AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Tren yolculuğu

Trenle yolculuğu özlemişim.. En son tren yolculuğumun üzerinden yıllar geçmiş..

Yıllardır, her yere, yerine göre otobüs veya otomobille ulaştığımdan olacak, tren yolculuklarının o kendine has kompozisyonu, karakteri ve ikliminden uzak kalmışım..

Demek ki, gecenin karanlığını yaran bir trende sonu gelmez hayâller kurmayalı hayli zaman olmuş. Tren tekerlekleriyle raylar arasında oluşan o ritmik tıkırtıların müziğimsi sesi, neredeyse kulağımdan silinmiş.. Lokanta hâline getirilmiş vagondaki bembeyaz örtülü masalarda içilen kahvenin tadı da, damağımdan kaybolmuş.. Çocukluğumun tren yolculuklarında, istasyonlardaki satıcıların o kırık aksanlı "Su içeeen, ay'raan içeeen" sesleri, yolculuk yoksunu olarak kaldığımdan dolayı, galiba, hâfızamdaki yerini terk etmek üzereymiş..

Geçen hafta sonu, TYB'nin ödül töreni için Bursa'dan Ankara'ya ulaştığımda, sabahın erken saatlerinde ilk yaptığım iş, Ankara-İstanbul arasında sefer yapan Fatih Ekspresi treninden o gecenin biletini almak oldu. Baktım, sigara içme hastalığına yakalananlar için ayrılan vagonlar, hâlâ hizmet vermeye devam ediyor.. Serde tiryakilik var ya; açıkçası mutlu oldum ve komik ama, bizim gibi nikotin bağımlılarını unutmadıkları için, ayrıca teşekkür ettim TCDD'ye..

Doğrusu, Bursa'dan Ankara'ya, ödül törenine katılmanın yanı sıra, hazır zaman müsaitken, Ankara'dan İstanbul'a bir tren yolculuğu yapmak için de gittim; eski tren yolculuklarımı yeniden hatırlamak, trenle seyahatin o doyumsuz keyfini çıkarmak ve dolayısıyla her bakımdan bu tür rahat, konforlu, güvenli yolculukların büyüsüne bir kez daha kapılmak için..

Nitekim, öyle de oldu!

Bu arada, ben görmeyeli, Ankara-İstanbul seferini yapan trenlerin rahatlık ve konforunda küçük çaplı da olsa, bir takım iyileşmeler gerçekleşmiş. Vagonlara tek kişilik geniş koltuklar monte edilmiş, tuvaletler daha bakımlı hâle getirilmiş vs...

Tren garları, çoğu zaman, insanı melânkolik bir atmosfere sokar. O göreceli sessizlik ortamı, insanın içine hüzün hisleri serpiştirir. Şehir içi kısa yolculukları değil ama, şehirler arası uzun yolculukları seçmiş olanlar için Ankara ve özellikle Haydarpaşa Garı'ndan yayılan atmosferin, etrafa tuhaf bir yalnızlık kokusu saçtığını söylemek mümkündür, sanıyorum. Ayrılıklar ve kavuşmalar, göz yaşları ve sevinç nidaları, giden(ler)e veya gelen(ler)e uzun uzun el sallamalar; bu ortamın tipik sahneleri hâline gelmiştir. Çarpar insanı bu durum.. Bu tür sahneler, bazı unutulmaz filmlerin de en dokunaklı karelerini oluşturur.. Ben de hem o gece, hem de ertesi sabah bu gibi sahnelere şâhitlik ettim.

Fakat, gelin görün ki, İstanbul'dan Bursa'ya dönüşüm mecburen otobüsle oldu!.. Yani, Eskihisar-Topçular arasındaki vapur yolculuğunu saymazsak; bu araçların iyice daralmış koltuklarında yanındaki yolcuya âdeta yapışmanın verdiği rahatsızlık ve huzursuzlukla birlikte, arabesk dinlemek zorunluluğu bir yana, son derece sıkıcı, yorucu ve sonu gelmez bir dört saate mahkûmiyeti bir kez daha yaşadım..

Ne diyelim; Bursa'dan demiryolunu kaldırmak gafletinde bulunan zihniyet utansın!..

Yine de bütün bunlar, bu son tren yolculuğumun hâfızamda bıraktığı şiirimsi izleri silemeye yetmedi...

Not: Şair Necat Çavuş'un daha önce hiçbir yerde yayımlanmamış 35 bölümden oluşan "Amerika" adlı uzun şiiri, www.okuyanadam.com adlı siteden okunabilir.


24 Mart 2003
Pazartesi
 
İHSAN DENİZ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED