T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Çanakkaleli Melahat'in tövbesi kaç gün sürer?

Pek nezih, pek kibarlar canım... Pek de haklılar... "Yayın ilkeleri" deklare ederek Türkiye'de bir ilki gerçekleştirmişler, "namuslu olacaklarına, yalan haber yazmayacaklarına, insanlara iftira atmayacaklarına" söz vermişler ama, medyanın diğer kesimi, yani bizler, destek olmak yerine, köstek olmayı tercih ettiğimiz için...

Tövbe tövbe...

TÜSİAD azası olsaydım, buna "yok anasının" diye nezih bir karşılık verirdim.

Ama ben henüz gazeteciyim, otuz bin ayrı kuruluşta hissem yok, hiçbir askeri darbeyi desteklemedim, hiçbir meslektaşımı suç örgütlerine hedef göstermedim.

Yayın ilkesi deklare edip uymamak, hoşa gitmeyen sorularla karşılaşınca "yok anasının" deyip sıvışmak bunlara has...

Görmüş, okumuş olmalısınız:

Yayın ilkesi deklare etmiş bir gazete, Ahmet Altan'ın Almanya'da yaptığı bir konuşmayı baştan aşağı çarpıtarak, yalan bir haber yazdı.

Altan, güya, "Türk erkeklerin ağzı kokuyor", "Türk erkekleri ahmak", "ben Fransızım", "Türk erkekler herşeye maydanoz" diyesiymiş.

Gerçi Altan, "Ben Almanya'ya gittim ama, böyle bir konuşma yapmadım. Bu tür sözcükler zaten benim 'sözcük haznemde' bulunan sözcükler değil. Bu sözcükler, o konuşmayı benim ağzımdan kim uydurduysa onun sözcükleri. Eğer bu gazetenin yöneticileri 'ahlaklı olmayı ve dürüstlüğü' hala ciddiye alıyorlarsa o konuşma bandını yayınlasınlar" diyor ama, boş...

Medya hükmünü vermiş bile:

Ahmet Altan yok edilecek.

Niye?

Demokrattır, darbelere karşıdır, güç odaklarına müdanaası yoktur.

Önce kitabıyla ilgili bazı iddialar attılar ortaya; "Aldatmak" özgün bir roman değilmiş, bilmem kimin romanından aparmaymış.

Gerçi reklamın iyisi kötüsü olmaz, Ahmet abim popülaritesini biraz da bu saldırılara borçlu ama, ne gereği var.

Saldırının da kendi içinde bir "ahlakı" olmalı, değil mi?

"Aldatmak", oysa, falancanın romanına benzediği için değil, kötü yazıldığı için eleştirilmeliydi. Taha Kıvanç dünkü yazısında meseleyi enine boyuna kurcaladığı için ayrıntıya girmiyorum.

Hem, Altan, kendisine atfedilen sözleri sarfetmiş olsa ne yazar?

Türk erkeklerinin ağzı kokmaz mı, "ahmak" tanımına girenler azımsanacak sayıda mı, hele (özellikle politikacı ve gazeteci olanları) herşeye maydanoz olma konusunda birbirleriyle yarış halinde değiller mi?

Hayır, maksat başka.

Maksat, 28 Şubat ve Andıç iklimini yaşatmak, muhalif sesleri kısmak...

Asıl yakıcı soru şu:

Bir insan, ya da bir kuruluş, durup dururken namuslu olacağına, yalan haber yazmayacağına, insanlara iftira atmayacağına söz verir mi?

Hadi diyelim ki, azıp yanılıp bir "ilkeler manzumesi" koydular ortaya.

Hiç değilse bir kısmına riayet etseler yahu!

Hayır!

Açıyorsun gazeteyi, daha ilk sayfadan ilke milke dümdüz...

"Bu grup, halka, 'biz dürüstüz, bize güvenin' diyerek bazı ilkeler yayınladı" diyor Ahmet Altan, "Ama benimle ilgili üç haberin üçünde de bu ilkelere uymadılar, yalan söylediler, araştırmadılar, çarpıttılar ve iftira attılar. Ben hayatımda, hakkımda yazılan hiçbir yazı için dava açmadım. Ama bu üç iftira için de dava açacağım. Ahlaksızca iftiraların bu toplumda bu kadar da kolayca yazılamayacağını insanların görmesini istiyorum çünkü."


2 Ekim 2002
Çarşamba
 
MEHMET E. YAVUZ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED