T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
İmam-Hatip esareti ve inanç hürriyeti

Türkiye'de kanunlar ile kurulmuş ve yarım milyonu aşkın öğrenciye sahip bir kurumun öğrencileri, devletin görevlileri tarafından tarihte az görülmüş bir baskı ile karşı karşıya bulunmaktadır. Bu baskı, hangi dil ve mantık ile ifade edilirse edilsin; "inançlara getirilen bir yasaklama" ile ilgilidir ve başörtülü olarak okuyamaya izin vermeme gibi haklar sisteminde yeri olmayan bir yaklaşımı ortaya koymaktadır.

Bu yasak, nasıl bir yönetim ve düşünce tarzı ile ilgilidir ki, bazı hükümetler döneminde başörtülü okuma serbest olurken, bazı hükümetler döneminde bir suç gibi telakki edilmekte ve öğrenci velileriyle birlikte milyonları aşan insanımız huzursuz edilmektedir. Üstelik, halkın yönetimin esaslarını belirlediği demokratik bir sistemde bu tür "keyfi ve devletçi mantığın" hakimiyeti, bilimsel anlayışlara ters düşmesine rağmen.. Bu durum, demokrasinin ve demokratik hakların; henüz bazı siyasiler ve resmi yetkililerce kavranmamış olduğunu da açıklamaktadır.

İmam-Hatip Liseleri, Türk eğitim sistemi içerisinde yoğun bir ders yükü ve dini temel bilgilerin verilmesiyle, huzurlu eğitimin yapıldığı ve birlik ruhunun en kuvvetli olduğu eğitim kurumlarından başında gelmektedir. Bu haliyle, ülkenin geleceği ve toplum dayanışması bakımından, sağlam ve güvenli bir geleceğin teminatı olmuştur. Özellikle, toplumsal dejenerasyonun,suç işleme eylemlerinin ve bozgunculuğun arttığı bir dönemde; "sosyal sübap" görevini yüklenen İmam-Hatip Liseli öğrencilerin, sadece başörtüsünden rahatsızlık duyanların keyfi için "psikolojik esarete" maruz kalmaları, hiçbir mantık anlayışı ile bağdaşmamaktadır.

Sosyal, ekonomik ve hukuki sistemin yetersizliği veya boşlukları sebebiyle; suça itilen veya haksız fiil ve eylemler yapan insan kitlelerinin, Allah korkusu ve insanlık sevgisinden mahrum olduğunu görmemek mümkün değildir. Böyle bir dönemde, dinini yaşayarak, Allah'ın emirlerine uyarak toplumsal sistemde "positiv tutum ve davranışlar"ın gönüllü yayıcıları durumundaki İmam-Hatip öğrencilerini "düşman gibi görmeye çalışmak", herhalde bu ülkenin menfaatlerine hizmet etmek değildir.

Elbette ki, her yerde olduğu gibi, İmam-Hatip Liseliler'in de politikacılar veya yanlış düşünce sahipleri tarafından kullanılmaya çalışıldığı imkan dahilindedir. Ama bu durum, her öğrenci veya eğitim kurumu için geçerli olabilecek bir "risk"tir. Siyasete veya yanlışlığa eğilimli diye, ne insanları ve ne de kurumları suçlamak mümkün değildir.

Birçok insan, bugün İmam-Hatip veya üniversitelerdeki başörtüsünün, bazı kesimlerce "rejimi tehdit veya cumhuriyeti ihlal" gibi gösterilmesinin, mantıki bir gerekçe olmadığını; toplumdaki büyük bir kitlenin "inançlarını yargılamak" düşüncesinden kaynaklandığını ifade etmektedir. Sosyolojik olarak, toplumun inanç ve düşüncelerini yasaklamak, bu konuda ısrarlı olan halkı hukuki müeyyide veya polisiye tedbirleri kullanarak sindirmeye çalışmak; o toplumun "devlete ve kanunlara karşı güvenini" ortadan kaldırır ve ülkeyi bir kaosa sürükler. İçinde bulunduğumuz günler, bu noktaya yaklaşıldığını göstermektedir.

Bir sosyal bilimci olarak; en korkulacak anarşinin, suçsuz kitlelere yönelik baskı ve yasaklamalardan kaynaklandığını ifade etmek istiyorum. Şu anda, toplumun gönlünden, ruhi ihtiyaç ve arzularından kaynaklanan "örtünerek yaşama hakkı"nı, hiçbir ciddi ve mantıki gerekçe olmadan yasaklamaya kalkışan siyasiler ve bürokratlar, yarının kargaşalarından da birinci derecede sorumlu olabilirler.


10 Mart 2002
Pazar
 
SAMİ ŞENER


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED