Reklamın tamamı 3,5 dakika sürüyormuş... "Cola Turka" reklamının haddinden fazla "alaturka" olduğu herşeyden önce bundan belli! Bu zamanda, Türkiye dışında, televizyon ekranında 3,5 dakika süren reklam yayınlatmak başka kimin haddine... Biraz daha uzatılırsa bir "dizi"ye dönüşmesi işten bile değil.

Görmeyen kaldı mı bilmiyorum. Ben bugünlerde herkesin konuştuğu bu reklam filminin "kısa" versiyonlarını görebildim ancak. Söz konusu reklamı (reklamcılıktan anlamam ama bu da bir "alaturkalık" olsa gerek) kaçırmamak için altyazı okumanız da gerekiyor. Çünkü oyuncular Amerikan Türkçesinin yanı sıra bazı sahnelerde İngilizce de konuşuyorlar...

Amerikalılara Türkçe konuşturmak? Bana sorarsanız bir diğer "alaturkalık" da bu. Özellikle son 20 yıldır İngilizce başta olmak üzere Batı dillerini konuşanlarımızın sayısı epeyce arttığı halde, "yabancıların" Türkçe konuşmalarına/ konuşabilmelerine hâlâ nedense bir türlü alışamadık. Bir Amerikalı, ya da bir İngiliz, bir Fransız Türkçe iki laf etmesin... Bu durum batı dillerine artık epeyce yakın olan Türklere hâlâ nedense bir mucize gibi geliyor! Ve biz bu durumları çok seviyor, çok eğlendirici buluyoruz... Anadili Türkçe olmayan birisi Türkçe konuşuyor, inanılır gibi değil....

"Cola Turka"nın seçtiği bu yol da bu kolay yol.... Amerikalı oyuncuları toplayıp Amerika'da çekilen bu reklam filmini de tabii ki sadece "Biz" seyrediyoruz. Amerikalıların Türkçe laf etmeleri gibi, "biber dolması" yapmaları, Beşiktaş üzerine laflamaları, büyüklere hürmet göstermeleri ve tabii (bu artık "alaturkalık"tan da beter bir durum) hep birlikte "Dağ başını duman almış" marşını söylemelerinin her zamanki gibi bizi çok eğlendireceği düşünülüyor. İstediğiniz kadar "Türkiye en az ikiyüz yıldır Avrupalıdır!" diye kafa şişirin, Türkler "yabancılar"ın komik hallerini görüp eğlenmeye devam ediyorlar.

"Cola Turka"nın reklam filminden hareketle "Cola tarihi" diyebileceğimiz alanla ilgili bir yazı kaleme alan Hürriyet'ten Sadi Özdemir'e göre, bu yeni "cola"mız "başta Ortadoğu olmak üzere müslüman nüfusun çoğunlukta olduğu ülkelerde yükselen Türkiye sempatisini kullanarak yüksek Pazar payı almayı" bekliyormuş. Ne diyelim inşallah alır, çünkü bu iş herşeyden önce kimbilir kaç kişinin istihdamına fırsat veriyordur. Ama söyleyin; sözü edilen bu "Türkiye sempatisi" varsayımı biraz abartılı bir varsayım değil mi?! (Hele de Süleymaniye Vak'ası'ndan hemen sonra!) "Türkiye sempatisi"nden hareketle "Cola Turka"yı Ortadoğu'nun neresinde pazarlayacaksınız? Hangi Ortadoğu ülkesi? Irak mı, Suriye mi, yoksa Mısır ya da İsrail mi? Oysa, Özdemir'in de belirttiği gibi, Ortadoğu ülkelerinde insanlar anti-Amerikan ruh haliyle "Cola Turko"dan çok önce "Mecca Cola" ve "Arap Cola"yı yudumlamaya başladılar bile... Özdemir'in sözleriyle, bu kıtada cola pazarındaki rekabet çoktan "siyasal tüketim davranışlarına göre şekillenmeye başladı" bile...

Neyse, biz asıl reklamdan söz ediyorduk: Konuştuğumuz reklamın altında reklam piyasasının iki ünlü imzası var: Serdar Erener ve Sinan Çetin. Filmi çeken Çetin'in bu "işi" üzerine ne düşündüğünü bilmiyorum, belki açıklamıştır ama ben rastgelmemişimdir. Oysa reklamın asıl sahibi olan Erener'in bu işleri hakkında söylediği birkaç sözü duydum. Erener, bütün bu "bendensin"li, "dolma"lı, "Dağ başını duman almış"lı "konsept"inden "Pozitif milliyetçilik" olarak söz ediyordu. İşte size yeni bir tartışma konusu... "Pozitif ayrımcılık" filan derken ortaya bir de "pozitif milliyetçilik" çıktı.... Peki bu zamanda, "pozitif milliyetçilik" denen şey acaba nasıl bir şeydir? Boğazına kadar "negatif milliyetçilik"e batmış bir toplum bu yeni "duruş"tan acaba ne anlamalıdır?

Devamı kısmetse yarına.....

Yazıyı bitirdikten sonra okuduğum Fatma K. Barbarosoğlu'nun "Cola Turka"yı konu edinen yazısında yer alan şu önemli tespiti de bir kenara not edelim: "Gizli reklam diye bir şey var. Çok iddialı gelecek ama, bu reklamın gizli mesajı en çok Cem Uzan'ın işine yarayacak gibi görünüyor."

KÜRŞAT BUMİN

Künye

Temsilcilikler

AboneFormu

MesajFormu