T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
'Skandal' yepyeni bir 'şans'a dönüştürülemez mi?

Bir hafta kadar önce ortaya "tezkere"nin Meclis'te kabul edilemeyeceği yolunda söylentiler çıkınca, böyle bir gelişmenin siyasi açıdan bir "skandal" olarak nitelenmesi gerektiğini (hem de birkaç kez) söyleyenlerden birisi de bendim. Ve tabii bunu söylerken, böyle bir "skandal"a hiç mi hiç ihtimal vermediğimi de ekliyordum. Ama olaylar hiçbirimizin öngördüğü gibi gelişmedi ve malûm sonuçla başbaşa kaldık. Peki bu durumda, herkesi yerinden sıçratan oylama sonucunu yine bir "skandal" olarak nitelemeye devam mı etmeliyim, yoksa son sürat kulvar değiştirip "gündemine haddinden fazla hakim" olduğu gözlenen Meclis'e (ve özellikle de AKP grubuna) övgüler düzmeye mi başlamalıyım?

Önümüzde duran sorunun basit olmadığı muhakkak; bir yanda 100 kadar üyesine "söz geçirememiş" bir hükümet ve genel merkez, öte yanda "hayır"larıyla başta AKP üye ve seçmenleri olmak üzere toplumun çok büyük bölümünün gönlünü almış bir Meclis grubu var. Bu "kopuş"u pekçok kişinin kullandığı "güvenoyu kaybı" ifadesiyle yorumlamak olacak iş değil ama ortada siyasi bir "skandal"ın olmadığı da herhalde iddia edilemez.

Kısaca, siyasi bir "skandal"ın bir "şans"a dönüşebilmesi gibi bugüne kadar siyasi tarihimizde karşılaşmadığımız yepyeni bir durumla karşı karşıyayız.

Bu "yenilik", hiç şüphesiz AKP'nin, diğer siyasi partilerde olmayan çok farklı yapısından kaynaklanacak. "Klasik parti düzeni" diyebileceğimiz düzen belli; ya önemli oylamalar öncesi "grup kararı" alırsın, ya da grup kararı almamışsan bile sonucu dünden "cepte" bilirsin... Nitekim, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in oylama sonucunda "Dediğini yapamayan siyasi heyetlerin iktidar değil iktidarsız" olacağını belirtmesi, bu "klasik" yapının "tek doğru" olarak bellenmiş olmasındandır. Bu "eski" yapıda parti Meclis grubunun birinci özelliği "yekpare" bir özellikte olmasıdır. Partide belli "kanatlar"ın olması, ciddi bir tartışmanın yaşanması, sırasında kimilerinin parti yönetimine "rest" çekmesi, en büyük "günah"tır. Demirel'in "Eğer siyasi partiyi yönetmekte sıkıntı çekerseniz hükümeti yönetemezsiniz" şeklindeki uyarısını da bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Bu zihniyetin, "eğer 226'yı bulmuşsa" bu dünyada dert edeceği hiçbir mesele yoktur.... Bu zihniyet açısından "çoğulculuğun" garantisi olan siyasi partiler, varlık nedeninin tersine olarak ne kadar "tek sesli" olurlarsa o derece makbuldür...

Dediğim gibi AKP'nin yapacağı tek hayırlı iş bu "skandal"ı bir "şans"a çevirmesidir. Zaten eğer bu fırsat kullanılmaz ve oylamadan sonra başta medya olmak üzere birçok çevreden yükselen "AKP 100 gün içinde bitti" benzeri müstehzi yaklaşımlardan etkilenerek "Bir" olma arzusu partiyi ele geçirirse, büyük "skandal" asıl işte o zaman kendisini gösterecektir.

Konuya ilişkin dün okuduğum onlarca yazı içinde Akşam'dan Semih İdiz'in "AKP durumu avantaja çevirebilir" başlıklı yazısı işte bu yüzden hoşuma gitti. İdiz, oylama öncesinden başlayarak yaptığı yerinde uyarıları dünkü şartlar altında şöyle toparlıyordu: "Amerika'nın giderek temsil ettiği 'dünyaya meydan okuma' modelinden sıyrılarak; Avrupa'nın geliştirmeye çalıştığı katıksız demokrasi, birey ve azınlık haklarına saygı ile uluslararası meşruiyet gibi kavramları içeren 'hümanist modele' geçişimiz bu sayede hızlanabilir. Bu modela yatkın bir hükümetin işbaşında olması ise burada büyük bir avantajdır. AKP, Meclis'te ortaya çıkan durumu da bu açıdan lehine çevirebilir. Zaten şu anda bile CHP'den kat kat daha sosyal demokrat görünüyor."

Evet, yazılanların söylenenlerin aksine, 1 Mart oylamasının ortaya çıkardığı durum AKP için bir "avantaja" çevrilebilir. Hükümet'i ve AKP Genel Merkezi'ni haftalardır canından bezdiren "bilgi ve yorum akışı" bombardımanı son bulduğuna göre, çok daha akılcı çözümler üzerinde kafa yormanın sırası gelmiş olabilir.

İsterseniz bu arada, üzerime vazife olmasa da, AKP iktidarının medyada karşılaştığımız "Tayyip Erdoğan Başbakanlığa, Türkiye Irak'a!" gibi birtakım nev-zuhûr "gazlara" kendisini kaptırmaması gerektiğini de belirteyim...


4 Mart 2003
Salı
 
KÜRŞAT BUMİN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED