|
|
|
|
Galatasaray'ın sıkıntıları "değişmezleri" olarak dün gece de sürdü. Top kullanma zamanını ve yönünü bir türlü doğru seçemeyen Hasan Şaş, yine geri tepen bir silah gibi dolaştı durdu. Rüzgarı arkasına alıp hiç şut kullanmamak gibi bir zeka ürünü sergilemek herhalde Lucescu'nun dahiyane bir buluşuydu. Yani taktik planlamacı ve maça hazırlayıcı olarak Lucescu da değişmez bir sorun olmayı sürdürüyor. Arif burnunun dikine, Batista ve Ayhan ise sahanın hep enine oynadılar. Bu nedenle maç hep Beşiktaş'a gülümsedi durdu. Ümit'in kaçırdığı gol ise tamamen spastik bir durumdu. Acemice ve bu düzeyde bir futbolcunun yapmaması gereken bir tuhaflık olarak yorumlanabilir. Bu gol kaçınca iki tarafın da direkten dönen birer topunda yine maç Beşiktaş'a güldü durdu. İkinci yarıda rüzgarı arkasına alan Beşiktaş'ın daha olumlu futboluyla maç ve 3 puan Beşiktaş'a gülmeyi bıraktı ağzını arkadan kulaklarına değdirip sırıtmaya başladı. Bu yarıda bir ara az ötemde oturan Lucescu'nun yanına gidip kulağına "Suat'la ne alıp veremediği" olduğunu sormak geldi aklıma. Sonra Ümit bir kez daha boş kaleye atamadı. Maç hala Beşiktaş'a gülüyordu. Sonra Arif'in uçurduğu bir topu Fleurquin arka direkte Myhre'ye gece lambası gibi asınca tabela 1-0 yazdı ama maç hala Beşiktaş'a gülüyordu. Treni kaçırmak üzereyken uyanan Daum iki forvete çıktı. Galatasaray'ın da 1-0 öne geçip koruyamadığı maçlardan biri daha başladı. Galatasaray 1-0'ın üstüne yatabilecek miydi? Bu sorunun cevabını beklerken Beşiktaş'ın yumuşak karnı defansında Ahmet Yıldırım kırmızı kartı görünce hesaplar değişti. Maç hala Beşiktaş'a gülerken tribünde gülen olağanüstü güçlü Galatasaray taraftarı oldu.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |