AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Cebimizde 6 milyar dolar olmasın varsın

ABD-İngiliz koalisyonu, ölüm makinalarını çalıştırdı. Aylardır adım adım yaklaşan, içinde 'insan öldürmek' gibi çirkin ve kirli bir hedefi barındıran savaş, ne yazık ki başladı.

Savaştan önce, "ikinci tezkere" tartışması vardı. Hükümet'e, koalisyon uçaklarına hava sahasını açma izni veren tezkere TBMM'de oylanırken, Amerikan ve İngiliz uçakları Bağdat'a, Basra'ya, Musul'a ilk bombalarını çoktan atmıştı.

Yeni Şafak, 'insan'a öncelik veren bir çizgi izlemişti, bütün bu savaş ve dolar tartışmaları süresince. Yine aynı yerdeyiz. Yine 'önce insan' diyoruz. Sonuna kadar bunu söylemeye devam edeceğiz.

Onbinlerce insanın hayatı dolarla ölçülemez

İkinci tezkere, bir öncekine göre 'sınırlı' bir yetki veriyordu hükümete ve birçokları, ABD'ye zamanında Türkiye'nin güneydoğusundan geçerek Irak'a saldırma izni vermediğimiz için, pazarlıkta 'kaybettiğimizi' düşünüyordu.

Milletin onurunun, bir kaç milyar dolara satıldığını ya da pazarlık konusu yapıldığını söyleyenler bile, bir kaç milyar doları niçin kaybettiğimizin hesabını soruyordu, gazete köşelerinden, televizyon ekranlarından.

Hayır, bin kere hayır. Amerikan askerlerinin Diyarbakır'dan, Mardin'den, Nusaybin'den, Cizre'den, Silopi'den geçip Irak'ı işgal etmelerine izin vermeyen bir Türkiye, cebinde 6 milyar Amerikan doları olan Türkiye'den daha iyidir. Çünkü, okurlarımız bilir, daha önce de defalarca söylemiştik: Bir çocuğun ölümü, pazarlık konusu yapılamaz. Bir insanın hayatı, bir insanın değil, binlerce, belki on binlerce insanın hayatı, dolarla ölçülemez. Söylemiştik: Biz seviyoruz, Dicle'nin, Fırat'ın çocuklarını. Bizim sevgimize paha biçilemez.

Türkiye'deki 'Amerikan lobisi' nasıl düşünürse düşünsün, 'borsadaki Amerikalı' hangi oyunu oynarsa oynasın, medyadaki 'karanlık göz' ne görürse görsün, biz 'önce insan' demeye devam edeceğiz.

Evlerimize kadar gelen gözyaşı

Bugünlerde, evlerimizde gözyaşı da var. Bağdat'taki, Basra'daki yaralı çocukların kulağımıza kadar ulaşan çığlıkları getirdi evlerimize gözyaşını. Dünkü Yeni Şafak'ta, yüzü Amerikan ya da İngiliz bombasıyla yanmış, ağlayan bir annenin kucağında hastaneye giden çocuğa bir daha bakalım... O çocuk gibi, yüzlerce, binlerce çocuk. O anne gibi yüzlerce, binlerce anne var Irak'ta.

Uzaktayız, ama o çocuğun, o annenin acısını biz de hissediyoruz, bazıları bunu anlamayabilir ama, hissediyoruz. Bazıları anlamayabilir ama, Bağdat'ta, Basra'da değil de başka bir kentte yakılsaydı o çocuk, yine hissederdik.

Hissetmiştik, Saddam, Halepçe'de binlerce insanı kimyasal gazla öldürdüğünde. Saddam gerçeğini, elbette, bugün de unutmuyoruz.

O çocuğun yüzündeki yarada bizim de bir payımız olsun diyebilir miyiz? O çocuğun, o annenin ağlamasını, o acının, o gözyaşının evlerimize taşıdığı hüznü, tezgaha koyup satabilir miyiz?

Acıyı kimler üretiyor?

O acıyı üretenleri, dünya tanıyor. Hollywood kimbilir kaç tane benzer senaryoyu taşıdı beyazperdeye. Dünyayı ele geçirmeye çalışan bir kaç karanlık adamı anlatan kimbilir kaç film seyrettik.

Amerikalılar bile sevmiyor, 'özgürlükler ülkesi' diye anılan Amerika'yı bir 'üçüncü dünya' ülkesine çevirenleri. Amerikalılar bile, kurtulmak istiyor onlardan.

Bütün bunlar, Yeni Şafak okuru olmanın, dünyayı ve Türkiye'yi Yeni Şafak'la birlikte izlemenin sağladığı donanımla, daha doğru görülebiliyor. Çünkü, Yeni Şafak'ın haberleri ve yorumları, gerçeği gizlemeyi değil, gerçeği göstermeyi amaçlıyor. Yeni Şafak ile, diğerleri arasındaki farkı, Yeni Şafak okurları çok iyi biliyor.


24 Mart 2003
Pazartesi
 
EDİTÖRDEN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED