Metin Akpınar'ın bir "Havlucu" tiplemesi vardı.. Örneğin Havlucu, berbere girmiş, traş oluyor.. O sırada, bir Yunan jetinin ses duvarını delen gürültüsü gelir semalardan..

Gündemde de, Kıbrıs ve Ege yüzünden Türk-Yunan ilişkilerinin iyice gerginleştiği haberleri vardır..

Havlucu, Yunan jetinin gürültüsünü duyunca, berberi bir kenara itip, berber koltuğundan kalkar..

Koşarak sokağa çıkar.. Yerden bir taş alır.. Sonra başını kaldırıp, göklerdeki Yunan jetine bakar..

Jetin pilotu olan Yunanlı subay, Havlucu'nun yerden bir taş alıp, dikildiğini ve kendisine nişan aldığını görünce, durdurur uçağını..

Uçağın pilot kabinindeki sürgülü camı itip, aralar.. Eğilir, aşağıya, yerdeki Havlucu'ya seslenir..

-Havlucu.. Lütfen sen bu işe karışma, der.

Aslında, bizler de, yani halk, seçmenler, yurttaşlar olan bizler de, birer "Havlucu"yuz hepimiz..

Adamlar, kötü yönetimleri ile ekonomiyi iflas ettirmiş.. Herkes ya yoksullaşmış, ya batmış, ya da işsiz kalmış..

Hepimiz "dır dır" söyleniyoruz..

-Olmaz böyle şey.. Böyle yeteneksiz ve başarısız bir iktidar, bir saat bile yönetimde kalamaz, diyoruz..

Elimizde de "oy"larımız var.. Ve "pilot" bize doğru eğilip, sesleniyor..

-Havlucular.. Siz bu işe karışmayın!..

Ya da, Avrupa Birliği için, anlaşmalara imzalar atılıyor.. Bu imzaların gereği, Anayasa'nın, Ceza Yasası'nın değiştirilmesi ve insan hak-özgürlüklerinin genişletilmesidir..

Değişiklikler yapılıyor ve durum eskisinden kötü hale getiriliyor.. Partiler kapatılıyor, politikacılar yasaklanıyor, gazeteler, dernekler basılıyor..

Elimizdeki "oy"ları, "kalem"leri falan sallayıp, bağırıyoruz..

-Olmaz böyle şey.. Bu çağda, böyle Avrupa'lı olunmaz..

Ankara'daki "pilotlar" yine aşağıya eğiliyor..

-Havlucular.. Böyle işlere karışmayın sakın, diyorlar..

Bereket, herkes, hangi konumda olursa olsun, göreceli biçimde "Havlucu" konumunda..

Meclis'e, kanun tasarıları geliyor. Bu kanun tasarıları, son anda verilen önergelerle, nitelik ve içerik değiştiriyor. İlgili Meclis komisyonları bile, bu değişiklikler konusunda bilgilendirilmiyor..

Ve bu tasarılar Meclis'te görüşülürken, halk adına egemenliği kullanan milletvekilleri, kürsüden bağırıp, çağırıyorlar..

-Olmaz böyle şey, diyorlar..

Ve "pilot" cevap veriyor..

-İMF böyle istedi.. Sonra İMF'yi kızdırırsınız.. Siz bu işlere karışmayın..

Şimdi, Türkiye'deki biz 65-70 milyon "Havlucu"nun temsilcisi olarak, Derviş'in "Başşöför"ü Bülent Ecevit Washington'da..

Orada, Irak konusunda, Kıbrıs meselesinde falan görüşlerini açıklayacak Başkan Bush'a..

Sonra ne olacak biliyor musunuz?

-Sayın Başbakan.. Siz böyle işlere karışmayın.. Dibe vurmamak için kaç para istiyorsunuz, onu söyleyin, denilecek..

ŞAKA

Allah saklasın!..

Baba, durup dururken oğluna bir tokat atar..

Oğlan şaşkın,

-Neden bana vurdun baba, der..

Baba gülerek cevap verir..

-Henüz bu dayağın gerekçesini yazmadım.. Altı ay sonra öğrenirsin..

Ne dersiniz?

Böyle bir uygulama, ya hukuk düzenimizde olsaydı, ne yapardık?

LİEBERMAN DOKTRİNİ

"Teolojik Demir Perde" var mı?

Geçen seçimde Bush-Cheney ikilisine karşı Al Gore'un yardımcısı olarak aday listesinde yer alan Demokrat Senatör Joseph Lieberman'ı, biz Türkler de tanıyoruz.. Gelecek seçimde Başkan adayı olabilir.

Son gezisinde, Orta Asya ve Körfez ülkelerinin yanında Türkiye'yi de ziyaret edip, bizim ileri gidenlerimiz, pardon ileri gelenlerimiz ile görüşmüştü Lieberman..

Bu gezisinin izlenimlerini, önceki gün Washington'da, ünlü Georgetown Üniversitesi'ndeki konferansında anlattı..

Ve Churchill'in, 1946'da Fulton'da yaptığı gerçekten tarihi "Demir Perde" konuşmasını, 2002'ye aktararak, İslam Dünyası'na uyarladı..

Özetle şöyle dedi..

-İslam ülkeleri ile dünyanın geri kalan bölgeleri arasına "Teolojik Bir Demir Perde" inmemesi için, Amerika, demokrasi ve insan haklarından yana olan ılımlı Müslümanlara ulaşabilmelidir..

İleride bunu "Lieberman Doktrini" olarak, tarih kitaplarında göreceğimizi bilerek, bundan sonraki gelişmeleri dikkatle izleyeceğiz..

MEHMET BARLAS

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

AboneFormu

MesajFormu