AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

G Ü N D E M
Bizim çocuklar Cezayir'in
atlarına binip gittiler...

  • MEHMET OCAKTAN / CEZAYİR
    Sanayi Bakanı Ali Coşkun'la Cezayir yolculuğuna çıkarken sevincin ve hüznün birbirine karıştığı müthiş duygular içindeydim. Sevinçliydim çünkü, 300 yıl Osmanlı'nın evrensel şefkatiyle kucakladığı "bizim çocuklar"ın ülkesiyle buluşacaktım. Hüzünlüydüm çünkü, Cezayir'in çocuklarının yüzünde hâlâ Fransız emperyalizminin kan izlerini görecektim.

    Uçağımız 10 bin metrenin üzerinde çıldırtıcı bir beyazlığın içinde "Cezayir'in atları"na doğru koşuyor. Sanki bir "çölgülü"nün pırıltılı rüzgarından Cezayir'in atlarını seyrediyorum. O atlar ki, onların kırılgan bakışlarıyla gördüklerini kimse görmedi. Sezai Karakoç'un o muhteşem "Kutsal At" şiirinde olduğu gibi:

    /Cezayir'in atları
    Sever çılgınca Tanrı'yı ve insanı
    Ne kırmızı ne kara kutsal

    Cezayir'in atları böyledir

    Ölüler evlerden
    Çıkmaz girer
    Gençlik açlık masalı
    Kadınlar Cezayir'de

    Fransa anlamıyor

    Cezayir'de atların
    Gördüğünü kimse görmedi
    Kimse bu ölümlerle
    Cezayir'li gibi
    Ve Cezayir'li kadar
    Ölmedi
    Ama Cezayir yaşıyor

    Gidelim gidelim Cezayir'e
    Dağları kıvrım kıvrım şehir
    Ölümü ikiye bölen nehir
    Orda akar aşka kine ve zafere/

    Evet kimse Cezayirli kadar ölmedi ama yine de Cezayir yaşıyor Fransız vahşetine rağmen... Uçağımız Cezayir Havaalanı'na indiğinde, içimde bir "çöl gülü"nün küçük fısıltıları çoğalıyor. Burası Afrika, bizim çocukların ülkesi...

    Yağmur öncesi, huzursuz gökyüzüne benzer fırtınalar var içimde, hem aydınlatıp hem de ürküten şimşekleri andıran fırtınalar...

    Cezayir'in atları, bana neler söylediler de anlamadım acaba? Cezayir'de ölümü ikiye bölen Akdeniz'in kaç gülümsemesi, kaç hıçkırığı kaybolup gitti ihanetin dehlizlerinde? Anlamak mı istemedik acaba Cezayir'i, bir kere anlayıp, gerçeğin dehşet verici ülkesine adım attıktan sonra geri dönemeyeceğimizden mi korktuk acaba?

    Sidi Frej'de masmavi bir deniz, kıyılara sarılıp inlerken içimde öfkeli bir hüzün başlıyor nedense... Cezayir'e indiğimden bu yana, ilk kez mutsuzum ve Cezayir'de Cezayir'i özlüyorum. Çünkü, Sidi Frej Fransızlar'ın işgal için Cezayir'e ayak bastığı bir liman. Osmanlılar ilk burada yeniliyor Fransızlara... Gecenin karanlığında, denizin kıyısında oturup Sezai Karakoç'un "Kutsal At" şiirini okuyorum durmadan. Ama hüzün durmuyor, öfke de...

    İçinizde bir yanardağ gibi patlayan öfkeyi nasıl durdurabilirsiniz ki... Mesela, Benin, Burkina -Faso, Cibuti, Çad, Gabon, Gine, Kamerun, Komor Adaları, Moritanya, Nijer, Senegal ve Tunus... Afrika'nın bu mazlum coğrafyalarında hâlâ Fransızlar'ın kanlı ayak izleri var. Şimdi bize "insan hakları" dersi vermeye kalkanların kanlı sicillerini gördükçe, insanın isyan edesi geliyor.

    Fransızlar ilk kez 1830'da Sidi Frej'den Cezayir'i işgale başladılar ve işgal 1962'ye kadar tam 132 yıl sürdü. Bu süre içinde Cezayir halkı da kesintili olarak bağımsızlık savaşları verdi. En şiddetli savaş ise 1954-1962 arasında gerçekleştirilen büyük bağımsızlık mücadelesidir. Bu süre içinde Fransız işgal güçleri 1,5 milyon Cezayirliyi katletti. Fakat Fransa'nın Afrika'da gerçekleştirdiği tek katliam Cezayir katliamı değildir. Fransa hemen hemen girdiği tüm Afrika ülkelerinde benzer katliamlar gerçekleştirmiştir. Üstelik bu katliamlar Ortaçağ'ın karanlık zihniyetiyle değil 20. yüzyılın yani modern çağın modernist felsefesiyle, insan hakları, uluslararası hukuk gibi kavramların bütün dünya kamuoyunun literatürüne girdiği bir dönemde gerçekleştirilmiştir.

    Bir zamanlar, aynı bayrak altında yaşayan aynı coğrafyanın çocukları, Cezayir'de atlara binip gittiler ama aşk bize kaldı...




  • 5 Aralık 2004
    Pazar
     
    Künye
    Temsilcilikler
    Abone Formu
    Mesaj Formu
    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
    Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
    Bilişim
    | Dizi | Çocuk

    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED