AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Gerçek 'modele' doğru

Recep Tayyip Erdoğan, başbakan olduktan sonra ilk kez, dün akşam, televizyonlardan halka seslendi. Hükümetin ve partisinin sözcülerinden bölük pörçük yansıyan 'savaş' ile ilgili görüşler, onun sözcüklerinde bir 'tavra' dönüştü. Konuşmada fazla yeni bir unsur yoktu belki; ancak, yine de, satır aralarından, Ak Parti'nin 'duruşu'nun ipuçları alınabildi...

Her yanlış kullanılan güç gibi, bizim medya da, gücünün sınırına dayandı. Gazeteler ve televizyon kanalları seçmen tercihlerini artık etkileyemiyor sözgelimi; Ak Parti'nin 3 Kasım'daki açık farklı gâlibiyeti bunun bir göstergesi... Ancak, aynı medya, kargaşa ortamlarında karışan zihinleri daha da bulandırabiliyor, bu yolla iktidarların ömrünü kısaltabiliyor. Washington'un Irak'a açtığı savaş karışık bir ortam oluşturdu. Konunun 'çıkara' dönük yanını bir tarafa bırakarak söyleyelim: Medya, şimdi bu kargaşayı, sevemediği Ak Parti iktidarıyla hesaplaşmak için kullanıyor...

Evet, savaş bir siyasî sorun olarak ülke gündemine girmeye başladığı günden buyana, hükümet, çok düz bir çizgi izleyemedi. Daha en baştan "Türkiye'nin bu savaşta yeri yok" diyebilmeliydi. Üslerin genişletilmesine, hava koridoru açılmasına izin verilmemeliydi. Ancak, yine de, Ak Parti ve hükümetinin, bugün gelinen noktadan rahatsızlık duymasını gerektiren bir durum da bulunmuyor. Tıpkı dünya kamuoyu gibi Türkiye'de de insanlar ezici çoğunluğuyla savaşa karşıydı; bu karşıt tavır savaş başladıktan sonra azalmadı, arttı... ABD'nin yanında savaşa girme anlamı taşıyan 'ikinci' tezkereyi reddederek, Ak Parti Grubu, 'tarihî' olduğu ileride daha iyi anlaşılacak bir görev ifa etmiş oldu.

Ak Parti'nin tavrının savaşın başlamasını engelleyemediği ortada; ancak o tavrın bir dizi yanlışlığı önlemeye ve 'savaş lobisi'nin hesaplarını bozmaya yaradığı da belli. Washington'un üzerinde baskı uygulayarak 'haksız, adaletsiz ve ahlâksız' savaşına onay vermelerini beklediği BM Güvenlik Konseyi üyesi ülkeler, "Bu savaş meşru değildir" diyebilme cesaretine Türkiye sayesinde kavuştular. Türkiye'yi hakkâniyet ve meşruiyet sınırları dışına kolay kolay çıkartamayacağını anlayan Washington, 'kuzey cephesi' için Akdeniz'de beklettiği gemilerinin rotasını değiştirmek zorunda kaldı...

Bunlar, kim ne derse desin, 'daha âdil' ve 'daha barışçı' bir dünya için olağanüstü önem taşıyor...

Savaş planlayıcıları, her dediklerini elde edeceklerinin rahatlığı içerisinde 'alternatifsiz' hazırladıkları stratejilerinin bozulmasıyla dengelerini de kaybettiler. İşte görüyoruz, dünyanın en güçlü savaş makinesi ile 'silâhlarından arındırılmış' ülkesi arasındaki mücadele, ekranlarda ahkâm kesenlerin bekledikleri rahatlıkta geçmiyor. Sürecin uzaması 'barıştan yana' olanların güç kazanmasına yol açacaktır. Dünyayı kana boğmaya, baskıya mahkum etmeye uğraşanların, 'şer' bir amaç uğruna fethe çıkanların ellerinin böğürlerinde kalmasına üzülmemiz gerekmiyor...

Türkiye'nin tavrı, hiç kuşkunuz olmasın, hâlâ sağlıklı düşünebilen Batılı çevrelerde ülkemizin değerini artırdığı gibi, esas etkisini bizimle ortak değerlere sahip coğrafya üzerinde gösterecektir. Demokrasinin 'katılımcı' bir içerik kazanmasıyla, sistem dışı odakların elinde 'baskıcı' bir unsura dönüşebileceğine duyulan endişeleri giderecek bir gelişme yaşandı Türkiye'de... Bu, İslâm Dünyası'nda, savaşı başlatanların hedeflediğinin tam tersi açılımları getirebilir...

Ak Parti, kuruluş bildirgesinde, seçim kampanyası sırasında verdiği sözlerde, hükümet programında, ısrarla, "Daha iyi bir Türkiye" özlemini vurguladı ve iktidarının 'gerçek demokrasi' idealini pekiştireceğini iddia etti. Dört ayın sonunda, savaş gibi olağanüstü bir ortamda bile, bu vaadi gerçekleştirme yolunda bayağı mesafe alındığı kendini belli ediyor. Bu büyük bir başarı.

İşin hüzünlü tarafı, vatandaşın kulak asmadığı medyanın kuru gürültüsünden çok fazla etkilenen Ak Parti'nin, tavrı ve duruşuyla sebep olduğu bu hayırlı gelişmenin pek fazla farkına varamaması, vardıysa keyfini çıkaramamasıdır. Dünyanın kaderini değiştirecek 'tarihî' bir misyon üstlenmiş durumda Ak Parti hükümeti; hele bir olağanüstü ortamı geride bırakalım, Türkiye'nin gerçek bir 'model' haline dönüştüğü daha iyi görülecek...

Tayyip Erdoğan'ın dün akşam yaptığı 'ulusa sesleniş' konuşmasının içeriği, bu gerçeğin biraz da olsa farkına varılmaya başlandığına işaret ediyor...


24 Mart 2003
Pazartesi
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED