T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

R Ö P O R T A J
Direnirsek, Amerika
bize de zarar verebilir

Türkiye'nin yapması gereken, bu savaşın koalisyonuna girmektir. Zaten, sadece İncirlik Üssü'nü kullandırtsak bile, Irak'ın bizi savaşın bir tarafı olarak kabul edip, vurma hakkı vardır. Dışında kalırsak, ABD bize zarar verebilir; stratejik olarak kaybederiz.

ABD'nin Irak'a yönelik operasyon planı karşısında karar alma konusunda Türkiye tarafında bir tedirginlik gözleniyor. Sizce nasıl bir karar alınmalı?

Savaşa doğru süratli bir tırmanma var ve açıkçası ikinci bir körfez krizinin içinde bulunuyoruz. Türkiye, duygusallıktan ve Müslüman olmanın verdiği, Arap ülkelerine hoş görünmek güdüsünden uzak davranmalıdır. Çünkü, oralarda da ABD yığınak yapıyor. Hissi açıdan kendi aleyhine de olsa büyük ülke gibi düşünüp, reel politika ile hareket etmeli, tamamiyle kendi çıkarını düşünmelidir. Yalnız Irak'ın değil, Ortadoğu'nun yapılanmasında etkin olmayı gözetmelidir. Artık, savaşı durdurmanın imkanı hemen hemen yok gibidir. Bu durumda gerçeğe bakalım. ABD yığınak yapıyor mu, yapıyor. Kuveyt, Bahreyn ve Katar'da yapıyor. Suudi Arabistan'da da yapacak. Halen Türkiye'de yığınağı yok. Bizim silahlı kuvvetlerimiz de muhtemel tehlikeye karşı plan yapıp gerekli ön tedbirlerini almak zorundadır. Bu arada, ABD Türkiye'de isteklerde bulunuyor mu? Evet!.. Başkan Bush dahil en üst düzey yetkilileri bunun içinde. Zaten, Türkiye de ABD ile stratejik ortaklık anlaşması ile bağlıdır.

Stratejik ortak olmak ABD'nin istediği her harekata da ortak anlamına mı geliyor?

Peki o zaman başka soru... Türkiye, Duyun-u Umumiye'den kurtulabilmek için IMF ve Dünya Bankası'nın yardımına muhtaç mı? Evet!... Fox TV'de Morris isimli bir analist "Türkiye, Dünya bankası ve IMF tarafından bizim için satın alınmıştır" diye küstahça bir laf etti, geçenlerde. Küstahça ama kendisi bir bilim adamıdır sonuçta. Şimdi böyle bir durum yok mu?!..Türkiye savaş sonrasında Irak'ın yapılanmasında söz sahibi olmak istiyor mu? İstiyor.. Türkiye, Irak'ın toprak bütünlüğünün korunmasını ve yeni oluşumda İran hakimiyetinin önlenmesini istemiyor mu? Bunları istemeli. Türkiye, güvenilir bir müttefik olarak Ortadoğu'da savaş sonrası etkileşimle doğacak yeni durumda söz sahibi olmak istiyor mu? Bu olacaktır çünkü, Irak'ta rejim değişecek. Peki o Türkiye, İsrail-Filistin sorununda barış sürecinde aktif rol oynamak istemiyor mu? Bunlara rağmen ben savaşın dışında kalayım diyorsa sonu hiç de iyi değildir.

Türkiye'nin Körfez Savaşı'ndaki tecrübesi de pek iyi sayılmaz. Hala bu ilk müdahalenin sıkıntısı yaşanıyor...

O halde Türkiye, reel politik uygulamalı ve bu arada ekonomik, siyasal ve sosyo-psikoz zararlarını asgariye indirecek ve kendisini söz sahibi yapacak anlaşmaları savaş öncesinde yapmalıdır. Bölge ülkeleriyle yapılan ticaret durur. Petrol zararı var. Savaşa hazırlık için bütçe dışı acil ihtiyacı vardır. Örneğin, bölgeye intikaller. Örneğin, stok seviyeleri. Gıda ve mühimmat. Savaş psikozu sonucu Doğu'daki vatandaşlar Ankara'ya İstanbul'a gelir. İstihbarat paylaşılmalı... İstihbarat bilgilerini Türkiye'ye vermezler, sıkıntımız oldu bu konuda. En önemlisi de Güney'de Diyarbakır'dan itibaren Pirinçlik, Urfa Gaziantep bütün bu bölgede füze kalkanı kurulmalıdır. Scud füzesi atılırsa bu Türkiye'ye girmeden imha edilmelidir.

ABD'nin Irak'a müdahalesini muhakkak görüyorsunuz. Peki, bu müdahaleyi haklı buluyor musunuz?

Haklı bulmak başka gerçek başka. Ben gerçeği görüyorum. Saddam hem dünya için, hem bölge için, hem de bizim için bir tehdittir. Bizi her zaman tehdit eden bir güçtür. Ortadoğu'da demokratik yönde bir gelişme olursa bu bizi rahatlatır.

Körfez Krizi'nde en üst düzey asker olarak aktif görev yapıyordunuz. Sizin kafanızda bugün nasıl bir savaş senaryosu bulunuyor?

Eğer sen, sivil halka az zayiat vermek, askeri kaybı azaltmak, dolayısıyla ekonomik zararı azaltmak ve kısa sürede halkın moralini ayakta tutabilmek istiyorsan bu savaşın süresini çok tutmaman lazım. Bu da Saddam'ın askerlerinin iki ayrı cepheye dağılmasıyla olur. Şimdi Saddam'ın kuvvetleri o zamanki kadar kuvvetli değil. Çünkü, 10 yıldır ambargo uygulanıyor. Hava kuvvetleri, tankları azaldı yerini dolduramadı. Bence biyolojik ve kimya silahları da kabili ihmal derece azdır. Nükleer silahı olduğunu da kat'iyyen kabul etmiyorum. Savaşın iki cephede açılması lazımdır. Yoksa, bir ayda değil beş ayda biter. Türkiye'nin savaşa katılması bu açıdan çok önemlidir. Onun için Bush, Erdoğan'a çok vakit ayırıyor, onun için ABD'li yetkilileri Ankara'ya seyahat üzerine seyahat yapıyor. Bizim en büyük çıkarımız da savaşın kısa sürmesidir. Körfez Krizi'nde oraya koyduğumuz az sayıda asker bile Saddam'ın ne olur ne olmaz diye birliklerinin bir bölümünü orada tutmasına yol açtı. Ama, bize birşey yapamadı. Eğer yapsaydı, Türkiye kuzeyden taarruz edebilirdi. Şunu da söyleyeyim. Biz bugün kara kuvveti ile katılmasak bile, sadece İncirlik'i kullanıma açarak savaşa girmiş oluruz. Çünkü, mütecaviz durumuna giriyoruz, ona karşı kullandırmış oluyoruz. Dolayısıyla o da, kendini savunma hakkına sahiptir.

Türkiye topraklarında 80 bin Amerikan askerinin bulunması ülke için rahatsız edici bir durum olmaz mı?

ABD 80 bin kişi getirmek istiyormuş. Bunlar bizim topraklarımızda zaten olmaz. Zaten daha önce 36. paraleli koymuş bunun da 100 km derinliği var. Bir kolordunun derinliği da zaten 40-50 kilometredir. Orada Saddam'n bir tane askeri yok, Barzani ile Talabani'nin denetiminde bir bölge. ABD bu bölgeye askerini getirir yığar, birkaç tane lojistik birliği belki Silopi'de olur. Süleymaniye ile Kerkük arası çok kısadır. Kerkük'ü kontrol ederek Bağdat'a girebilir. Bir de Mezopotamya var. Dicle'nin batısına geçip buradan da Bağdat'a gidilebilir. Benim askeri stratejim budur ve göreceksin böyle de olacaktır. Türkiye'de orada olur ve hakim sırtları kontrol eder. İkinci kademede, bizim çıkarımız aleyhine Peşmergeler tarafından birşey olabilir mi diye birliklerimizle dururuz ve o tepelerin altına kadar ineriz, hiçbir şey olmaz. Körfez'de koalisyon içinde değildik. Olursak, savaştan sonra Musul ve Kerkük'ün yönetiminde bir şekilde mesela Türkmenler eliyle söz sahibi olabiliriz. Siyasal hedef de zaten, Saddam'ı devirmektir.

Bu kadar basit mi? ABD'nn Irak'ta ileriye dönük, bugün ön plana çıkmayan birtakım hedefleri olamaz mı? Ve sonuçta ne olacak? Amerika nerede duracak sizce?

Böyle davranarak petrolleri kontrol altına alıyor. Suudi Arabistan'dan sonra ikinci büyük rezervleri burada. Kuveyt'le beraber birinci oluyor. İsrail'i tehditten koruyor. İsrail'in en büyük düşmanı Irak'tır. Şimdi bu tehdit ortadan kalıyor. Petrol ve İsrail ABD için önemlidir. Ayrıca, İran'a da gözdağı veriyor. Suriye'yi sindiriyor. ABD'nin bu çıkarları var Irak'a müdahaleden.

O zaman şu soruyu cevaplamak gerekiyor: ABD, petrol ve İsrail'i korumak için, ya da Müslüman ülkelere aba altından sopa göstermek için bir hareket yaparken bir İslam ülkesi olarak, bizim orada işimiz nedir? Bu amaçlara hizmet etmenin anlamı nedir?

Peki, etmedik diyelim. IMF yardımı kesti ve azalttı. Bağlandık mı onlara! 2 bin Dolar'lık bir devlet haline geldik. 2 bin Dolar'lık söz hakkımız var. AB de seni üye almamış, ileriye göndermiş. Kıbrıs ve Ege sorunun var. Sana destek verecek tek güç Amerika'yken reel politikadan başka bir şey konuşamazsın. Zararına konuşursun.

ABD, Türkiye'den istediklerini alamazsa bunun hesabını sormak gibi birşey olabilir mi? Bize zarar verir mi mesela?

Tabi verir, verebilir. Stratejik olarak kaybettirir bu bize. Güvenirliliğimizi kaybederiz. Bizim, oturup "ben istemem" deme hakkımız yok. Allah bize, dünyanın kalbi Avrasya'da stratejik bir yer vermiş. Birbirimize muhtacız. Bugün Fransa duramıyor Amerika'nın karşısında.

Bu durumda, Amerikalıların bizim stratejik tercihlerimizin satın alınmış olduğuna dair analizleri doğrulanmış olmuyor mu?

Doğrulanıyor ama şart o değil, reel politiktir. Siz 4-5 bin Dolar'lık da olsanız reel politik bunu gerektirebilir. Senin zararlarını karşılamada gerekli bu. ABD ile aramızda stratejik işbirliği anlaşması var. Güvenirliliğini kaybedersin ABD nezdinde ve yarın destek verecek birini bulamazsın. Sen NATO'ya ve Amerika'ya muhtaçsın kardeşim. Aksi takdirde kimse lafını dinlemez. O halde, ABD senin arkanda olmalı. Çünkü, tek jeopilitik güç o.

Anlaşılan o ki, Türkiye ile müttefikleri arasında bizim için maddi bağımlılık bulunuyor. Bu şartlarda, Türk Genelkurmay'ı gerektiği zaman ABD'ye "hayır" diyebilir mi?

Hiç şüpheniz olmasın, sivil yönetim diyemez, askerler der. Bakın nasıl oldu? NATO komutanı geldi benden bazı şeyler istedi. Yerine getirmedim, bana küstü gitti. Sonra, buradaki ABD hava kuvvetlerinden bir talimatı imzalamalarını istedim. İmzaları gecikti. Bunun üzerine, "İster imzalayın ister imzalamayın. Siz burada bulunduğunuz müddetçe buna mecbursunuz. Yoksa siz bilirsiniz" dedim. Meclis'in kararı olmadan Türk hava sahasını kullanmak istediler, hatta Rahmetli Özal da, "Yahu ne olacak şuradan geçiversinler" dedi. "Olmaz, böyle yaparlarsa o uçakları düşürürüm" dedim. Biz bağıra çağıra, "hayır" diyebiliriz. Mesela, bir helikopter gördük Cudi dağı üzerinde. Derhal Amerikan üssünü bastık, bütün helikopterlerin motorlarına baktık. Sıcak mı, değil mi diye.

Tayyip Erdoğan'a aferin!

Kriz yönetimi iyi gidiyor. Genelkurmay'a güvenin. Bunu her zaman söylemem. Ben bu arkadaşlara güveniyorum. Bilgilerine, görgülerine, uluslararası tecrübelerine güveniyorum. Ayrıca başımızda yüzde 35'le gelmiş tek başına karar alabilecek bir hükümet. Halkın desteğini almışlar. Başbakan'ın ve Dışişleri Bakanı'nın tutumu gayet iyi. Benim de bu hükümetin içinde tanıdığım çok kişi var. Abdullah Gül, Vecdi Gönül, Abdüllatif Şener, Hüseyin Çelik, Abdülkadir Aksu gibi isimlerin radikal İslam'la bir şeyleri yok. Mesela, Tayyip Erdoğan türban için, "Bu meseleyi açmak istemiyorum, benim gündemimde yok bu" dedi. Çok güzel bir laf. Yani, devlet idaresinde referans noktası olarak dini almıyor. Bu hoşuma gidiyor, aferin. Herkes karşı ama ben ayrıca, Erdoğan'ın NAFTA'ya katılma fikrini de beğeniyorum.



 
Cheney, hep 'elimizden geleni yapacağız' derdi
Eski Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, iki dönem süren milletvekilliğinin ardından şimdi bir yandan MGK'daki odasında Türkiye'yi ve dünyayı izliyor, bir yandan da anılarını yazıyor. Güreş, o dönemin Genelkurmay Başkanı olarak, Körfez Krizi dönemine ilişkin hatıralarını de anlatıyor: "Bölgede bir Kürt devleti hiç olmaz. Şimdiden bunu sağlama almalıyız. Bakın, körfez Krizi'nde buraya Dick Cheney (bugünün ABD Başkan Yardımcısı) gelirdi. Akıllı bir adamdır ve hiçbir zaman söz vermezdi. 'Elimizden geleni yapacağız, yapmaya çalışacağız' dedi. Sonra da 'elimden geleni yaptım' dedi. "

Özal, tarihi haksızlığa karşıydı Bugün, "bir koyup, üç almak politikası" geçerli olabilir mi. Yoksa, o zaman da geçerli değil miydi?
Biz askerler olarak bunu aldık. Japonya'dan bile para aldık. Örnek vereyim... Körfez Savaşı'nda yalnız havaalanlarımızı açma karşılığında, o zamanın modern tankları olan M60'ları parasız aldık. Carier zırhlı araçlarını NATO'dan parasız aldık, bir telefonumla. Birçok malzeme aldık. Bir tugayı kuracak kadar Leopard tankı aldık. BTR'ler aldık Doğu Almanya'dan kalmış. Binlerce Kaleşnikof tüfeği aldık. FMS kredilerini hibeye çevirdik. Ve 40 F-16'nın imali için kurulan konsorsiyumdan destek aldık. Rahmetli Özal da Musul ve Kerkük'e girmeyi söylemedi. Ama tarihsel haksızlıklar vardı. Mondros'tan sonra bize çok haksızlık yapıldı. Tuttular Musul'u 1926'da Milletler Cemiyeti, İngiltere istedi diye Irak'a verdi. Biz, bari plebisit yapılsın dedik, bunu da yapmadılar. Buraların bizden alınması haksızlıktır. Özal bu bakımdan haklıydı. Ben de buna katılıyorum. Aslında, Musul ve Kerkük'e girip buraların yönetimini en azından paylaşmak Türkiye için hiç düşünülemeyecek bir hedef değildir. Bu yönde ABD içinden de eski CIA Başkanı dahil olmak üzere analizler var. Federal devlete karşıyım. Ama, Talabani'ye, Barzani'ye ve Türkmenlere özerklik verilebilir. Kürt Özerk Bölgesi, Türkmen Özerk Bölgesi olabilir.
Amerikan pilotları "iki keklik vurduk" derler!
Amerika'nın Türkiye'den istediği şeyleri mantıklı buluyor musunuz?
Çok mantıklı. Ben Amerika olarak, bu rejimi devireceğim diye yola çıksam bunları isterim. Çünkü az kayıp istiyor. Nihayet, orada da bütün anneler babalar savaşa giden çocuklarının sağ dönmesini isterler. Bir tane askerim öldüğü zaman ben de ağlardım. Eşim bilir. Zayıf görünmemek için de lavaboda ağlardım. Oğlumu 27 yaşında kaybettim. Onun için, PKK savaşının kısa sürede bitmesini istedim. Anneler, babalar var...
Peki şimdi kendinizi, Iraklı anne ve babaların yerine de koyabiliyor musunuz?
Aynen koyuyorum ve onun için Türkiye'nin güneyine Patriot kalkanı kurulmalı diyorum.
Ben, Irak'a düşecek Amerikan bombalarını sormuştum...
Aynen, aynen. Onları da düşünüyorum. Amerikalı pilotlar, karşısındakini sivil asker ayırmadan acımasızca vuruyorlar. Kendi aralarındaki konuşmalarını biliyoruz. "İki keklik kaçıyordu, vurdum" diyorlar. Bizim Muavenet kruvazörünü de vurdular. Komuta sistemindeki zaafiyetten, disiplinsizlikten dolayı vurdular.
O, disiplinsizlik değil de politik amaçları olan bir gözdağı olamaz mı?
Hayır. Çünkü, onun yerine parasız beş kuruş vermeden 9 tane kruvazör aldım, yepyeni. Böylelikle, Yunanistan'ı geçtik deniz gücünde.
Bilmiyorum... Her askeri sorunun karşılığı para ile açıklanabilir mi?
Ama yani, bu gibi durumlarda çıkarları korumanın yolları vardır.

30 Aralık 2002
Pazartesi
 
 
Künye
Temsilcilikler
Reklam Tarifesi
Abone Formu
Mesaj Formu
Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED