AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Hizbullah ve istihbarat…

Terör saldırılarının faillerinin yakalanmasında yol katediliyor. Ancak bunun yetkilileri saldırıların arkasındaki ana mekanizmalara götürüp götürmeyeceğini zaman gösterecek.

Bu mekanizmalar "iki" unsurdan oluşuyor.

İlk mekanizma şüphesiz "ana kumanda merkezi" ve bu merkezin amaçlarıyla ilgili.

İkinci mekanizma ise bu merkezin Türkiye'de kullandığı "örgüt ya da kişiler ile onları üreten toplumsal-siyasal doku" içinde evrildikleri yapı.

İlk mekanizmaya ilişkin "kim ve neden" sorularının yanıtını bir çırpıda vermek pek kolay değil.

İkinci mekanizmanın işaret ettiği soruların yanıtlanması ise "rasyonel olarak" imkan dahilinde. Ayrıca bu konudaki yanıtlar hem ilk mekanizmanın yanıtlarına ulaşmak açısından, hem yeni saldırılarının önünü almak açısından oldukça önemli.

Peki bu konuda nasıl yol alınıyor, nasıl yol alınmalı?

Bir kere yansıyan "resim", faillerin kimlikleri açısından gerçek olsa da, bu faillerin ait oldukları yapıyı tanımlamak ve kavramak açısından pek tatmin edici değil.

Afganistan'da Pakistan'da eğitim almış, şu ya da bu örgütün üyesi haline gelmiş münferit kişi ve gruplar havası her zaman olduğu gibi oldukca yanıltıcı. Üstelik bu yanıltıcılık sadece kamuoyu için değil emniyet birimleri için de geçerli…

Bugüne kadar Türk istihbarat birimlerinin bu tür konularda sık sık yanıldıkları, toplumsal olan ile asayiş ilişkin olan arasındaki ayrımı iyi yapamadıkları, buradan kaynaklanan ciddi zayifetlerle malül oldukları ortada.

Nitekim daha iki gün önce Times gazetesinde İngiliz İstihbarat örgütüne atfen "Türk İstihbaratına güven duyulmadığı, bitirdik dedikleri örgütlerin güçlü bir şekilde yeniden devreye girdiği" söyleniyordu.

Şimdi sadede gelelim…

İstanbul saldırılarının ardından, sorular ve şüpheler ne yönde olursa olsun, şu ana kadar yaşanan gelişmeler, ele geçen veriler ikinci sorunun yanıtı açısından Hizbullah örgütüne götürüyor…

Bu örgüt hakkında Türk resmi birimleri bugün itibariyle ne biliyor?

Bu önemli bir sorudur…

Bilgilerin olduça sınırlı olduğunu sanıyoruz. Sadece sınırlı bilgiler değil, yanlış bilgi şablonları da bundan sonrasını değerlendirmek açısından çeşitli tehlikeler içeriyor.

Dün de altını çizdik, 2000 yılında ortaya çıkan dehşet verici Hizbullah eylemlerinden ve örgüt yapısından sonra bile Hizbullah konusunda resmi otorite eksik ve yanlış değerlendirmeler yapıyordu.

Ordu, emniyet, MİT raporlarında hâlâ "ilginç bir şekilde" Hizbullah örgütü, PKK ile girdiği çatışma açısından ele alınıyor. Bu örgütün Kürt sorunundan uzak durduğu ısrarla söyleniyor. Dinci eylem güdüleri açısından Türkiye'deki İslami kesime karşı devletin geliştirdiği kontrol mekanizmasının içinden okunuyor, bu kesimin bağımlı bir parçası olduğu belirtiliyor.

Bugün istihbarat birimlerinde muhtemelen Hizbullah'ın dağılma süreci içinde olduğu, sınırlı eylemler yapabilecekleri düşüncesi değişmeye başlamıştır.

Buna karşılık Hizbullah'a yönelik diğer yaklaşım unsurlarının değiştiği pek sanmıyoruz. Bu sanımız doğruysa "ciddi zafiyet" devam ediyor demektir.

Bir dönem Hizbullah'ın bir kısmı kullanılmış, bir kısmı PKK ile yaşadığı çatışmalarda eylemlerine gözyumulmuş birkaç bin kişiden ibaret olduğu sanılıyordu. Daha sonra 20 bin ismin yer aldığı bir bilgisayar bir baskında tesadüf yoluyla ele geçirildi. Bunlardan 14 bini yakalanıp işlem gördü, ancak çok büyük kısmı sadece örgüte girme konusunda dilekçe verdikleri için serbest bırakıldılar. Tutuklananların sayısı 400'ü geçmedi.

Bu kişileri takip etmenin neredeyse imkansız olduğunu emniyet biliyor ve söylüyor. Sorun da tam olarak bu noktada başlıyor…

20 bin ve muhtemelen çok daha fazlasını ifade eden rakamın ne denli dehşet verici olduğu akla getirilmiyor…

Bu rakam, siyasi bir örgüt kadar sosyal, kültürel bir yapıyı ifade eder.

Bu yapı nedir?

Bu sorunun yanıtı verilmeden Hizbullah ve benzeri örgütler konusunda yol alınamaz, intihar eylemlerinin iç mekanizması kavranamaz, taşıdıkları tehlike bertaraf edilemez …

Birkaç gündür altını çizdiğimiz anlama, kavrama faaliyetlerinin önemi de burada yatıyor…

Bu konuda şimdiden bazı ilginç ipuçları var…

Neler?

Yarına….


3 Aralık 2003
Çarşamba
 
ALİ BAYRAMOĞLU
ALİ BAYRAMOĞLU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED