T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Kurtulmadık, batabiliriz...

Türkiye bu defa da 'Kemal Derviş' ismine kilitlendi. Bu seçimlerde oylarını artırması beklenen CHP, etrafa, "Derviş bizimle" havasını yayıyor; yeni kurulan YTP de, iki günde bir, "Kimse heveslenmesin, Derviş'in bize sözü var" açıklamasıyla kamuoyu karşısına çıkıyor. Yakınları ise, "Derviş'in gözü Türkiye koalisyonunda" görüşünü seslendiriyorlar...

Derviş... Derviş... Derviş... Kurtarıcı, bir tür 'süperman'... Şubat krizinden sonra ekonomiyi kurtarmaya gelmişti; şimdi de, nereye gireceği bir kesinleşsin, ülkenin bütününü kurtaracak...

Türkiye gibi ülkeler 'kurtarıcı' beklentisi içindedirler. Bizim gibi ülkelerde, insanlar, yenisini bulduklarında eski kurtarıcıları unutur gibi olur, ortalıkta kurtarıcı kalmayınca eski kurtarıcılara ağıtlar yakarlar. Türkiye'nin de içinde yer aldığı coğrafyanın 'Mesih' ve 'Mehdi' inancıyla 'kurtarıcı' beklentisi arasında doğrudan bir ilişki bulunduğuna hiç kuşku yok...

Kemal Derviş bile, kendisine yakıştırılan 'kurtarıcı' sıfatından ürkmüş olmalı.

Türk ekonomisi, Kemal Derviş görev üstlendiğinden beri belli bir çizgi izliyor. Buna 'bilgisayara' veya 'otomatik pilota' bağlı ekonomi yönetimi diyebiliriz. Ekonominin temel göstergeleri Hazine ve Merkez Bankası tarafından yakından izleniyor. Aslına bakılırsa izlenecek fazla bir gösterge de yok; Dünya Bankası ve IMF'nin serbest bıraktığı kredilerin borç ödemelerine tahsisiyle sınırlı bir ekonomik aktivite söz konusu. Bu yılın son üç ayında, Washington'un serbest bırakacağı yeni kredi kalmadığında, bilgisayar ekranında kırmızı ışıklar yanıp sönecek... Derviş'in, altı ay öncesinden, "Erken seçim olsun" demeye başlamasının sebebi de bu.

Ekonomide işlerin düze çıktığı söylenemez. Tam tersine 'reel ekonomi' yere serilmiş durumda. Mutfak yanıyor ve toplumun yarısı fakirlik sınırında, fakirlerin yarısı da açlık sınırında... Geçtiğimiz hafta, Tekfen'in 1965'ten beri üretimini sürdüren ampul fabrikasıyla Paşabahçe'nin temelini teşkil eden Beykoz fabrikasının kapılarına kilit vuruldu. İşsizlik had safhada ve yerli üretim neredeyse durdu. Yabancı sermaye ölü fiyatına tesis kapatmaya geliyor; yerli sermaye ise daha kârlı bulduğu ülkelere kaçıyor. Con Ahmed'in devr-i dâim makinası gibi, yüksek faizli yabancı krediyi dış borçlara ödeyerek ayakta tutulan üretmeyen bir ekonomi Türkiye ekonomisi... Kimse ekonominin 'kurtarıldığından' söz edemez.

'Paylaşılamayan adam' durumundaki Kemal Derviş yönetiminden sorumlu olduğu ekonomiyi kurtaramadıysa, ülkeyi nasıl kurtaracak?

Türkiye'nin Kemal Derviş'ten bekleyebileceği, Arjantin durumuna düşmemek için kredi musluklarının açık tutulmasını sağlamasıdır; bunun artık imkânsız hale geldiğini en iyi Derviş'in kendisi görüyor. Bir an, şartların Derviş'i sandıktan 'başbakan' çıkardığını düşünelim; elindeki IMF reçeteleriyle ülkeyi ayakta tutması mümkün değildir. Türkiye'deki görevi bu seçimle bitecek olan Derviş'i siyasetin içine sokmak istemek onu boğmaya çalışmaktan farksızdır. Siyasetin Derviş adı etrafında dizaynı, yalnız Kemal Derviş'e değil, ülkeye de müthiş zarar verecektir...

Türkiye'de yönetime tâlip olanların, 'kurtarıcı' sıfatı atfettikleri kişileri öne sürmeleri bir büyük aldatmacadır. Son beş yıl boyunca yönetici kadro içinde yer almış, ülkeyi krizden krize sürüklemiş politikacıların, partilerini terk ederek kendilerini 'yeni' diye tanıttıkları türden bir aldatmaca... Seçim öncesinde insanların aklını karıştırıp sandıktan yeni bir 'iflâs' daha çıkartma çabası bu...

Artık şunu bilelim: Kemal Derviş, evet Türkiye'yi batırmadı, bulduğu kredilerle ayakta durmasını sağladı, ancak bu bir 'kurtarıcılık' misyonu değildir; Derviş politikalarının biraz daha devam etmesi ise Türkiye'yi iflâsa sürükleyecektir. Doğru olan, Türkiye'ye uygun yeni bir ekonomik anlayıştır...

ABD'de batan şirketler, IMF'nin Latin Amerika ve Uzak Doğu'da bozduğu ekonomiler, Türkiye için 'yeni anlayış' arayışını zorluyor... Türkiye, global politikaların zaaflarını iyi tespit edip, sadece kendisi için değil 'dünya için' yeni bir ekonomik düzen teklifiyle ortaya çıkabilir.

Partiler Derviş'e umut bağlayacaklarına, ikna edici programlarla kamuoyu karşısına çıksınlar...


28 Temmuz 2002
Pazar
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED