T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Erdoğan ve AK Parti (3)

"Siyasal taşra"nın asabiyetlerinin "çıplak" olarak merkeze taşınmasının "siyasal sistemi" sıkıştırdığını söyledik. Bunun neticesi de her zaman "siyasal mekan"ın kırılganlaşmasıdır. "Siyasal alan"ı dar alanda kısa paslaşmaların adresi haline getiren de budur. Bu durumun ortaya çıkmasında ve yapısallaşmasında "siyasal merkez"in belli derinliklerden yoksun olması ve "cumhuriyetçi" "demokratlık"la sorunlu bir çerçeve olarak algılaması etkili olmuştur, olmaya devam etmektedir.

Bunun karşı hattında duran ise "siyasal taşra"nın asabiyetlerinin merkezi tüm sinir uçlarıyla kuşatmasıdır. Bu da hemen hemen aynı dozda bir gerginlik sebebidir. Sistemi sıkıştıran toplam gerginliğe bakıldığında, "merkez"in siyaseti dışlayan reflekslerinden kaynaklanan gerginlik kadar, "taşra+"nın siyasallaşma biçiminin doğurduğu gerginlik de aynı derecede işaretlenmelidir.

Bugüne kadar "siyasal merkezin siyasallaşma biçimi" ile "siyasal taşranın siyasallaşma biçimi" arasındaki gerginlikten ve bu iki siyasallaşmanın birbirine karşı duruşundan beslenmiştir Türk siyasal hayatı. Siyasal merkezi temsil edenler de, siyasal taşrayı temsil edenler de bu iki siyasallaşmayı birbirine karşı el altından keskinleştirmekten geri durmamışlardır. Böylece varlığını karşısındakinin "dışlanmasından" alan siyasallaşma türleri kuşatmıştır "siyasal mekan"ı.

AK Parti'de siyaset yapanların ağırlık kesiminin siyasi geçmişleri siyasal taşrayı temsil etmiş bir geleneğe bağlı. Siyasal merkez karşısında bir "duruş"la kendini ifade eden bu geçmiş, "demokratlığı" siyasi merkez karşısında alan açma olarak işlevselleştirmişti. Bugün ise AK Parti'nin üzerine oturduğu sosyoloji ve AK Parti'yi vareden maddi dinamikler, siyasal taşranın asabiyetlerinin çıplak bir halde merkezi kuşatmasının "ötesi"ni işaret ediyor. Kuşkusuz bu bir "steril merkez siyaseti" değildir, zaten AK Parti'nin temsil ettiği sosyoloji buna müsait değil. Bu durumda siyasal taşranın farklı özelliklerle siyasallaştırılması ve yeni bir siyasal merkezin oluşumuna "derinlik" kazandıracak tarzda "konumlandırılması" gerekiyor.

İşte bu noktada AK Parti'nin önünde iki yol var. Birincisi AK Parti birinci parti olmanın avantajını seçimlere kadar koruyacak ve "ayrıksılığını" hükümet olmakla tescilleyecektir. Bu noktada AK Parti'nin hükümet olarak başarısından devşireceği güçle alacağı "siyasal pozisyon", merkez sağın yeni lideri olmaktır. Bu pozisyon ise "siyasetsizleşmenin" iri bir parçası haline getirir AK Parti'yi. Böylece siyasal taşranın merkez karşısındaki siyasallaşması "güncellenmiş" olur sadece. İşte bu noktada AK Parti'nin önündeki ikinci yol görünürleşiyor. AK Parti mevcut alanda birinci parti olmayı sadece bir başlangıç saymalıdır. Çünkü mevcut "siyasetsiz siyaset" alanında birinci parti olmakla yetinmek, "siyasetsizleşmenin" bir parçası haline gelmektir. Bunun ötesi ise birinci parti olmaktan kaynaklanan gücünü, "siyasetsizleşmeye" nokta koyup siyasetin önünü açmaya, siyasal alanı genişletmeye yöneltmesidir.

AK Parti, siyasetsiz alanın birinci partisi olmakla yetinmez de, şu andaki birinciliğini "siyasal mekan"ı sağlamlaştırma yönünde kullanırsa, hem siyasal taşra ve siyasal merkez ilişkisindeki klasik gerginlik markajının bir parçası haline gelmez, hem de artık tükenmiş olan merkezin yeniden kurulmasında ve merkezin yeni dinamiklerinin tanımlanmasında aktif bir özne olur. AK Parti'yi siyasi hayatımızın ayrıksı bir unsuru haline getirecek olan da budur...


16 Ocak 2002
Çarşamba
 
ÖMER ÇELİK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED