuşmaya başladığını gözlüyoruz. Aman Allahım bu ne "özgüven", bu ne "çene"... Sadece üslûba takıldığımı zannetmeyin; içerik de başka bir âlem... Ben ekranın karşısına geçtiğimde Özal'dan beri haftanın hiç değilse iki günü tartışmadan yapamadığımız "Devlet mi toplum içindir, yoksa toplum mu devlet için?" sorusunu yanıtlıyordu. Yeni bir laf tabii ki yok; hatta bildik şeyleri o derece "heyecanlı" anlatıyordu ki, bir ara dili sürçtü ve "Devlet, tabii ki, toplum ve devlet içindir!" bile dedi! Ve tam bu mevzu konuşulurken (daha doğrusu Baykal bu mevzuyu konuşurken; çünkü programın sunucusu gazeteci ağzını açamıyordu desek yalan değil!) TGRT ekranında bir alt yazı belirdi. Aynen şöyle: "Devlet millet için varsa/Devletçilik kimin için var?" Ne kadar güzel ve yerinde bir "alt yazı" değil mi? Nefis bir şey, gerçekten nefis bir şey... Besbelli ki, "reji" odasında programı izleyip arada bir ekrana "alt yazı" atan "muzip" gazeteci sonunda dayanamayıp bir şeyler yapmazsa kendisinin ve izleyicilerin sinirlerini hepten bozacak olan bu "monolog"a bu pek şirin soruyla müdahale edip cümlemizin ruh sağlığını kurtarmaya karar verdi!

Baykal, başka şeyler de anlattı tabii ki... Benim izleyebildiklerim içinde en muhteşem bölümlerinden biri de, Türk Sosyal Demokrasisi'nin 13. yüzyılın Anadolusu'ndaki kökleri meselesiydi. Yunus, Mevlana, Hacı Bektaş gibi hümanistler dururken Türk Sosyal Demokrasisi'nin köklerini başka kaynaklara bağlamanın ne âlemi vardı. Düşünün Baykal ve Yunus? Ya da Baykal ve diğerleri? Bir tarafta sinirli mi sinirli, tahammülsüz mü tahammülsüz sosyal demokrat bir "Egograt", öte yanda evren karşısında haddini aşmamayı fazlasıyla bilen bir "derviş". İsterseniz bazıları gibi ben de bugünden bahse girebilirim: Devriş'in bu "egograt"dan (ve de belki aynı zamanda "egograt'ın Derviş'ten) vazgeçmesi (üç hafta mı desem, üç ay mı desem!) çok zaman almayacaktır.

"Egokrat" dememe kimse şaşırmasın; bunun niçin böyle olduğunu da bizzat Baykal'dan dinledik. Baykal, (artık bir soru üzerine miydi, yoksa kendiliğinden mi şimdi hatırlamıyorum) CHP'nin artık eskiden olduğu gibi "alt kimlikler" partisi olmadığını ve partide gerekli disiplinin sağlanmış olduğunu öyle güzel anlattı ki, "Ekograt" olarak nitelenmeyi fazlasıyla hakediyordu. "Her kafadan bir ses çıkan CHP kaldı mı? Farklı görüşler partide yine var, ama oturulup bir karara varılınca bu farklılıklar arada kalıyor artık..." derken (ve siz bu işleyişi küstürülüp partiden ayrılmaya mecbur edilenler ve daha da önemlisi parti ile ilişkileri doğrudan kesilenlerin hikayesini de hatırlayarak tasavvur edin) o kadar "tutarlı"ydı ki, anlattığı partinin tarifi gereği "tek sesli" olmayan, içinde farklı "kanatlar"ı barındıran bir sosyal demokrat parti mi yoksa "hepimiz birimiz için!" (o "Bir" haliyle Baykal oluyor) sloganıyla oluşmuş bir "Başkan partisi"mi olduğunu kestirmek kolay değildi.

Sonuç olarak, "CHP Meclis dışındayken güçlendi, çünkü Baykal ağzını açmayaya özen gösterdi" şeklinde yorumu ben paylaşıyor ve "önümüzdeki 1.5 aylık dönem içinde CHP Genel Başkanı insanı canından bezdiren bu 'monolog'larıyla partisinin oylarını bakalım hangi yüzdelere kadar indirecek?" diyerek sonucu merakla bekliyorum!


23 Eylül 2002
Pazartesi
 
KÜRŞAD BUMİN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED