T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Erbil'deki kışkırtma

Kuzey Irak'taki "Türkiye karşıtı" kışkırtma sürüyor. Kürt liderlerin "Kuzey Irak Türk askerlerine mezar olur" açıklamalarından, Iraklı muhaliflerin Başkanlar Konseyi'nden Türkiye aleyhtarı bir bildiri çıkarmaya ve Erbil'de Türk Bayraklarının yakılmasına uzanan bir kışkırtma süreci...

Çirkinlik, iğrençlik!

Okullardan sokaklara sürülmüş gençler...

Ekranlara, Türk bayraklarına yönelik öfkeler yansıyor. Parçalama girişimleri, ayaklar altına almalar, tükürmeler ve yakmalar...

Çirkinlik, iğrençlik!

Bu yapılmamalıydı.

Buna benzer bir olay, Türkiye'de, bir parti kongresinde yaşanmış ve büyük bir tepki patlamasına yol açmıştı.

Türk Bayrağının yakılmasının, ayaklar altına alınmasının, Türkiye'de, hele şu savaş gerilimi içinde nasıl bir duygu patlamasına yol açacağı düşünülmemiş olamaz.

Erbil'deki görüntüler kendiliğinden oluşmuş bir kalabalığın doğmaca bir tepkisi değil. Böyle bile olsa, önemli anlamı var. Demek ki orada, okullarda, öğrencilere, her an patlamaya hazır bir Türkiye düşmanlığı empoze ediliyor.

Ama bu toplantı günlerdir planlanıyor. Yönetimin bilgisi dışında olduğu söylenemez. Öyleyse, hesaplanmış bir tepki söz konusu. Barzani ve adamlarının uluslararası arenaya yansıttıkları "Mezar olur" söylemi, lise çağındaki gençlere, "Bayrak yakma" olarak yansımış oluyor. Bunlar, tarih planında büyük cürümler.

Türkiye, evet, Kuzey Irak'ta bir "Kürt yapılanması"na karşı çıkıyor. Ancak bütün resmi platformlarda Türkiye'nin, Kuzey Irak'taki Kürt, Türkmen, Arap, hatta Asurlular olmak üzere her etnik grup veya mezhepten insanı rencide etmeye yönelik bir tavır sergilemekten kaçındığını söylemek bir hakşinaslık olur. Kaldı ki, bu anlamda Türkiye'ye yönelik içerden uyarıların da ardı arkası kesilmiyor. "Aman dikkat! Biz kardeş - akraba halklarız! Tarihe uzanacak yaralar açılmasın!" türü uyarılar hem medyada (nitekim bu sütunlarda da yer aldı) , hem siyasi platformda ısrarla seslendiriliyor.

Gelin görün ki Kuzey Irak'taki siyasi liderlik, bir süredir aklı havalarda dolaşıyor.

Bölgeyi tek başına düzenlemek gibi bir, başına buyrukluk sergileme hevesinde...

Neden?

Görünen o ki burada 12 yıldır çalışan Amerika'nın cür'etlendirmesi var. Ya da Kürt liderler böyle algılıyor.

Amerika, Birinci Cihan Savaşı yıllarının Arapları Türklere karşı kışkırtmaya yönelen İngiliz misyonunda görünüyor.

Acaba Körfez Harekatı'ndan bu yana Kuzey Irak'ta NGO faaliyetleri çerçevesinde kaç "Arabistanlı Lawrence" cirit atıyor?

Bu görüntülerden sonra pazarlık masalarında Amerikalıların Türkiye'ye "İşte görüyorsunuz, Kürtler tepkili. Her an bir çatışma söz konusu olabilir. Bunu önlemek için bölgede Amerikan kuvvetlerinin tanzim edici rolüne kesin ihtiyaç var" demeleri tabii olarak beklenecek.

Hiç şüphesiz bölgede ciddi bir gerilim birikiyor.

Erbil görüntülerinin Türkiye için ikaz değeri taşıdığında da kuşku yoktur.

Bu durumda Türkiye'nin, Amerika'nın Irak hesabından ayrı bir gündem belirlemesi zamanı gelmiş, geçmektedir.

Kuzey Irak hassasiyeti, eğer Kuzey Irak'tan ibaret değilse - ki öyledir- Kuzey Irak'taki gelişmelerin Türkiye'de sancılar doğuracağından endişe ediliyorsa - ki öyledir- o zaman içeriyi dışarıyı yeniden muhasebe zeminine taşımak gerekiyor.

Ve burada, "güç kullanma" boyutundan çok öte açılımlara ihtiyaç olduğu kesindir.

Türkiye'nin Kuzey Irak'a yönelik "güç kullanma" ihtimalleri, bölgedeki kışkırtma zeminini beslemekten öte bir netice doğurmuyor. Korku egemen olduğunda suskunluk ve iyi ilişki rolleri geliştirilirken, Türkiye'nin konumu zorlaştığında, uluslararası güç odaklarına yaslanıp meydan okumalar geliyor.

Türkiye şöyle bir soruyu kendi kendine sormak zorunda:

-Neden bölgenin insanlarını emperyalist odaklar kolayca istismar edebiliyor? Bu istismarların önünü kesecek politikalar üretilemez mi?

Aslında böyle bir sorun, sadece Kuzey Irak için değil, bizzat iç dünyamız için de söz konusu. İnsanlarımızın büyük kitleler halinde Ankara ile sorunlu hale gelmesi ve dış ilgilerden medet umması durumu ne yazık ki gerçektir. Burada;

-Neden Ankara, kendi insanlarının dışarda oluşacak bir yapılanmaya ilgi duyacağından endişe eder durumdadır? Hangi alandaki eksiklik, yanlışlık dış ortamları cazibe merkezi haline getirmektedir? sorusunun sorulması da gerekiyor.

Erbil kışkırtması, Kuzey Irak'taki Kürt liderler hesabına gerçek bir talihsizlik, bir sorumsuzluktur. Bu yolun sonu bölgesel dramlardır. Bayrağa hakaret gibi toplum duygularını yaralayacak tavırların önlenmesi gerekir.

Türkiye'nin de gerek kanat önderleri, gerekse yönetim planında, gerek sınırlarımız içinde, gerekse bölgesel planda akraba halkların birbirirlerine karşı dış provokasyonlardan korunmaları ve barış içinde yaşamaları için her gayreti göstermesi artık kaçınılmaz olmuştur.

Erbil'deki görüntüleri bölgede yaşayan herkes kınamalı, dışlamalı, mahkum etmelidir. Açıktır ki Kuzey Irak'lı Kürtlere, yüz kızarcıtı pankartlar taşıtılmış, yüz kızartıcı eylemler yaptırılmıştır. Bunu Kürt dosyasına koymak kadar, Kürtlere ihanet olamaz. Evet, bölgedeki kardeşlikleri tahrip edecek her davranış, bölgedeki her halka ihanettir.


4 Mart 2003
Salı
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED