AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Fikri tâkip

Ben de ne kadar safım. Hürriyet bu yılın Bilderberg toplantısını sürmanşetinden duyurunca, bunu bir 'tabu yıkmak' ve 'devrim' olarak gördüm. Hürriyet gibi gazeteler, elli yıldır, Bilderberg'ten söz etmezler çünkü... Sonra da, gazeteciliğin 'fikri tâkip' ilkesi sebebiyle, kendi haberini geliştirmesini bekledim.

Bu yıl Ali Babacan, M. Ali Bayar ve Özdem Sanberk katıldı Bilderberg'e; döndüklerinde onlarla konuşabilirdi Hürriyet... Kendi kadrosunda Bilderberg katılımcısı var; "Sen gazetecisin, yaşadıklarını yaz" diyebilirdi arkadaşları... Hatta, Versailles Sarayı civarına kamp kurmuş 'Bilderberg gözlemcileri', "Aramızda bir de Türk bulunuyor" haberini gönderince, Ertuğrul Özkök'ün "Cannes'daki muhabirimizi Paris'e çektik" dediğini hatırlayarak, muhabirin gördüklerini yazmasını bekledim...

Bunların hiçbiri olmadı. Meğer Hürriyet'in derdi Bilderberg'in ne olduğunu okurlarına anlatmak değilmiş. Dert, varsa yoksa beni 'yanlış' çıkartmak... İki gün duyurdu, iki gün sustu, dün ise, bir yazarının kaleminden yine bana takıldı. 'Saçmalık' gibi, 'mizah' gibi, 'komplo teorileri' gibi sözcük ve kavramlar da kullanılmış olmasa, ne dediği anlaşılmayacak bir takılmaydı.

Neyse. Biz yolumuza, okurlarımızı aydınlatmaya devam edelim.

18 Temmuz 2002 tarihli 'Bilderberg ile ilgili sorular' başlıklı ve ilk sorusu "Sizi dâvet etseler katılır mıydınız?" olan Kulis'in bitiş cümlesini okuyun: "Bu sorulara cevap verebilmeyi çok isterdim; ne yazık, beni çağırmadıkları ve çağırmayacakları için o konuda benden medet ummayın." Çağırmayacakları öngörüm, Bilderbergçilerin "İçeride konuşulanları dışarıda anlatamazsın" kuralından kaynaklanıyor. Bu yıl katılanlar konuşursa ve gelecek yıl için dâvet alırsam, koşa koşa gider, sizleri de bilgilendiririm...

O Kulis'te yazdım. Bugüne kadar 'kapalı kapılar ardında' diye tanımlanabilecek pek çok uluslararası toplantıda bulundum. 'Chatham House kuralı' diye bilinen "Konuşulanları konuşana atfetmeden yazmak" bana ters gelmez. Fakat, bundan ötesi, yani gittiğini, gördüğünü, duyduğunu yazmamak beni rahatsız ediyor...

Haftalardır Paul Wolfowitz'in CNN-Türk mülâkatını konuşuyoruz. Wolfowitz kim? Irak'a savaşı 1992'den beri kafaya koymuş ekibin en etkili ismi. Bir başka özelliği de Wolfowitz'in, Bilderberg toplantılarının gediklisi oluşu... Bu yıl da, "Ben Balkanlarda görevli askerlerimizi teftişe çıkıyorum" deyip Paris'e koştu. Acaba Wolfowitz'in Bilderbergçi oluşuyla Türkiye'yi azarlaması arasında bir ilişki bulunabilir mi? TBMM'nin Amerikan askerlerinin ülke topraklarında konuşlanmasına geçit vermemesi Bilderberg projesini sakatlamış olabilir mi?

Wolfowitz, geçen yılın temmuz ayı ortalarında ülkemizdeydi. Bilderberg'in çekirdek kadrosunda en baştan beri yer alan işadamı Selahattin Bayazıt bir ziyafet verdi Wolfowitz için... Olaydan, ertesi gün haberdar oldum. Güngör Uras'ın Milliyet'teki yazısında şu cümle vardı: "Cumartesi akşamı Selahattin Bayazıt beni Mehmet Ali Bayar ile tanıştırdı."

Selahattin Bayazıt'ın Wolfowitz onuruna verdiği ziyafette İstanbul kremasına tanıştırdığı M. Ali Bayar o olaydan sonraki ilk Bilderberg'in konuğu oluverdi.

Bilderberg Türkiye ile eskiden beri yakından ilişkili. Yukarıda, "Acaba Wolfowitz Bilderberg'in planı bozulduğu için mi Türkiye'ye bu kadar kızdı?" diye sormuştum ya, bu soruyu sormamın altında 28 Şubat'a giden yolu Bilderberg'te alınan bir kararın açtığına dair 'yabancı bir iddia' yatıyor. 'The New World Order Intelligence Update' adlı Bilderberg gözlemcisi yayın, Refahyol iktidarının kurulmasını 1996 yılı Bilderberg toplantısında alınan bir karar bağlıyor…

Okuyalım: "1996'da Toronto'da (Kanada) yapılan toplantıya Türkiye'den Emre Gönensay ile Gazi Erçel katılmışlardı. Ülkelerine döndükten sadece dört gün sonra Türk hükümeti düştü. Başbakan Mesut Yılmaz, sürpriz bir davranışla, Tansu Çiller'in DYP'si ile kurduğu hükümetteki başbakanlık koltuğunu acele terk ediverdi. Böylece, 'İslâmî' Refah Partisi'nin iktidarına yol açmış oldu. Nitekim, Cumhurbaşkanı, dün, hükümeti kurma görevini RP başkanı Erbakan'a verdi."

1996 Bilderberg toplantısından hemen sonra kaleme alınan bu 'garip' yorumun, sıcağı sıcağına yapıldığı için, kayıtlara geçiremeyeceği gelişmeyi biliyoruz: Refahyol hükümeti, bir yıllık ömrünü tamamladığında, 28 Şubat süreci başladı ve istifasıyla 'planı' başarıya ulaştıran Mesut Yılmaz beş yıl daha siyasî hayatın içinde kalmayı becerdi…

Acaba, Bilderbergçiler, "Irak'a savaş açalım, bu arada Türkiye topraklarına da en az 60 bin Amerikan askeri sokalım" diye bir karar almışlardı da TBMM bunu mu engelledi? Soru size 'garip' gelebilir, ama Wolfowitz'in tavrı bana daha da garip geliyor. İkinci tezkere çıkmadı, ancak bu tavır savaşın çabuk ve az zâyiatla bitmesini engellemedi. Washington'un Irak'ın kuzeyine onbinlerce asker yığması gerekmedi. Yani, ilk elde tezkere çıkmadı diye kızsalar bile, savaşı kolayca bitirenlerin kızgınlığının sürmesi için bir sebep yok… Oysa Wolfowitz'in öfkesi devam ediyor… Gelin de, "Acaba, Bilderberg kararları uygulanamadı da ondan mı?" kuşkuculuğuna kapılmayın bakalım…

Dünya egemenleri bu yıl neler konuştular acaba?


21 Mayıs 2003
Çarşamba
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED