|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Hece'ye alkış, bir kez daha...
Hece dergisi, dergicilik açısından sınırlarını zorlayan büyük bir özveriyle gerçekleştirdiği "özel" sayılarına bir yenisini daha ekleyerek, edebiyatımız için kalıcı izler bırakmayı sürdürüyor. Bunun son örneğini, derginin 65/66/67. sayılarını içeren "Türk Romanı Özel Sayısı" ile hayata geçiren Hece yönetimini tebrik ediyorum. Giriş yazısında da vurgulandığı gibi, söz konusu sayı, gerçekten "Anıt sayı" tanımlamasını hak ediyor. Türk romanına bakışta çizilen ve ortaya konan perspektif ile roman sanatına ilişkin ortak payda arayışının şekillendirdiği birikim, burada, bu yazının konusu değil. Ancak, ilk izlenim olarak, zemin ve içerik itibariyle, elden geldiğince tanıyıcı, tanımlayıcı, kuşatıcı, uyarıcı, toparlayıcı, seslendirici ve yönlendirici bir gayretin işaretlerini aldığımı söylemeliyim. Ne diyelim; darısı, Hece'nin gerçekleştirmeyi plânladığı diğer 'özel' sayıların da başına.. Bir şey daha diyelim: İyiye "iyi", kötüye "kötü" demek veya "olumlu"nun yanında saf tutup, "olumsuz"a karşı çıkmak; şahsen benim ve dolayısıyla bu köşenin, hem bir vicdan borcunun, hem yazar sorumluluğunun, hem de sulandırılmamış subjektif algıdan kuvvet alan bir 'objektivite'nin gereği olacak.. Her zaman ve daima...
Kendi düşen ağlamaz!
Anlaşılan, Ali Günvar, yayımlanması için bana ilettiği ve iki hafta önce bu sütunda yer ayırdığım "dört ana nokta"yı, kendi açısından yeterli bulmamış olacak ki; bu sayfada (30 Mayıs), bir kez daha "açıklama" yapma gereği duymuş. Hep beraber, 'bir kez daha' aydınlandık! Aslında, Yedi İklim'le ilgili 20 Mayıs tarihli ilk yazımda değindiğim ve derginin şiire dönük yüzündeki handikaplarla, yapılaşma/işleyiş odaklı kimi hususların, çeşitli açıklama ve bana cevap sadedinden yazılarla gölgelenip, ısrarla ve inatla görmezden gelinerek ve aynı ısrar ve inatla tartışılmaktan uzak tutulmaya çalışılmasındaki 'anlayış' ve 'zihniyet'in kaynağı hiç de yabancımız değil: "kör bakış"!.. Meselenin, şiirimizi ve dergiciliğimizi ilgilendiren söz konusu boyutunu tartışıp değerlendirmekten, 'kaçmak' bir yana, üstüne üstlük, benim, bu tür bir 'arayış'a dönüş ifadelerimi, bir "polemik" beklentisi hesabıyla gündeme taşıdığım şeklindeki yorumlar ise, tipik bir 'kakavanlık' örneği olsa gerektir. Pek âlâ, kendisi de biliyor ki; edebiyat/şiir bağlamında, benim, tıpkı diğer şahıslarla olduğu gibi Ali Günvar'la da herhangi bir "şahsî" meselem yoktur, olamaz! Oysa, Ali Günvar, benim, Yedi İklim'in şiirsel gövdesini teşrih masasına yatırmaya yönelik bakışımın, "taşrada kalmanın sıkıntılarını yaşamaktan kaynaklandığını" 'sanarak' ve şahsını hedef aldığımı îmâ ederek, bir "saldırı"dan söz ediyor! Ne "saldırı"sı, Allah aşkına?.. Hani, nasıl derler... neyse, geçelim, şimdi sırası değil! ("Mecâz"dan bîhaber "yazıcı"ların yer kapladığı bir edebiyat dünyamız olduğunu unutmayalım!..) Çıkış noktası ve amacı, bir edebiyat dergisinin 'illetli' bulunan şiir bünyesini "eleştirmek"le kalmayıp, somut "çözümler"de sunan bir "değini" yazısını, tutup, "saldırı" biçiminde nitelendirenin aklına şaşarım doğrusu.. Ama, şunu bir açıklığa kavuşturalım: Ne yani, yoksa karşımızda "Polit büro" üyeleri mi var? Yaşanılan, fizikî olarak bulunulan yerden ziyade, insanların yoğunlaştıkları 'hiza'ya ve buna dair algılayış/kavrayış düzeylerinin niteliğine bakmak gerektiğine inananlardanım. Evet, kaderden kaçılamaz! Bir şair olarak, "Taşra"da yaşamaktan pek de memnun kaldığımı söyleyemem. Ancak, "Merkez"deki çeşitli edebiyat mahfillerinde hayat bulan "dedikodu sektörü"nün mahiyetini ve yegâne gıdaları bu olan yapılaşma biçimlerini çok iyi tanıyıp bildiğimden; Bursa'da, "dedikodu" üreten edebiyat çevrelerinin 15 yıldır uzağında yaşadığım ve dolayısıyla algı dünyamı "kirlenmek"ten kurtardığım için, hâlime şükrediyorum. Bu anlamda, "Taşra"yı, Ali'ye de öneririm.. Ayrıca, olay ve olgulara dışardan, daha serinkanlı, daha objektif bakabilme imkânına kavuşabilir belki!.. Benim, öteden beri, bir sanat eserinin başat özelliğinin, öncelikle "estetik niteliği"nde aranması lâzım geldiğine dair yaklaşım tarzımın, "ahlakçılık kaygıları" olarak algılanıp, deforme edilişine ise, sadece gülümser, geçerim. Ali Günvar, 'Oportünist ahlâkçılık'ın ne olduğunu, konunun uzmanından, yani Yedi İklim dergisi genel yayın danışmanından öğrenebilir! Benim dışımda gelişen ve Ali için ancak "talihsizlik" olarak nitelendirilecek bazı 'pürüz'ler ile tashih edilen yanlışlıklar ertesinde, ortaya çıkan tabloyu, iki hafta önceki yazımın sonuna eklediğim bir "Not"la okuyuculara duyurmuştum. Ali'nin sözlerine inanmamış, ifadelerini kaale almamış ve yazdığım kimi satırları düzeltme gereği hissetmemiş olsaydım; telefonda, zaman itibariyle, bana ancak yazım tamamlandıktan sonra ilettiği hususları, o "Not" vesilesiyle açıklama cihetine gider miydim? Umuyor ve diliyorum; Ali'nin bu açıklamaları çerçevesinde, genel yayın danışmanı da, Ali Günvar'ın Yedi İklim'deki gerçek konumunu öğrenip kabullenecek, bir sorum dolayısıyla bana söylediği ve Ali'nin de haklı olarak yakındığı üzere, sorumluluktan kaçarak, şurda-burda "Derginin şiir editörü Ali Günvar'dır" ifadesine, artık tevessül etmeyecektir!.. Yoksa, kimse, kim; "bana ne kardeşim Yedi İklim'in "şiir editörü"nden? Ben sadece, derginizin 'kronik' bir manzara arzeden şiir tutumundan söz ettim. Bu hususu dikkate alırsınız veya almazsınız; umurumda da değil, doğrusu! Ama, durmadan "üç maymun"u oynayarak, sonunda insanı söyletmeseniz, olmaz sanki: Siz, ey Yedi İklim'in edebiyat/şiir 'esnaf'ı; ne hâliniz varsa, görün!..
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |