T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

R Ö P O R T A J
Otobüs kutsal ama makam arabası değil

DEVLET yapısının değişmesi lazım. Vatandaş, alacağı için devleti haczedebilmelidir. Otobüs kutsaldır, metro vagonu da kutsaldır. Ama, bir bakanın makam otomobili kutsal değildir. O kamu malı değildir.

Solda bunca parti varken neden yeni bir parti daha?

1995 ve 99 seçimlerinde CHP'nin yaşamış oyduğu başarısızlık gerek parti yapısı ve gerekse programda değişikliklerin yapılmasını gerektiriyordu. Hatta herkesin aynı çatı altında olmasına karşın bu seçimlerde çok ciddi bir gerilemenin ortaya çıkması sonucunda sosyal demokrasinin başarısı için birleşmenin değil yenilenmenin gerekli olduğunu iddia etmiştik. Deniz Bey'in genel başkanlıktan ayrılmasından sonra bir yenilenme çalışması da başlatılmıştı. Ancak, o durduruldu ve daha sonra CHP'de böyle bir yenilenmenin yapılamayacağı görüldü. O nedenle ayrıldık. Kırgınlık yok. Düşündüklerinizi yapma imkanınız kalmadıktan sonra kalıp müzmin muhalefet olmak doğru değil. Sessiz kalıp bakan, milletvekili olmayı da beklemek bana göre değildi.

Yıllardan beri üzerinde çalıştığımız bir parti modeli ve program anlayışı vardı.

Yenilenme için çok zor bir yol seçmediniz mi?

Doğru ama, yenilenme ifadesini tek başına kullandığınızda sanki önemli değilmiş gibi bir şey çıkıyor. Ama, örgüt yapısı ve program yenileştirilmeden sosyal demokrasinin başarılı olabilmesi olanaklı değil. CHP yapılacak seçimlerde barajı aşsa bu sosyal demokrat bir partinin Türkiye'ye hizmet verebilmesi için yeterli bir oran değil. Hedef tek başına iktidar. Ya da mümkün olsa seçim ittifakıyla bir proje etrafında bir araya gelen partilerin iktidarı.

Ana gövdeden ayrılmış bir parti, böylesine yüksek hedefler için fazla iddialı değil mi?

Yeni bir ürünü siyaset platformuna taşıyoruz. Bir defa biz yurttaşlarımızın tarihte ilk kez bu denli yüksek bir memnuniyetsizlik oranını ifade ettiklerini görüyoruz. Bizden önce kurulmuş 44 partiden çok farklı bir yapılanma getirdik. Genel başkanlık sultası yok, oligarşi yok. Genel başkanın görev süresi 7 yıldır, bunu aşamaz. Dolayısıyla, genel başkandan siyasi ikbal bekleyen bir hizipleşme söz konusu değildir.

Solun yenilenmesinden kastınız bu kadar değil herhalde?

Değil tabiî.. Türkiye siyasi tarihinde bir parti ilk defa temsili değil doğrudan demokrasiyle seçimlerini yapacak. Genel başkanlık dahil bütün görevlere üyelerin oylarıyla gelinecek. Yenilenme adına solun başına herhangi bir kavram eklenmesini doğru bulmuyorum. Biz biziz... Ben bir sosyal demokrat partinin başkanı olarak yoksulluğun yenilmesini ve devlet yapısının değişmesini temel iki sorun olarak görüyorum.

Nasıl bir devlet yapısı istediğinize karar verdiniz mi?

Evet, biz yurttaşın bir yönetim paydaşı olarak içinde yer alacağı bir devlet yapısı istiyoruz. Kamu otoritesinin kullandığı yetkileri iki düzlemde yeniden dağıtıma tâbi tutuyoruz. Merkezi yönetimin yetkilerini yerel yönetime devrediyoruz. Ve, hem merkezin hem de yerel yönetimin işleyişi içine yurttaşı bir yönetim paydaşı olarak yerleştiriyoruz.

Bu paydaşlık modeli bana öyle zor geliyor ki...

Yoo, ben bunu Ankara'da proje demokrasisi başlığı altında yaptım. Birçok projede belediye uygulamalarından etkilenecek olan ya da bu uygulamaların muhatabı olanların görüşlerine başvurdum. Bunun merkezi yönetim düzeyinde yapılması pekala mümkün. Özel sektörde bile mümkün.

Bunun adı "planlı ekonomi" olmaz mı? CHP'den daha solda mı kalıyorsunuz?

Pazar ekonomisine inanıyoruz. Biri kalkıp ben merkezdeyim, ya da soldayım derse bu anlamlı olmaz. Bir kişinin solun neresinde olduğu uygulayacağı projesine bağlıdır. Bizim için şimdi temel problem yoksulluğun yenilmesidir. Bir tür 1929 ABD buhranında uygulanan model gibi özel bir bütçe ile yoksulluğun üzerine gitmeyi tasarlıyoruz. Biz tam istihdama angaje bir partiyiz. Bizim için kutsal olan bu. Dolayısıyla hiçbir mahcubiyet göstermeksizin yabancı sermayeyi destekleyeceğimizi ifade ediyoruz.

Şu anda ekonomi yönetimi kendisini sosyal demokrat olarak tanımlayan bir bakanın elinde ama sizin söylediklerinizin tam zıddına bir uygulama içinde...

Kemal Bey, "liberal sol" gibi bir ifade kullanıyor. IMF ile imzalanan 3 yıllık bir anlaşmayı uyguluyor. Burada bir projeyi sol yapacak en temel unsur olan istihdam duyarlılığını, ulusal katma değer içinde emeğin payının yükseltilmesini göremiyoruz. Tarımla ilgili yanı çok yanlış. Bu programın başarılı yanları da var. Bazı yasaları beğeniyoruz. Mesela, devletten alacağı olan yurttaşlarımızın gerektiğinde devlet mallarını haczedebilmesine ilişkin düzenleme doğru.

Devlet malı kutsal değil yani...

Hayır, hayır. Otobüs kutsaldır, metro vagonu da kutsaldır. Ama, bir belediye başkanını ya da bakanın makam otomobili kutsal değildir. Onu kamu malı olarak görmüyorum. Borcu vara o da haczedilebilmelidir.

Sadece bakan değil Başbakan da solcu. Ekonomi de malum. Seçmen bir daha sol partilere neden itimat etsin?

Bunu Derviş'e fatura etmeyi doğru bulmam. Derviş, ite-kaka gelmiş hükümette bir sandalyeye oturmuş birisidir. Hükümetin ortak sorumluluğu vardır. Bunun yapamayan solcular değil üçü birden. Bu hükümetin programıdır ve üç partiden oluşmaktadır. DSP kanadının sorumluluğunu biz taşır mıyız? Yeni kurulmuş bir parti olarak böyle bir siyasi akrabalık kurmak bize haksızlıktır.

Bir talihsizliğiniz de CHP'nin yükselişe geçmiş olması...

Öyle bir hava yaymaya çalışıyorlar ama benim gördüğüm kamuoyu yoklamaları öyle değil. Yüzde 7'lerde görülüyor. Kararsızları dağıttığınızda yüzde 9, bazı araştırmalara göre de barajı ancak aşıyor. Aslında Sayın Altan Öymen'in genel başkanlığı döneminde CHP yüzde 14'teydi. Şunu da söyleyeyim CHP'nin oylarının artması bizi üzmez, düşmesi de bizi sevindirmez. Bizim rakibimiz bütün siyasi partilerdir.

Nasıl oldu da CHP delegesi başarısız olduğunu söyleyip çekilen bir lideri yeniden hiçbir şey olmamış gibi tekrar seçebildi?

Onlar 1998'te Baykal'ı seçen delegelerdi, değişmediler. 2000 yılında tekrar gelip Baykal'ı seçtiler. Aslında Baykal'ın seçildiği 30 Eylül kurultayı da seçimli kurultay değildi. Ama, Parti Meclisi'inde istifalarla bir iç darbe yaşandı ve seçime gidilmek zorunda kalındı.

Kadronuz yeterli mi? Sayın İnönü olacaktı başta püskürtüldü...

Evet tek kelimeyle öyle. Sayın İnönü püskürtüldü ve bu da bizi çok üzdü. Olaydı şu anda benim yerimde o oturmalıydı. Ben kurucu da olmayacaktım. Erdal Bey'in yeni isimlerle parti kurmasını istiyordum.

Eski SHP'nin ismini aldınız. Çok mu iyi bir partiydi de SHP'yi yeniden dirilttiniz?

Hayır, CHP gibi SHP de yanlıştı, yenilenmesi gerekiyordu. Evet ismimiz eski SHP'yi çağrıştırıyor ve bu partinin son genel başkanı olarak bundan da mutluyum.

Geriye bakınca, CHP ile birleşerek Baykal'ın oyununa geldiğinizi düşünüyor musunuz?

Yoo öyle görmüyorum. İyi düşüncelerle birleşildi ama birleşme modeli yanlıştı. Birleşme bütünleşmeye dönüşemedi.


 
Baykal Edebali'nin değil İttihatçıların metnini okuyor
Belediye başkanı oldunuz, başbakan yardımcısı oldunuz... Siyasette tatmin olabildiniz mi?
Tatmin oldum derseniz zaten siyasetten çekilmeniz gerekir. Bir isteğiniz olmalı ki, o coşkuyla siyaseti sürdürebilin. Benim için siyaset halka hizmetin en kutsal araçlarından birisi.
Partiniz kurulur kurulmaz, HADEP ile ittifak yapacağınız iddiaları var. "SHP'nin fazla oyu yok. HADEP'le ittifak yapıp Meclis'e girecek" diyorlar. Doğru mu diyorlar?
Doğru demiyorlar çünkü HADEP'le ya da herhangi bir partiyle ittifak arayışı içinde değiliz. Türkiye'ye seçim ittifakı kurumu getirilirse bütün bunları düşünebiliriz. HADEP'le, ÖDP'yle, CHP'yle ittifak kurabiliriz. Çok sayıda HADEP'li arkadaşla konuştuğumuz için böyle laflar çıktı.
Son belediye başkanlığı seçimini küçük bir farklı kaçırdınız. Şimdi partiniz de baraj altında kalırsa hayal kırıklığına uğrar mısınız?
Valla siyasette herkes kendi rızkını alır. Kadere ve halka küsmemek lazım. Başaramazsam suçu kendimde ararım daha çok çalışırım.
Bu ne tevekkül... Tam Edebali gibi konuştunuz Sayın Karayalçın!..
Valla, Edebali'nin felsefesi iyi de.. Biliyorsunuz, aslında öyle bir metin yok. Bu İttihatçılar'ın kaleme aldıkları bir metin. Gerekleri yerine getirilirse de iyi yani. Aslında "Anadolu solu" kavramı da hoş sayılır. Ama, benim eleştirim insanların yoksulluk çektiği bir dönemde eşitliği sağlamaya yönelik projeleri bir yana bırakıp içi boş bir söylemi ileri sürmeyi doğru bulmuyorum.
Baykal'ın geleneksel sol söylemin dışına çıkıp başka kesimlerin dertlerine derman olacak birşeyler söylemesi yanlış mı? Mesela, başörtüsü sorununa değiniyor.
Efendim ben, başörtüsünden dolayı sorun yaşandığı kanaatinde değilim. Türbandır o. Türban başka, başörtüsü başta. Yani, inancı gereği örtünmek isteyen birinin önündeki engele ben var gücümle karşı çıkarım. Kamu hizmetleri verenlerle bundan yararlananlar başka başka sektörlerdir. Kamu hizmeti veren insanlar inançları ve siyasi tercihleriyle ilgili bir işaret taşıyamazlar. Ama bu hizmetlerin tüketiminde otobüse binerken, vergi dairesine giderken vs. inancın neyi gerektiriyorsa onu yapmalısınız. Türban ideolojik bir simge bence. Başörtüsüne evet, türbana hayır diyorum.
Kimin ideolojik amaçla örtündüğünü, kimin inancından dolayı örtündüğünü nasıl ölçüyorsunuz? Ayrıca, örtü siyasal simge olsa ne farkeder?
Arada hukuki, idari ya da fiziki olarak bir farklılık var yok tartışması yapılabilir. Ama sonuçta neden bahsettiğimizi çok iyi bildiğinizi düşünüyoruz.
Pek sanmıyorum... Siz bu konularda tam 28 Şubatçılar gibi düşünüyorsunuz...
Efendim, sorun kızlarımızın kadınlarımızın inançları gereği örtünmesi ise ben bunu kendi yakınımdan biliyorum. Annem de başörtülü. Ama türbanlı değil. Tam olarak tanımlayamasam bile bunun siyasi eylem olduğunu biliyorum. İnanç üzerinden, ulusçuluk üzerinden ve Atatürk üzerinden siyaset yapılmasına karşıyım.
9 Haziran 2002
Pazar
 
 
Künye
Temsilcilikler
Reklam Tarifesi
Abone Formu
Mesaj Formu
Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Hayat| Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED