T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Sivrisinek operasyonu ve siyaset...

Önce, Rize'de son sel felaketi üzere, hayatını kaybedenlere Cenab-ı Hak'tan rahmet, yaralananlara sıhhat ve afiyet, geride kalanlara da sabır ve sebat, niyaz dileklerimizi ifade ile, yazımıza geçelim:

Demiştik ki, cuma günkü yazımızda, bizi bu sıcak günlerde, ısıran "sivrisinek"lerin menbaı neresi veya bunların ara sokaklarda üremesinin sebeb-i hikmeti nedir? Bizi ısırmalarının ana gayesi, "Kırk yıllık Milli Görüşçü" olmamızdan mı ileri gelmektedir?

Olabilir, zira, biz "kırk yıldır kaynatırım, kaynamaz" sözü üzere, dediğimiz şeyler de aynı idi:

Sivrisinekle uğraşmak yetmez; önce bataklığı kurutmak gerekir!

Demek oluyor ki, biz kırk yıldır, hep sivrisinekle uğraşmışız! Öyle olmamış olsaydı, bugün böyle bir çıkmazın içinde olur muyduk?

Hak gasbı yapan, emek sömürüsü içinde, yalıları yakan ve köşkleri tepeleyenlere bir şey yok, amma Karadeniz'in dar yamaçlarında, kaygan zeminde evini yapanların sele gitmesine ne demelidir?

Ne biçim bir imtihan şekli?.. Zalim ve sömürgeci yüzünden tarlasından, çit ve çiftliğinden geçimini teminle kendini yükümlü hisseden insanlar, kadın-çocuklar enkaz altında kalıp, perişan oluyorlar!

Hem de, Çan'da merasim, Kelkit'te açılış ve temel atma nutuklarının atıldığı bir ortamda, siyasette sıcak saatlerin üstesinden gelip, birkaç gün içinde, bir "erken seçim"le, yine o eski beylik ve efelik kokan nutuklar dinleyerek, "eski tas, eski hamam" gündeme gelip oturacak!..

Çünkü, hiç kimse, ne olduğu ve ne yapmak isteyip, neyi yapamayacağını söylemiyor... Herkes işkembe-i kübradan atıyor. Tabii ki, tecrübeli ve halkın nabzını tutanlar, ölçülü ve dozajı ayarlamakta mahir. Fakat siyasete yeni ısınanların hali perişan... Hep atıyor, bir de bakıyorsunuz ki, bir seçim dönemi sonunda, yelkenleri suya inmiş, batıp gitmişlerdir.

O halde, açık ve net, kararlı ve sebatkâr bir yol izleyenlerin bu memlekete yapacakları çok şey vardır:

Önce kimlik tesbiti gereklidir

"Dönmelik"le bir yere varılamaz!.. Veya böyle bir takım senaryolarla, halkı uyutmanın da bu saatten sonra bir manası kalmaz.

Çünkü geçmişte denendi: Kimi masondu, belge alıp, "siyasette vejeteryan" olduğunu isbatlamaya kalkıştı.

Sonra, yavrucuk halinde Rotaryen ve Lions'lara yamandılar.

Ardından, CİA ajanlığı ile, dolar ve rublelere gark oldular.

Ne kadar "Dönme/Sabataist" varsa onlara saldırı ile, bir yere varılacak sanıldı! Bizimkiler saldırdıkça, adamlar gelişip serpildi, yayılıp, kök saldı!

Şimdi "Yeni Türkiye Partisi" ile, iktidara el atmış olacaklarını sanıyorlar. Ecevit'in kırk yıllık birikimi ile, hükümetin en büyük ortağı yaptığı partiyi, bir ucundan tutup, birtakım "karanlık güçler"e sermaye yapacaklarını ve "en büyük parti" olacaklarını umarak, herhalde "dönmelerin saltanatı"na ödül kazandırıp, "gizli hahambaşıları"n mezarlarından hortlamasına vesile olacak bir "uygarlık" çizgisini tutturmak istiyorlar.

Halbuki, açıklık ve şeffaflıkla yola çıksalar ve ne olduklarını, neyin peşinden gittiklerini açıklasalar, mesele çözümlenmiş olacaktır.

Haliyle, kimin dönüp, kimin devran ettiği kadar, kimin kadınlıktan erkekliğe, erkeklikten kadınlığa "iltica" ettiğini hele bir tahlil ve tafsil etseler, o zaman hiçbir şekilde "Mındıkoğlu" türü politik/klinik operasyonlara tevessül edilmez, yani girişilmezdi!..

İşler rayına girince de, kim Ermeni, kim Rum veya kim Yahudi kökenli olur diye, politik alanda zifos sıçratmalara girişilmezdi.

Amma, biz bakıyoruz ki, kendini kamufle edenler, ne kadar kilise ve bazilika, sinagog ve havra varsa, tümünü ihya ve inşada yarışıyor, öte yanda bizim "nevzuhur politikacılar" da, cami, mescid, tekke ve medrese binası ile, ne kadar çeşme, han ve hamam varsa tümünü ya yakıyor veya yola-sokağa terkle, yıkılıp gitmesine göz yumarak, arta kalan arsa üzerinde yap-satçılıkla "kent soylu"nun hayatına özene-bezene yaklaşarak, tez elden Cennet'e gideceğini sanıyor!

Bugün, kimliği tarihen sabit olan ve tavrı ile, bütün ilmî birikimi etrafında bir haile/çember oluşturan Avram Galanti'nin eserleri, hayatında yaptığı bilimsel hizmetler, dikkate alınmalıdır!

Avram Galanti bir Yahudi vatandaşımızdı. Bilim adamı, akademisyendi. Bodrum'lu idi. Bundan çeyrek asırdan fazla bir zaman önce, kitapçılarda bir eserini bulmuştum: "Küçük Türk Tetebbular: İst/1341/1925."

Orada, kültürümüzü inanç ve birikimini yayıp, kendini adeta bir "Türk nesebli" görerek, makale ve yazılarını serdetmiştir.

Sayfaların birinde, "Akşam"da yayınlanan bir makalesine bir nazar atfedilirse öyle müthiş şeylere şahit olunur ki, Mustafa Kemal Paşa'yı bile, İsrailoğulları'nın peygamberi Hezakiyel'e benzetip, bu hususta dinî metinlerinde, ona kaynaklık edecek çalışmalar meyanında, o zaman İstanbul'da bulunan "Türkiye Hahambaşı'sı Hayim Becerano Efendi tarafından, Ebced Hesabı ile ortaya çıkartılan "harika" manzaraya dikkatleri çekmektedir:

"Millî Ordu'nun muzafferiyeti 1338 senesine tesadüf ettiğinden, Ebced hesabıyla, "İnna fetehna leke fethan mübina" ayetini teşkil eden beş kelimenin ilavesiyle, bu zaferin "1338/1922"de olduğu ortaya çıkmakta ve bunun ilahî bir mucize olarak, Fetih ayetiyle tescil edildiğini" ifade etmektedir. (sh: 104-105). Ki, biz bu birkaç cümlede, netlik ile açıklık üzere, siyaset üretenlerin, hiç bir zaman zararlı olmayacakları, aksine ne idüğü veya ne gibi bir menşe ve tekne ile karşımıza çıktığında ika edeceği zararın telafisi imkansızlığını belirtiyor, onurlu siyaset yapın diyoruz!

Bizi de "sivrisinek"lerden kurtarın böylece!..


www.sadikalbayrak.com

28 Temmuz 2002
Pazar
 
SADIK ALBAYRAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED