AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Amerikan askeri konuşlansaydı sıkıyönetim ilan edilecekti

Bulunulan yer iyi ile kötü arasında bir skalaya oturtulacak olursa Türkiye, Irak Savaşı sürecinde herşeye rağmen iyiye yakın bir yerde demirlemiştir. Süreç ve sonuç böyle planlanmış olmasa da gelinen nokta, Türkiye için de hükümet için de en olumsuz nokta değil, tersine akıllıca kullanılırsa ülkenin önünü açacak bir siyasetin başlangıcıdır. Bu siyasetin temelinde, Avrupa ve Arap dünyasıyla birlikte savaşı durdurma yönündeki işbirliğini artırıp bu sürece liderlik yapmak vardır. Amerika ile ilişkilerde yeni bir mütekabiliyet düzeyi oluşturma girişimi başlatmak yani, "ucuza kapatılan bir müttefik" olma dönemini geride bırakmak vardır. Mevcut durum, bunların hepsine imkan tanıyan bir politik zenginlik içermektedir.

Yeter ki, biz tam askeri mutabakat teklif ettiğimiz halde ABD'nin bunu reddedip hava sahasını yeterli görmesi takıntı yapılmasın. Yani, hükümetin aklı "acaba Beyaz Saray'la ilişkilerimiz daha da kötüleşir mi?" tuzak sorusuna takılmasın. Hele hele, bu takıntıya esiri olunup Amerika ile ilişkileri düzeltmek adına, Washington'un önümüze getirebileceği yeni istekler kayıtsız şartsız kabul edilmesin.

Sıkıyönetimsiz olmaz

Türkiye'nin bugün savaşta Amerika'ya sunduğu kolaylıklar Avrupa ülkelerinden çok daha fazla değildir. Bu ülkelerden daha yoğun kullanılacak olsa da sonuçta, sadece hava sahası açılmıştır. Buna mukabil Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Kuzey Irak'ta bulunması imkanı da korunmuştur. Kabul etmek gerekir ki bu durum yani Türkiye'nin savaşa katkısını sınırlayan bu çerçeve hükümetten çok Meclis sayesinde mümkün olabilmiştir. Reddedilen ikinci tezkere, Türkiye'yi bir felaketin eşiğinden döndürdüğü gibi, çok önemli sonuçların devşirilebileceği bir politik fırsatı kapısının önüne getirmiştir.

Ve bakın Türkiye, Amerikan askerinin konuşlanmasını reddederek başka nelerin eşiğinden dönmüştür!

Kabul edilen ilk tezkere (üslerin modernizasyonu) gereği Amerika ile yapılan askeri mutabakat metnine göre bu ülkeye İskenderun-Hakkari-Van hattında 9 yeni kara üssü kurma imkanı veriliyordu. Ki zaten, ikinci tezkere beklenmeden buralarda inşa faaliyeti ve yığınaklar da başlamıştı. İşte bu noktada Türkiye, hem idari sistemi hem de demokrasisi açısından da çok büyük bir sorunla yüzyüze gelecekti. Çünkü askerler hükümete, Amerikan askerinin konuşlanması sözkonusu olduğu anda bu hat üzerindeki illerde sıkıyönetim ilan edilmesi gerektiğini ilettiler.

Yani, Amerikan askeri gemilerinin limanında kuyruk olduğu İskenderun'dan yani Hatay ilinden başlamak üzere Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin, Şırnak, Hakkari, Diyarbakır, Batman, Siirt, Bitlis ve Van'da sıkıyönetim ilan edilecekti. TSK, bir yandan Amerika ile mutabakat metni hazırlarken bir yandan da "aksi takdirde buralarda güvenliğin sağlanamayacağı" gerekçesiyle hükümete sıkıyönetimin kaçınılmaz olduğunu ilettiler. Askerler bunun sadece Amerikan askerinin o bölgede bulunması ve yerleşmesi nedeniyle değil, bölgede ortaya çıkabilecek otorite boşluğundan PKK-KADEK'in yararlanabileceği ihtimali nedeniyle de gerekli olduğunu söylediler. Olayların seyrine göre gerek görülürse, bu merkezlerin sayısının artırılıp azaltılacağını da belirttiler.

Bu talep,hükümet tarafından cevaplandırılmadı ama Meclis, o tezkereyi reddetmemiş olaydı bugün büyük ihtimalle Türkiye yeniden ve hem de büyük bir sıkıyönetimle idare sürecine girmiş olacaktı.

Yeni Susurluk hattı

Sıkıyönetim ya da Olağanüstü Hal'in ne demek olduğu malumdur. Bu, demokrasi ve insan haklarının rafa kalktığı, Türkiye'nin dünyadan, özellikle de Avrupa Birliği'nden izole olacağı bir gerileme sürecinin adıdır. Daha da önemlisi, hükümetin denetiminin dışında, kapalı kapılar altında yeni Susurluk'lara, Yüksekova çetelerine yataklık edecek, hukukun ayak altına alınacağı bir kapalı bölge ortaya çıkacaktır. Tek başına iktidar da olsa Ak Parti'nin hükümet edemeyeceği koskoca bir alan...

Düşünülen sıkıyönetim hattı gözönüne getirilirse, Türkiye'nin Güneydoğu ve Doğu'sunun sınır komşuları Suriye, Irak ve İran'la arasında bir askeri hat oluşacağı da farkedilecektir. Sözkonusu olan Irak'ta ve dolayısıyla da Türkiye'de ne kadar süre kalacağı kestirilemeyen Amerika'nın niyetleri ve provokasyonlarına açık bulunmaz bir tampon bölgedir.

Türkiye her açıdan büyük sorunlarla yüzleşebileceği bir dönem yaşadı, yaşamaya devam ediyor. Sorunları aşmanın bir yolu da hükümetin, içinden çıktığı Meclis'in iradesine daha fazla değer vermesi ve politikalarını bu irade doğrultusunda değiştirmesinden geçmektedir. Meclis'in "red" veya "kabul"lerini bir iş kazası olarak görmekten değil..


24 Mart 2003
Pazartesi
 
MUSTAFA KARAALİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED