T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Avrupa Birliği'nde olmayan Türkiye Türk ve İslam dünyasında hiç olamaz

Tarih boyunca Türkler'in gözü Asya'dan daha çok Avrupa'da olmuştur. Anadolu coğrafya olarak iki kıtanın kesişme ekseninde yer alır. Türkiye, Avrupa'nın en Doğu'su, Asya'nın da en Batısı'dır. Anadolu kültürlerin, medeniyetler ve kıtaların odak noktasındadır.

Türkler'in Avrupa'daki tarihleri Osmanlı'lardan çok önce başlar. Osmanlılar'ın Balkanlar'a ayak basmasıyla Türkler'in Avrupa'daki varlıkları güvence altına alınmıştır. Cumhuriyet döneminde Türkler Avrupa'dan çekildiler, ancak Balkanlar'daki varlıklarını da korudular.

Elli yıl önce Anadolu'dan Avrupa ülkelerine göç eden işgücü, Türkler'in Balkanlar'la birlikte Avrupa'daki varlığının da bütün dünya tarafından kabul edilmesini sağladı. Artık Türkiye'nin Avrupa'da pek çok Avrupa ülkesinden daha büyük bir nüfusu var.

Avrupa'da ciddi bir Anadolu diasporası oluştu.

AK Parti'nin geçen hafta sonu Ankara'da yapılan kurucular Kurulu toplantısında Genel Başkan Yardımcısı Yaşar Yakış Türkiye'nin dış politikasında izlenecek kısa ve uzun vadeli stratejileri ele aldı. Türkiye'nin Avrupa'daki varlığını güçlendirmenin yol ve yöntemleri tartışıldı.

Askerlerin Avrupa Birliği'ne karşı açıkça tavır almaları ve alternatif arama derdine düşmeleri, Türkiye'deki "Demokrasi" mücadelesini ulusal ölçekten, uluslararası ölçeğe taşıdı. Herkes biliyor ki, Avrupa'da "Askeri demokrasi"lere yer yok.

Bir ülkenin dış politikası, o ülkenin iç politikasından bağımsız olamaz. Çoğu durumda da dış politikayı iç politika belirler.

Türkiye'deki dayatmacı cepheyle özgürlükçü cephenin çatışması Ankara'dan Brüksel'e kaydı. Bütün ülkeyi tapulu arazisi gibi gören dayatmacı cephe, iktidarını yitirmemek için, düne kadar en büyük düşman ilan ettiği Rusya ve İran'la bile işbirliği yaparak, demokrasi düşmanı cepheyi büyütmenin yollarını arıyor.

Dayatmacı cephe Liberaller, Demokratlar, İkinci Cumhuriyetçiler ve  Müslümanlar derken, Avrupa Birliği'ni isteyenleri düşmanları arasına yerleştirdi. Cephenin çok büyüdüğünü görünce de Rusya, İran ve Amerika'dan medet umuyor.

Harp Akademileri'nde yapılan "Barış kuşağı" toplantısı siyaset ve medyada kimin kime sözcülük yaptığını da açıkça ortaya çıkardı. Dayatmacı cephe Babil Kulesi gibi, Türkiye'de hiçbir temsil gücü olmayan marjinal grupları biraraya toplayarak sesi çok fazla çıkmayan güçlü çoğunluğun sesini bastırabileceğini sanıyor.

Bugüne kadar her kesim Avrupa Birliği'ne karşı alternatif oluşturmaya çalıştı. Artık herkes açıkça görüyor ki, Avrupa Birliği'nin alternatifi yok. Türk ve İslam dünyası Avrupa'dan yıkıldı. Ayağa kalkması da oradan başlayacak.

Avrupa'daki Türk diasporası her geçen gün Batı ekonomi, politika ve kültüründeki yerini sağlamlaştırıyor. Onların gücü, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üye olunca katlanarak artacak. Türkiye de Avrupa'da Türk ve İslam dünyasını temsil ettiği ölçüde güç ve itibar kazanacaktır.

Anadolu'da "Yiğit düştüğü yerden ayağa kalkar" denilir. Osmanlı Devleti de Paris, Londra ve Berlin'de yıkıldı. Osmanlı misyonu da önce Ankara'da, Tahran'da, Bağdat'ta ve Moskova'da değil, Brüksel'de, Viyana'da ve Roma'da kendini gösterecektir.

Osmanlı'sız Avrupa, Avrupa'sız Osmanlı olmazdı.
Avrupa'nın tarihi Osmanlı'nın tarihidir.


10 Mart 2002
Pazar
 
NAZİF GÜRDOĞAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED