AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Eleştiri olmadan gelişme olmaz

Eleştiri, bütün dünyanın kabul ettiği ölçü ve göstergelerle, bir toplumun ekonomik, siyasal ve kültürel faaliyetlerinin değerlendirilmesidir. Eleştiride can alıcı olan, değerlendirmelerin diğer toplumlarla karşılaştırmalı olarak yapılmasıdır. Bir ülke nerede durduğunu, nereye gitmek istediğini ve belirlediği hedefe nasıl ulaşacağını sağlıklı olarak ortaya koymak istiyorsa, karşılaştırmalı eleştiriye hazır olması gerekir. Karşılaştırmasız eleştiri, eleştirisiz gelişme olmaz.

Anadolu insanının eleştiri yöntemi "İğneyi kendine çuvaldızı başkasına batır" atasözünde özetlenir. Çuvaldız iğneye göre daha büyüktür. Birine saplandığında iğneden daha çok acı verir. Bu yüzden, çuvaldız başkalarına yöneltilen acımasız ve katı eleştiriyi, iğne de insanın kendine yöneltmekte zorlandığı ılımlı özeleştiriyi simgeler. Bir toplum sağlıklı bir eleştiri kültürü geliştirmek istiyorsa, başkalarını eleştirirken kendisini unutmamalıdır. Başkalarını eleştirirken kartal gibi sert olan, sıra kendisine geldiğinde, en azından güvercin uslubunda özeleştiriye açık olmalıdır.

Geçen hafta başında yolunu, İstanbul Radyosu Müdürü Ahmet Akçakaya ve Ali Tekin'in açtığı ve Kenan Bölükbaşı'nın devam ettirdiği "Konuşa Konuşa" programında Müslümanlardaki özeleştiri kültürü yoksulluğunun kaynaklarını tartıştık. Prof. Dr. Bekir Karlığa sorunun felsefi, Prof. Dr. Azmi Özcan tarihi, ben de ekonomik sebeblerini ele aldım. Eleştiri kültürünü geliştirmeyen toplumların hayatın hiçbir alanında canlılıklarını koruyamadıkları, geçmişten verilen örneklerle ortaya konuldu.

İslam'ın değerleri, özgürlüğün ve birlikte karar almanın yolunu genişleten demokratik ilkelere çok açık olmasına rağmen, Müslüman ülkelerde demokrasi kültürü, Avrupa ülkelerinin çok gerisinde kalmıştır. Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra ortaya çıkan devletlerin yönetici ve siyasal yapıları incelendiğinde, Türk cumhuriyetlerinin hepsi demokratik seçim sistemini işletmekte çok başarısız olmuştur. Baltık ve Balkan cumhuriyetleri ise, seçimlerle yöneticilerini değiştirerek, kısa zamanda demokratik mekanizmayı, siyasal sistemlerinin ayrılmaz bir parçası haline getirmeyi başarmışlardır.

Türkiye gibi, Türk ve İslam ülkeleri, bütün komşularını düşman ilan ederek, sorunlarının dış düşmanlardan kaynaklandığına inanıyor. Hepsi sorumluluğu başkalarına yükleyerek, kendi kusurlarından kurtulabileceklerini sanıyor. Eleştiri kültürünü geliştirmeden, sorunların üstesinden gelinemeyeceği gibi, dayatmacı yönetimlere de davetiye çıkarılır. Bütün İslam dünyasında olduğu gibi, demokratik seçimlerle yöneticiler değiştirilmezse, dayatmacı liderler seçilenleri değiştirir.

Korku ve düşman üreten ülkeler, kendi sorunlarının sorumlusu olarak işaret parmaklarıyla başkalarını gösterirken, başparmak dışındaki üç parmak da, kendilerine dönük ve sorumluluğu başkasında değil, kendinde ara demektedir. Bir ülke sorunlarına çözüm ararken, geriye dönüp, nerede yanlış yaptığını araştırmazsa, kendi hatalarını hiçbir zaman göremez. Kendisini hiç eleştirmeyen, sürekli başkalarını suçlayan yönetici, geç de olsa sorunun kendisinden kaynaklandığının farkına varır.

İslam kültürü bir hesap verme kültürüdür. Yönetenler ile yönetilenler sürekli kendilerini sorgulamak zorundadır. Cuma namazları yönetenlerin icraatlarını anlattıkları, yönetilenlerin de onları ibra ettikleri haftalık toplantılardır.

İster yönetici, isterse yönetilen olsun, herkes eylemlerinden iki dünyada da hesap vermek zorundadır.


5 Aralık 2004
Pazar
 
NAZİF GÜRDOĞAN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED