"Dünyayı Kurtaran Adam", bizim Fahrettin Cüreklibatur'un (tabii biz onu Cüneyt Arkın diye bağrımıza basıyoruz) yazıp başrolünü oynadığı film... Bu güzel filmin rejisi, değerli yönetmen Çetin İnanç'a ait. Değerli aktör Aytekin Akkaya ise, Fahrettin Bey'e eşlik ediyor.

Film, kısaca, Fahrettin ve Aytekin Bey'lerin, dünyayı istila eden acaip kılıklı teneke yaratıklara karşı verdikleri "inanılmaz savaşı" anlatıyor.

Yeşilçam'ın dibe vurduğu yıllarda "alelacele" kotarılmış bir şaheser yapıt, bir "Türk bilim-kurgu filmi" örneği...

Önceleri pek dikkat çekmedi.

Sonra, "kitsch avcısı" entellerce keşfedildi ve amiyane tabiriyle, b...'u çıkarıldı; paneller konferanslar tertip edildi, özel gösterimler yapıldı, hakkında makaleler, kitaplar, bitirme tezleri filan yazıldı.

Şimdi entel kitaplıklarında De Sica, Godard, Wajda, Antonioni'nin yanında mutlaka bir Çetin İnanç filmi... İzleyip izleyip gülüyorlar ve kendi kıt zekalarına pay çıkarıyorlar.

Elbette film, kitsch'in feriştahı.

Ama "Dünyayı Kurtaran Adam" ayinleri de, aynı oranda kitsch ve banal. Bunu görmek için de "lektüel" bir fark gerekiyor...

Fahrettin ve Aytekin Bey'lerin çabası, nedense bana, son günlerde izlediğimiz ve kötü çekilmiş, kötü basılmış, kötü kopyalanmış, üstelik versiyonları olabilecek bir başka filmi hatırlatıyor:

Armagedon savaşı...

Birileri Armagedon'u istiyor. Bu yüzden, dünyayı "kutsal savaş"ın eşiğine getirdiler. Çünkü, Armagedon'da galip geleceklerine inanıyorlar.

Atilla Akar'ın da altını çizdiği gibi, Tevrat'a dayanan bir inanış bu. Buna göre "son savaş" Kudüs yakınlarında "Mediggo Tepesi" diye bilinen yerde olacak. Tanrı çünkü, "İsrailoğullarına zafer vaad ediyor!"

ABD'de buna inanan çok yaygın Protestan-Evanjelik tarikatlar var. 11 Eylül ve Irak Savaşı'nın altında da bu inanış yatıyor. Petrol kavgası gibi görünen şey, aslında binlerce yıllık "teolojik kavga"nın uzantısından başka bir şey değil.

Nitekim, Newsweek dergisi de yazdı.

"Binyılcı-kıyametçi" teorilere inanan protestan çoğunluk, Mesih'i bekliyor; bunun için de önce yeryüzünün hazırlanması (stabilize hale getirilmesi) gerekiyor; bu kutsal misyonu Tanrı, Başkan Bush'a verdi. Bush'un, halk arasındaki bir diğer adı da "kral", yani Tanrı'nın eli...

Kral, mesih adına dünyayı işgal edecek ve bütün zenginlikleri ele geçirecek.

Acemice bir hurafe, ama, Ulusal Güvenlik Ajansı'nın yayınladığı "Global 2015 Raporu", bu işgalin rasyonel gerekçelerini sunuyor:

Bu rapora göre Amerika 2015'e kadar "gerekli önlemleri" almazsa, ekonomik ve siyasal açıdan çökecek.

Bunun için "yeni savaşlar" gerekiyor.

Kamuoyunu yeni savaşlara ikna etmek için de, elbette yeni bir Pearl Harbour...

11 Eylül budur işte!

Çerçevesini aynı zamanda bir CFR üyesi olan Samuel Huntington'ın çizdiği "yeni istila harekatı" meşruiyetini 11 Eylül'den alacak, kamuoyu da yürütülen savaşın kutsal gerekçelere dayandığına inandırılacaktı.

Bütün bu işlerin arkasında İsrail vardı. Nitekim, Amerikalı bir senatör, geçtiğimiz hafta bunu itiraf etti: "Bizi bu savaşa İsrail sürükledi, ayrıca Protestan-Evanjelik tarikatlar da onların güdümünde..."

Tabii susturuldu.

Fahrettin Bey "çok gelişmiş bir medeniyetin makinalaşmış insanlarına karşı" (filmden bir repliktir bu) savaşıyordu.

Amacı dünyayı kurtarmaktı. Ama silahsızdı.

Bu yüzden mücadelesini, "irrasyonel" bir düzlemde sürdürmek zorundaydı; bir yumrukta teneke adamı pörtletmek, bir tekmede uzay aracını devirmek, Osmanlı tokatıyla robot insana "kısa devre" yaptırmak gibi...

Biz de, rasyonel aklın üstesinden gelemeyeceği bir savaşın içine düştük.

Teneke adamlar yeryüzünü işgal etti.

İşimiz zor.

Silaha, paraya, tekniğe değil, artık Fahrettin Bey aklına ihtiyacımız var.

İrrasyonaliteye...

MEHMET E. YAVUZ

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

AboneFormu

MesajFormu