T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
"Türkçü" ile "solcu"

"Türkçü ile solcu aynı cephede..." Gazete bu başlıkla, bu iki çizgiye mensup insanların imzaladıkları bildiri ile "AB karşıtlığı"nda buluştuklarını anlatmak istiyor. "Solcu" yerine belki "Kemalist solcu" tanımlamasını kullanmak daha doğru olacak çünkü verilen isimler, belki solculuktan daha baskın biçimde "Kemalizm"le irtibatı olan isimler.

Şu söylenebilir ki, AB sürecinde farklı kırılmalara tanık olunuyor. Kemalizm bir Batılılaşma projesi olarak geldi, bu boyutuyla tüm Batıcılarla uzunca süre beraber yürüdü, ama "milliyetçi" damarı, şu sıralar onu, daha kozmopolit Batıcılarla ayrıştırıyor. Buna karşılık, geçmişlerinde "Sol düşünce" ile flört halinde bulunan Kemalistlerle Türkçüler, özellikle "Kürt meselesi"nde paralel bir söylemde, "milliyetçi"lik kavşağında buluşuyorlar.

Burada yaşanan kırılmaları geniş biçimde değerlendirmek düşüncesinde değilim. Yalnız, Kemalizm ve Türkçülüğün, "Kürt meselesi" konusunda buluşmasının tahlilini yapmak, bu yaklaşımın problemi çözebilme yeteneğini sorgulamak istiyorum.

Öncelikle her iki çizginin, "vatan sevgisi"nden kuşku duyulmayacağını belirtmek gerekiyor. Bu yüzden "vatanın bütünlüğü" konusunda hassastırlar ve bu yüzden "üniter yapı"nın korunması konusunda hassastırlar.

Soru şurda: Acaba üniter yapı, ya da vatanın bütünlüğü nasıl korunacak?

Bu alandaki kritik meselenin "Kürtlerin durumu" konusunda odaklaştığı açıktır. Kürtler ayrılıkçı olursa, Türkiye'nin işi zorlaşır. Kürtlerde "farklı millet" duygusu ne kadar derinleşirse, problemi kuşatmak o kadar tehlikeye girer.

Sık sık yazıyorum: Lozan'da en yoğun tartışmalardan birisi "Kürtlerin statüsü" üzerinde cereyan etti. "Azınlıklar" konusu tartışılırken, "Kürtler de azınlık sayılsın mı sayılmasın mı?" sorusu üzerinde yoğunlaşıldı. İtilaf Devletleri temsilcileri Kürtleri de azınlık statüsüne sokmak istiyorlardı. Türk Temsilci heyeti ise, azınlık meselesini "din ekseni"ne oturtmaktan yanaydı. Bu görüşe göre "Azınlıklar" sadece "gayrı müslim"lerden ibaretti, Türkiye'de "Müslüman azınlık" yoktu, Müslüman unsurlar, etle tırnak gibi birbiri ile bütünleşmiş, adeta tek millet olmuşlardı.

Açıkca görüldüğü gibi bu "ümmet" temeline dayanan bir yaklaşımdı. Tartışmalar sonunda Türk tezi kabul edildi ve Lozan'da Kürtlere azınlık statüsü verilmedi. Kürtler tıpkı Türkler gibi islami hüviyetleri ile Türkiye'nin kurucu milleti olarak kabul edildi.

Bu yaklaşım, özde, Batı dünyasının kendi politikalarına zemin olarak aldıkları Türk-Kürt muhtemel farklılaşmasını İslam ortak paydası ile cevaplamak mahiyeti taşıyordu. Şunu da vurgulayalım: Burada Türkçü bir söylem de yoktur, o günlerde hiç gündemde bulunmayan Kemalist bir söylem de... Yani Batı'nın "azınlık" hamlesinin karşılığı Türkçülük veya Kemalizm değildir. İslamcılıktır, ümmetçiliktir.

Şu da not edilmelidir ki, Batı için konu gündemden bütünüyle kalkmamış, sadece askıya alınmıştır. Bir şey daha: Bu meselenin kritik mahiyeti ortaya çıkmıştır.

Yani, bu meselede zaman içinde alınacak tavırlar, problemin mahiyetini etkileyecek demektir.

Sorunun şurada odaklandığı da açık değil midir?

-Türkiye, yeni sistem yapılanmasında Türkler ve Kürtlerin ilişkisinde, daha genelde toplumsal yapının bütününde, Lozan'da o kadar belirleyici bir ortak payda hüviyetinde ortaya çıkan İslam'ı ne yapacak? Yani diyelim Lozan'dan 80 yıl sonra, Lozan platformuna benzer yeni bir tartışmada da Türkiye, İslam ortak paydasının toplumun tüm farklı etnik unsurlarını buluşturan bir harç olduğunu belirtebilecek, "Türkler ve Kürtler, adeta İslam'ın kaynaştırdığı tek bir millettir" diyebilecek güçte olabilecek midir?

Problemin burada odaklaştığını teslim etmemek mümkün mü?

Diyelim bugünün kemalistleri, en azından İnönü'nün Lozan'da seslendirdiği, şu yukardakine benzer bir söylemi seslendirebilirler mi?

Hakim sistemin değerler yelpazesinde İslam, Lozan'da, "Kürtler" konusu tartışılırken gündeme geldiği etkinliğe sahip olmuş mudur? Hakim sistem, Türk-Kürt ve tüm toplum ilişkilerinde İslam'ı bir "ümmet" bütünlüğünü dokuyacak etkinlikte gündemde tutmuş mudur?

Burada kullandığım "ümmet" sözcüğünün bile, özellikle kemalist muhitlerde nasıl duyarlılık sebebi olacağını tahmin edebiliyorum. Ama gelin görün ki, Lozan'da da Kürt meselesi "ümmet" ten yola çıkılarak sonuca bağlanmış, bugün de kavmi önceliklerden değil, "inanç birliği"nden yola çıkılarak çözüm üretilebilecek bir konu niteliğindedir.

İslam'ı geri plana iten bütün yaklaşımlar, Lozan zeminine dönüldüğünde, İtilaf devletlerinin tezini, yani Kürtleri "azınlık statüsü"ne sokan yaklaşımı besler.

Türkiye'de hakim sistem "dinden yola çıkılması"nı, ana değerlerden biri olan "laikliğe aykırı" bulur. Başörtüsü yasağının tüm temelinde bu düşünce yatar. Oysa görülüyor ki, Lozan'da, Türkiye'nin insan unsurunun manevi dokusu bir pazarlık konusu olduğunda "İslam ortak paydası" ana çıkış noktası olmuştur.

Eğer "Kürt meselesi"ni kuvvet kullanarak çözmeyi ana çıkış noktası olarak görmüyorsak –ki kuvvet kullanarak çözümün imkansızlığı, terör örgütüne diz çöktürmüş olunmasına rağmen, sosyal - siyasal plandaki bugünkü sancı ile de bellidir- "Geçen yıllar içinde İslam ile ilişkiyi ne oranda zayıflattık?" sorusunu acil olarak gündeme almak zorundayız.

"Türkçü söylem" evet, hakim sistemin ana rengi olmuştur. Bunun kaynağında Osmanlı'nın son dönemindeki kimi zaman İslam kimliğini de gözardı eden kavmiyetçi ayrışmaların derin etkisi vardır. Ama, Osmanlı'nın dağılmasından sonra, Türkiye gibi bir vatanın korunmasında bile, sosyal yapının farklı kavimlerle örülmüş olmasından dolayı, kavmi bir öncelik değil, İslam ana harç niteliğini taşır. Türkçü söylem İttihat Terakki'nin politikalarını da çıkmaza sürüklemiştir. Bugün de sorunların kaynağıdır. Bu söylemin içinden sorun çıkar, çözüm çıkmaz. Türkiye için sancı çıkar, huzur çıkmaz. Bu söylem, Batı karşıtı gibi görünse de Batı'nın tezlerinin zeminini besler.


10 Haziran 2002
Pazartesi
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED