AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
AB Anayasası Türkiye'de oylansa ne olurdu?

Fransız yazar Emmanuel Berl, "Kimsiniz sorusuna Avrupa tutarsız sözlerle ve kekeleyerek cevap vermeye çalışır. Ama ne yaptığı ve ne istediği sorulursa açık ve kararlı cevaplar verecektir" der.

Avrupa geçmişinde buluşamamakla birlikte bugünkü görüntüsüyle gelecek tasarımında da buluşamayacak gibi. AB'nin nasıl bir birlik olacağı hususunda bir netlik sergilenemiyor.

Avrupa Birliği artık geçmişe bakarak değil, geleceğe dönük olarak kendisini net şekilde tanımlayarak hareket edebilmelidir.

1987'deki Tek Avrupa Senedi ve 1991'de yürürlüğe giren Maastricht Anlaşmasından sonra Birliğin tarihindeki en önemli aşama Avrupa Anayasası çalışmasıdır.

Avrupa Birliği giderek genişlemesine rağmen, büyüklüğe uygun bir misyon ve etkinliğe ulaşamamıştır. 25 üyenin ekonomide, kültürde ve siyasette fikir birliğine vararak ortak politikalar etrafında ortak stratejiler geliştirebilmesi temel bir zorluk oluşturuyor.

Ulusal menfaat ve önceliklerle şekillenen ulusal politikaların, ulus-üstü bir Avrupa politikasına dönüşebilmesi hem bunu gerçekleştirecek mekanizmaların üretilememesi, hem de ortak politikanın ne olacağı konusunda fikir birliğine varılamaması sonucu düğümlenmiş durumda.

Siyasal bir güç olmak, dünya siyasetinde belirleyici bir aktör olabilmekle mümkündür. Bunun önemli bir ayağını ekonomik güçle birlikte, askeri hareket kabiliyeti oluşturuyor. Avrupa Birliği ise ekonomide, siyasette ve askeri potansiyelde farklı güç derecelerine sahiptir ve bunların hepsini bir potada tek bir güce dönüştürememektedir.

Hayır'ın anlamı

Fransız halkının anayasaya "hayır" demesi, Birleşik Avrupa Devleti çağrışımına, sosyal politikaların aşınmasına, küreselleşmeye, ulus-devletin kaybolmasına, yerel kabul ve değerlerin gözardı edilmesine, yukardan tanımlanan bir türdeşliğe "hayır" demek anlamına gelmiştir.

Avrupa vatandaşlığı ve Avrupa Anayasası, Birleşik Devlete gidişin somut adımları olarak algılanmıştır.

Köklü bir devlet geleneğine ve ulus-devlet anlayışına sahip olan Fransız halkının milliyetçi damarı bu çağrışımlar karşısında depreşmiştir.

Acaba Türkiye Birliğe üye olmuş olsaydı, bu anayasaya ne derdi?

Muhtemelen Fransızlara benzer bir cevap verirdi. Ulus-devlet ideolojisinin ve milliyetçi reflekslerin güçlü olduğu bir Türkiye, birçok yetkisini devretmek istemeyecekti.

Bu yüzden aşırı bütünleşmiş bir siyasal entite yerine, daha gevşek bir siyasal işbirliği platformu Türkiye'nin tercihi olacaktır.

"Ulusların Avrupası mı, yurttaşların Avrupası mı?" sorusunun bugünkü cevabı halkın ikincisine hazır olmadığı şeklindedir. Yetkilerin merkeze toplandığı, bürokratların yönlendirdiği, siyasal katılım ve meşruiyetin somutlaştırılamadığı bir formatın kabulü bugün için zor görünüyor.

Alma Türkiye'nin ahını…

Anayasayı hazırlayan Konvansiyonun Başkanı Eski Fransa Cumhurbaşkanı Valery Giscard d'Estaing kendi kazdığı kuyuya düşmüştür.

Türkiye'nin üyeliğine karşı yürütülen kampanyanın gönüllü temsilcisi olan Giscard d'Estaing'in karşıt tezleriyle zihni şekillenen Fransız tutucularıyla birlikte farklı siyasal çizgilerden insanlar, yine aynı bakış açısıyla onun hazırladığı Anayasa'ya "hayır" demiştir.

Kendi ektiği karşıtlık tohumu, kendi projesini çökertmiştir.

Ümit ederiz bu kafa karışıklığı Türkiye üye olmadan sona erer…


2 Haziran 2005
Perşembe
 
YASİN DOĞAN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED