T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Paranın ayarını bozan toplumdaki uyum ve düzeni de bozar

Türkiye'de bütün kamu kurumları bugüne kadar "Devlet"in kaynakları sınırsız diye düşündüklerinden, gelirlerin büyütülmesinden daha çok giderlerin artırılması için yarıştılar. Onların bu sonu gelmez harcama yarışının sonucu, toplumun bütün kesimleri büyük bir gelir yetersizliğine düştü.

Devlet kuruluşlarının gösteriş yatırımlarının finansmanında kullanılan kaynaklar, önce Hazine garantisiyle uluslararası finans kuruluşlarından sağlandı. Ardından da kamu kurumları, yüksek faizli iç borçlanmalara yöneldi. Borçlanmada kritik noktanın aşılması çift rakamlı enflasyonhu hiperenflasyona çevirmedi. Ancak, milli gelirin neredeyse tamamına yaklaşan toplam borçlar bütün kesimleriyle ekonomiyi kilitledi.

Ekonominin ayarını bozarak milli parayı bir değer ölçüsü olmaktan çıkaran "Hükümet", bütün ülkeyi büyük bir ekonomik krize sürükledi. Değersiz para toplumun kalbinde patlayan bir bomba gibi, her kesimde akılalmaz yıkıntılara yol açıyor. Türkiye savaştan yeni çıkmış bir ülke görünümünde.

Geçen hafta sonu AK Parti Kurucular Kurulu'nda, Türkiye'nin içine düştüğü ekonomik kriz ve çıkış yolları tartışıldı. Genel Başkan Yardımcısı Ali Coşkun ve arkadaşlarının yaptığı çalışma, Türkiye'nin her alanda küme düştüğünü gösteriyor. Parasının değerini koruyamayan bir "Hükümet"in hem ulusal hem de uluslararası alanda saygınlık kazanması düşünülemez.

Türkiye parasının birimi dünyada en düşük olan ülkedir. Merkez Bankası'nın yeni çıkardığı yirmi milyonluk kağıt para Avrupa'da bozuk para değerindedir.

"Hükümet"e içeride ve dışarıda kimse güven duymuyor. Dünyada güven sıralamasında Türkiye Filipinler'den sonra geliyor. "Devlet" de TL gibi, değer yitirmiş durumda.

Türkiye rüşvet alıp vermede dünyada 52 ülke arasında üçüncü sırada. Bunun sonucu özellikle kamu kuruluşlarında haksızlıklarla birlikte yolsuzluklar da katlanarak artıyor.

Türkiye'deki bütün sosyal güvenlik kurumları iflas etti. Bu yüzden Türkiye sosyal güvenlikte OECD ülkeleri arasında sonuncu sırada yer alıyor.

Maastricht ve Kopenhag kriterlerine uyum sağlama açısından Türkiye, Avrupa Birliği'ne üye ve aday ülkeler arasında en sonda geliyor. "Devlet" "Pazar Ekonomisi"ne uyum sağlayamadığı gibi, "Çoğulcu Demokrasi"ye de ayak uyduramadı.

Dünyada enflasyon oranının büyüklüğü açısından Türkiye Sudan'dan sonra geliyor. Bırakın Afrika ülkelerini Latin Amerika'da bile enflasyonu çift rakamlı ülke yok.

Coşkun'un Kutadqu Bilig'ten yaptığı alıntıda vurgulandığı gibi, bir ülkede yaşayanlar, her zaman "vergimi öderim ama gümüşün ayarını bozma" deme hakkına sahiptir.

Parasının değerini koruyamayan bir yönetim, enflasyonu önleyemediği gibi, iç ve dış itibarını da koruyamaz.

Enflasyonun olduğu ülkede "adalet" ve "kalkınma"dan söz edilemez.

Türkiye döviz ihtiyacını IMF kaynaklarından sağlamaya devam ederse, Arjantin'den çok daha kötü olur.

Borçla borç ödeyen "Hükümet" farkında toplumsal patlamaya da davetiye çıkarır.

Pekçok iktisatçı altın para sistemine dönülmedikçe, enflasyonun önüne geçilemeyeceğini savunur.

Hükümetler istedikleri zaman istedikleri kadar kağıt para basar. Ancak kimse istediği zaman istediği kadar altın para piyasaya çıkaramaz. Sorun paranın değerini sabit tutmaktır. Parasının değerini koruyamayan bir ülke hiçbir şeyini koruyamaz.


16 Ocak 2002
Çarşamba
 
NAZİF GÜRDOĞAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED