AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
K R O N İ K  M E D Y A
Ünlüler çocuk ruhunda
ayak izlerini bırakıyor!

Ben olsam çocuğumun bakımını atv'deki programda statüsü "ünlü" olan insanlardan hiçbirine terketmezdim. Bu duruma değil 7 hafta, 7 dakika bile göz yumamazdım. Gerekirse onlarla 7 hafta boyunca hiç ara vermeden o sıkıcı "kutu kutu pense" oyununu oynamayı göze alır, yine de ünlülerle aynı kampta kalmalarına izin vermezdim

Sayın seyirciler, kabul edelim ki hepimiz tuhaf insanlarız! Reyting listelerinin tepelerine çıkardığımız programları inceleyerek bize bir teşhis koyma imkanı olsa, inanın tek bir doktor bile "zatürre" teşhisi koymazdı. Hangi teşhisin konacağını gayet iyi biliyorum ama buraya yazmam yakışık almaz.

Biz hep "seyirci" olanın sadece biz olduğumuzu zannediyoruz. Oysa televizyoncular da büyük bir dikkatle bizi izliyorlar. Nelere ilgi gösteriyoruz, nerelerde anlaşılması zor ruh kaymaları yaşıyoruz, neleri izlediğimizi sürekli inkar ediyoruz. Bakın bu sonuncusu çok önemli... Ben bugüne kadar BBG türevlerinden birini izlediğini söyleyen tek bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına rastlamadım. Hiç kimsenin izlemediği bir programın reyting şampiyonu olmasına imkan var mı? Yok! O zaman aramızdan birileri, epeyce kalabalık birileri yalan söylüyor. Ya bize yalan söylüyor, ya kendine ya da ikisi birden... Sebebi açık, bu programları izleyerek bir nevi ekran röntgencisi durumuna düşmeyi kimse içine sindiremiyor, kendine yakıştıramıyor.

Buna rağmen bu programlar o kadar çok tutuluyor, o kadar popüler oluyor ki, durmadan farklı versiyonları yayına sürülüyor. Televizyon mühendislerinin en son icadı atv ekranlarında boy gösteren "Ünlüler Kampta" isimli program... Daha önce yayınlanan "Ünlüler Çiftliği"nden farkı, ünlülerin bu defa birbirleriyle değil, yaşları 7 ila 9 arasında değişen 8 haşarı çocukla ilgilenmeleri... Magazin aleminin ünlüleri tabiatın ortasındaki bir çiftlik evinde bu 8 zavallı çocuğun bakımını 7 haftalığına üstleniyorlar ve sonra eğlence başlıyor.

Tabii çiftlikte olan bitenin "eğlenceli" olduğunu yapımcılar düşünüyor. Ben hiç aynı kanaatte değilim. Pedagojik bir formasyona sahip değilim, ama "ünlü" dediğimiz insanların psikolojilerinin çocuk ruhu üzerindeki muhtemel etkilerini tahmin edebiliyorum. Zaten bu konuda fikir sahibi olabilmek için, uzaktan kumandaların dümeninin alnında "ünlü" yazmakta olan insanların sırlarının deşifre edildiği, dedikodularının yapıldığı herhangi bir magazin programına kırılması yeterli olacaktır.

Ben olsam çocuğumun bakımını programdaki statüsü "ünlü" olan insanlardan hiçbirine terketmezdim. Bu duruma değil 7 hafta, 7 dakika bile göz yumamazdım. Gerekirse onlarla 7 hafta boyunca hiç ara vermeden o sıkıcı "kutu kutu pense" oyununu oynamayı göze alır, yine de ünlülerle aynı kampta kalmalarına izin vermezdim. Neden? Çünkü ünlüler ünlüdür, bu kadarı yeter! Öte taraftan 23 Nisanlarda çocukların Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık gibi makamlara oturtulmasından çocuksu nedenlerle zerre kadar hazzetmediğim gibi, çocukların her hafta kendilerine mukayyet olmakla görevli ünlüler arasından birini elemesi fikrinden de asla hazzetmiyorum.

"Eleme" eylemi, içeriğinde derin bir gözden çıkarma lüzumu taşır ki, masumiyetle iştigal etmesi gereken çocuk ruhlarının küçük ölçekli böyle bir "Sophie'nin Seçimi" travması yaşamasını istemem. Bu travmanın yaşanmaması ya da giderek kanıksanması da tipik bir "Sineklerin Tanrısı" süreci mukaddimesidir ki, Allah dünya çocukluğunu esirgesin!

Ya bütün bu lüzumsuz 7 haftanın, içinde barındırdığı bütün pedagojik sakınca ve psikolojik kötü ihtimallere karşılık bizim gibi sıradan insanlar tarafından buz gibi bir merakla izleniyor olması da, zannımca en sükunetperver tüyleri bile ürpertecek bir durum arzediyor.

Ne zaman bir firma ekranı anahtar deliği şeklinde bir televizyon modeli üretecek, merak ediyorum! (G.Ö.)


Bu da ayrı bir 'merak' konusu: 'Göbeği açık türbanlı'

"Alişan" olarak bilinen şarkıcının Konya'daki konserine türbanlı kadınlar ve genç kızlar da ilgi göstermiş. (Ne yani gösteremezler mi, onlar da Alişan hayranı olamazlar mı?) Bu arada "göbeği açık bazı türbanlı kızlar" da bellerine eşarp bağlayarak Alişan'ın hareketli parçalarıyla "göbek atmışlar." "Bu olayın neresi haber değeri taşıyor?" diyor musunuz acaba?

Belki de "Yine mi o, yine mi Hürriyet?" diyeceksiniz ama ne yapalım ki en bol ve en temiz haber de bu gazetemizde bulunuyor...

Bazı kereler bize de söylendiği için biliyoruz: Hürriyet kendisinden bu sıklıkla söz edilmesini bir nevi "haksızlık" olarak değerlendiriyor. İsterseniz bu türden şikayet ya da sitem durumlarında muhatabımıza söylediklerimizi size de tekrar edelim:

"Doğru, Hürriyet'ten çok sık söz ediyoruz. Ama en bol haber de bu gazetede var. Ayrıca önemli olarak Hürriyet ülkenin belki de en 'siyasi' gazetesi."

"En siyasi gazete" dememiz sizi şaşırtmasın. Bu sadece bir tespit. Ülkenin "en siyasi gazetesi" olması onun "siyasi çizgisinin" en makbul çizgi olduğu anlamına gelmiyor tabii ki. Fakat tarzını ya da reflekslerini beğenin-beğenmeyin, refikleri içinde ülkenin siyasi gündemini en çok o etkiliyor.

Önce kadın öğretmen, şimdi de 'göbeği açık türbanlı'

Bu kadar laftan sonra şimdi gelelim Hürriyet'tin "meraklı" olduğu bir başka konuya. (Hatırlayanlar vardır, gazetenin "meraklı" olduğu konulardan bir diğerini "kadın öğretmen" haberi dolayısıyla yakın zamanda gözden geçirmiştik.)

Gazete "Göbeği açık türbanlı kızlardan oryantal" diyor.

"Alişan" olarak bilinen şarkıcının Konya'daki konserine türbanlı kadınlar ve genç kızlar da ilgi göstermiş. (Ne yani gösteremezler mi, onlar da Alişan hayranı olamazlar mı?) Bu arada "göbeği açık bazı türbanlı kızlar" da bellerine eşarp bağlayarak Alişan'ın hareketli parçalarıyla "göbek atmışlar".

"Bu olayın neresi haber değeri taşıyor?" diyor musunuz acaba? Diyorsanız haklısınız, çünkü gerçekten de ortada "haber değeri" olan bir olay, bir gelişmeden eser yok...

Ama Hürriyet çok da ısrarlı. "göbeği açık türbanlı bir genç kız"ın fotoğrafını sayfasına taşımış bile... Hem de o derece özenli bir biçimde ki, genç kızın "açık göbeğini" çember içine alıp (hani şu televizyon ekranında sıkça yapıldığı gibi) dikkatsiz okurlarını uyarmayı unutmadan.

İşte görüyoruz: Alişan ile birlikte çalıp oynayan yüzlerce (belki de binlerce) kadın-erkek dinleyici içinden aranıp bulunan ve sayfaya taşınan "göbeği açık türbanlı genç kız" karşımızda!

Gazete bir genç kızın fotoğrafını daha kullanmış. Bu "türbanlı genç kız" da, Alişan ile birlikte şarkı söylerken beline "eşarp" bağlamış.

İşte o da öylece karşımızda!

Hürriyet ahlak zabıtası mı

Gazetenin benzerleri ülkede her gün çokça yaşanan bu görüntüler karşısındaki "merak" ve "hayret"ini anlamak mümkün değil. Bu sıradan mı sıradan olayın büyük mü büyük haberini yaparak ne demek ister acaba? "Türbanlılar tutarlı olsunlar göbek atmasınlar" mı demek ister, yoksa bambaşka bir biçimde "Görüyorsunuz ne güzel, artık türbanlılar da 'göbeği açık' biçimde göbek atıyorlar" diyerek iyi yolda olduğumuzu mu hatırlatmak ister, anlamak mümkün değil... Ülkenin en büyük gazetesi, Türkiye'nin büyük bir ülke, toplumun ise her yaştan ve tarzdan 70 milyon vatandaştan oluştuğunun farkında değil mi? Bu "merak" ve "şaşkınlık" niçin? Şimdi durduk yerde -ya da haber yapacağız diyerek- "göbeği açık göbek atan" türbanlı genç kızın başına dert açmak bir gazeteye yakışıyor mu? Göbek atıyorsa atıyor, size ne? Hatırlarsınız, Hürriyet bir zamanlar "Parkta flört eden türbanlılar"a da kafayı fena takmıştı. Bu yüzden de kim bilir kaç genç kıza "ev hapsi" uygulanmıştır...

Gazete midir, yoksa elinde kamerayla dolaşan "ahlak zabıtası" mıdır belli değil.

Yeter artık, bırakın "türbanlı kızlar"ı izlemeyi! (K.B.)


Hoparlörün hafızlık mesleğiyle ne ilgisi var?

Hürriyet'ten Özdemir İnce'yi hiç değilse dolaylı yoldan (hiç değilse Kekeç'in kaleminden!) tanıyorsunuzdur. Zihniyet olarak nerede yer alan birisi mi?

"Jules Ferry'nin Üçüncü Cumhuriyet'inin pozitivist-cumhuriyetçi bir aydını" desek yanlış olmaz herhalde...

Bu sıfat da olumsuz bir yan var mı?

Hayıııır niçin olsun, ancak epeyce "çağ dışı", tek problemi bu. Millet (tabii ki asıl olarak Fransız milleti) bırakın "Üçüncü"sünü "Beşincisi"ne bile söylemediğini bırakmazken, bu çağda Jules Ferry'nin "öğretmenlerinden" birisi olarak kalmak yolunda bu derece ısrar, pes doğrusu!

Özdemir İnce geçen gün soruyor: "Hafızlık gerekli mi?"

Cevabını da veriyor: "Bilgisayarların, teyp kasetlerinin, CD'lerin, DVD'lerin zamanında Kuran ezberlemenin ne gereği var. Hafız, hıfz eden, koruyan demektir. Kuran nüshalarının çoğaltılamadığı çağlarda, okuma-yazmanın olmadığı dönemlerde kutsal kitabı ezberleyen insanlara gereksinim vardı. Şimdi yok. Hafızlık da çağın gereği yok olacak mesleklerden biri. Her hafızın elinin altında milyonlarca nüsha Kuran, her müminin elinin altında gene milyonlarca elektronik kayıt var. Ezanı hoparlörle okutanlar, ya hoparlörden ya da hafızlık mesleğinden vazgeçmek zorundadır."

Sondan başlayacak olursak, bir kere "hoparlör" ve "hafızlık mesleği" arasındaki kurulan ilişkiyi çözemedik doğrusu. Ayrıca, Hürriyet yazarının "hafızlık"tan bir "meslek", hem de "yorgancılık" gibi "çağın gereği yok olacak meslekler"den birisi olarak söz etmesi de çok şaşırtıcı değil mi?

"Hafızlık gerekli mi?" Peki ama kendisine "hafızlık mesleği" öğretimi dayatılmamış, dayatılmayan ve dayatılmayacak olan bir köşe yazarının ortaya böyle bir soru atması gerekli mi?

Söyledik ya; bütün mesele Jules Ferry'nin "öğretmenlerinden" birisi olarak kalmak yolunda sergilenen büyük ısrardan kaynaklanıyor...

Yazıyı okuyanın şu türden bir değerlendirme yapmaması imkansız:

"İyi de size ne? İnsanlar çocuklarının uygun yaşlarda serbestçe 'hafızlık eğitimi' almasını istiyor ve bu çocuklar Kuran'ı hıfz ediyorlarsa bundan size ne?"

Ne kadar eski, miadını ne kadar uzun zamandır doldurmuş bir "aydın despotizmi" örneği bu böyle; eloğlu bu işi bırakalı hiç değilse yüzyıl oluyor, ama bu tür soru/cevaplar bizde hâlâ "ilginç" bulunabiliyor... (K.B.)


4 Ağustos 2005
Perşembe
 
YÖNETENLER: Kürşat Bumin
G. Özcan


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED