AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Askeri vesayet meselesi masada...

Önümüzdeki dönem Katılım Ortaklığı Belgesi'ne temel teşkil edecek Türkiye'ye ilişkin ilk AB raporu onaylandı. Ve yeni yol haritası da ana hatlarıyla belli oldu.

Avrupa Parlamentosu'nda kabul edilen rapor Türkiye-AB ilişkiler açısından, en azından Türkiye'nin değişim yükümlülükleri açısından yeni bir sayfa açıyor.

Bu köşede son zamanlarda sıkça değindiğimiz gibi konu dönüp dolaşıp Türkiye'nin en önemli sorununa, demokrasi, siyasi partiler ve siyasi hayat üzerindeki "askeri vesayet" meselesine kilitlenmiş bulunuyor.

Türkiye AB'ye yaklaştıkça, zaman azaldıkça bunların dillendirilmesi doğaldır.

Yine de bu rapor bu açıdan bir ilki oluşturuyor. Avrupa'nın bugüne değin zamana bıraktığı, Türkiye'nin, daha doğrusu Türkiye'deki yönetici sınıfın hassasiyetlerini dikkate alarak açıkça dillendirmekten çekindiği "askeri vesayet mesele"si artık iyice şekillenmiş ve taleplerin içine yerleşmiş görünüyor.

Rapordaki tespitler ve beklentiler net:

1. Türkiye'de, ordu, devlet ve toplum üzerinde önemli bir konuma sahiptir ve bu, Türkiye'nin demokratik ve çoğulcu sistemi geliştirmesinin önündeki engeldir.

2. Devlet sistemindeki reform sürecinde Milli Güvenlik Kurulu'nun uzun dönemde kaldırılması ya da yapısı ve işlevinin değiştirilmesi gerekmektedir.

3. Yüksek Öğretim Kurumu ile Radyo ve Televizyon Üst Kurulu gibi ve benzeri kurumların özerk olabilmeleri için, Türk Silahlı Kuvvetleri temsilcilerinin bu kurumlarda yer almaması gerekir.

Muhtemelen ileride bunlara Genelkurmay Başkanlığı'nın statüsü, bu kurumu, yetkilere haiz ama siyasi sorumluluk dışı kılan yapılanma da eklenecek; askeri harcamalar, kararlar, kadroların Sayıştay denetimi altına alınması da dillendirilecektir.

Biliyoruz ki, mesele bunları AB'nin dillendirmesinden ibaret değildir.

Bu konular şu ya da bu şekilde onlarca yıldır Türkiye'de tartışılıyor, eleştiriliyor, değiştirilmesi talep ediliyor.

Yaşanan üç askeri müdahale, bu unsurları tedrici olarak Türk siyasi hayatına sokarken, verilen kayda değer tüm fikri ve siyasi mücadeleler, temelde bu unsurların reddi üzerine oturuyor.

Nitekim AB kriteleri de dahil olmak üzere, her tür demokratik standart ile askeri vesayet rejimi arasında bir uyuşmazlık olduğu açıktır.

Askeri vesayet rejiminin ardında yatan devlet bekası ve milli güvenlik söylemi ile bir ülkede siyasi kültürün çoğulculaşması, olgunlaşması arasında bir ters orantı olduğu da açıktır.

Bugüne kadar askeri vesayet zihniyeti, kurumları ve uygulamaları onun mimarları tarafından "ülkenin özel koşulları" gerekçesiyle doğrulanmaya, meşrulaştırılmaya çalışılmıştı.

Öyle bir noktaya gelinmiştir ki, AB'de şekillenmeye başlayan bakış ve talepler çerçevesinde ya bu "özel koşullar"ın Türkiye'yi demokrasiden uzaklaştıran sanal koşullar olduğu kabul edilecektir, ya da Türkiye, özel koşullar 'gerekçe' olmaktan başka bir 'gerçekliğe' dönüştürerek demokrasi yolundan biraz daha uzaklaşacaktır.

Silahlı Kuvvetler içinde AB'ye yönelik huzursuzluğun nedenleri artık iyice ortadadır. 6. Uyum Paketi'ni takip edecek uyum paketleri bu konu ve düzenlemeleri içereceği oranda sert tartışma ve çatışmalara yol açacaktır.

Bu çatışmaların azdırmaya gerekçe olabilecek durum da ortadadır:

Ordu içi gruplaşmalar, AKP'nin kimliğine yönelik tansiyon yükseltme çabaları, Kürt sorunu etrafında tahrik edilebilecek gelişmeler...

Bu dönem Türkiye için önemli ve kıymetlidir. Basından sivil kuruluşlara ve siyasi partilere, özellikle bu konuya konsantre olmak, ters zeminlere, askeri meşruiyet haline imkan vermemek; önümüzdeki askeri şurayı dikkatle takip ederek yansıtmak gibi, ciddi sivil sorumluluklar düşmektedir.

Bilin ki, kendi düşen ağlamaz...


6 Haziran 2003
Cuma
 
ALİ BAYRAMOĞLU
ALİ BAYRAMOĞLU


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED