T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Gizlenen ha sağlık raporu, ha
Nazım'ın dizeleri... Ne farkeder?

Herhalde gizli kapaklılığın, gerçeklerden korkmanın devlet politikası olduğu bir ülkenin aydınları, sanatçıları, yazar-çizerleri de aynı havada oluyor.

Oto sansür dediğimiz hastalığın nedeni, böyle bir havayı solumak, böyle bir toprakta kök salmakla ilgili olmalı.

Derin devlet ve medya Ecevit'i gözden çıkardıktan sonra, Ecevit'in sağlık durumu ile ilgili geçmişe yönelik açıklamalar yapan bazı gazetecilerin itiraflarını ilgi ve hayretle izliyoruz...

Biliyoruz ki, Başbakan Ecevit'in hastalıkları gözle görülür bir hal aldığı halde, üç yıl boyunca, hatta daha uzun bir süredir, onun sağlığının ne kadar iyi olduğunu, ne kadar dirayetli kararlar aldığını ve ne kadar başarılı olduğunu yazıp çizenler, köşelerini ve olanaklarını korudular.

Bu nedenle mesele, oto sansür olayını aşmaktadır

Ya şimdi vereceğim örneğe ne demeli?

Ülkenin iki seçkin sanatçısı Fazıl Say ve Genco Erkal'ın, ülkenin bir başka büyük sanatçısı Nazım Hikmet'in dizelerini sansür ettiği iddialarına?

Avrupa'da yaşayan değerli gazeteci Doğan Özgüden'den aldığım bir e mail mesajı ilginç bir olayı gözler önüne seriyor.

Mesaj, "Nazım Hikmet'e büyük saygısızlık" diye başlıyor. "Kültür Bakanlığı, en büyük Türk ozanının ünlü bir şiirini "Fazıl Say: Nazim" CD'sinde Genco Erkal'a sansürlettirdi" diye devam ediyor. Özgüden'in, daha sonra çok sayıda adrese gönderdiğini öğrendiğim mesajı devam ediyor:

"T.C. Kültür Bakanlığı, 2001 yılında, "Türk bestecilerinin eser üretimlerini teşvik projesi" kapsamında, teknik olarak çok iyi hazırlanmış bir CD yayınlamış, elimize yeni geçti. Kapağı: FAZIL SAY: NAZIM. Aynı kapakta Nazım'ı seslendiren iki sanatçının daha adı yer alıyor: Genco Erkal ve Sertab Erener. Seslendirmeye ayrıca Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ve Devlet Çoksesli Korosu'nun katıldığı belirtiliyor.

Eser ilk kez 5 Ekim 2001'de Ankara'da seslendirildiğinde olduğu gibi, CD'sinin yayınlanmasından sonra da medyada büyük övgüler aldı. Yankıları Nazım'ın 100. doğum yıldönümü etkinlikleri nedeniyle hâlâ sürüyor."

Özgüden mesajının bu bölümünde, Franko'nun, iç savaş sırasında katlettirdiği ünlü şair Federico Garcia Lorca'yı, demokratik imaj uğruna 60'lı yıllarda nasıl ön plana çıkardığını anlatarak, Türkiye'de de Nazım'a aynı şeyin yapıldığını ve şairin bu iki sanatçıya sansür ettirildiğini ileri sürüyor.

Özgüden şöyle devam ediyor: "Nazım'ın en ünlü şiirlerinden biri, Türkiye'nin en büyük orkestrasının ve en tanınmış piyanistinin eşliğinde, en başarılı Nazım yorumcusu olarak tanınan saygın tiyatro sanatçısı Genco Erkal'a sansürlenerek okutturuluyor. Bu sansür CD'de ve Fazıl Say'ın babası Ahmet Say'ın içerigini hazırladığı CD'nin kitapçığında belgeleniyor.

Nazım, 1950'de hapisten çıktıktan sonra yazdığı "Akşam Gezintisi" şiirinde büyük bir coşkuyla mahallesini anlatır. Kasabın kapısına üşüşen kedilerden çamaşırcı Huriye'nin işsiz oğluna, mahallenin veremlilerine, Rahmi bey'lerin radyosundan polis jipine, sütçü Yorgi'nin kızından bakkal Karabet'e kadar, tüm sosyal, kültürel, siyasal ve etnik zenginligiyle...

FAZIL SAY: NAZIM'da bu şiir de vardır, eksiksiz tüm tipleriyle... Ermeni bakkal Karabet de dahil.

Bakkal Karabet'in ışıkları yanmış...

Ne ki, Genco Erkal'ın seslendirdigi şiirde bu dizeden hemen sonra, inanılmaz bir biçimde, tam beş dize atlanmakta ve "Mahallenin veremlileri"ne geçilmektedir. CD kitapçığında da bu beş dize yoktur. İşte sansürlenen dizeler:

Affetmedi bu Ermeni vatandaş/ Kürt dağlarında babasının kesilmesini/Fakat seviyor seni/Çünkü sen de affetmedin/Bu karayı sürenleri/Türk halkının alnına

Nazım Hikmet, faşizan bir yönetim tarafından yıllarca hapislerde çürütüldükten sonra görece özgürlügünün daha ilk günlerinde, korkmadan, çekinmeden bu tarihsel gerçeği haykırabilmiştir.

Üzerinden tam yarımyüzyıl geçtikten sonra, Nazım'in dizelerinin ve bu dizelerde dile getirilen gerçeğin, üstelik de Türkiye'nin en ünlü sanatcıları aracılıgıyla sansür edilmesi tek kelimeyle utanç vericidir.

Bu, Türk halkının alnına sürülmüş yeni bir karadır.

MGK'nin emrinde kültür adına her türlü ikiyüzlülüğü yapan bir bakanlığın bu yeni "kara"dan rahatsızlık duyacagı kuşkuludur.

Ama şovenizmin sansürüne bilinçli ya da bilinçsiz âlet olan kültür ve sanat adamları, hem Nazim Hikmet'ten, hem de Ermeni ve Türk halklarından mutlaka özür dilemelidirler.

Hemen şimdi... "

Doğan Özgüden'in tepkilerine hak vermemek mümkün değil. Uygun görmedilerse şiirin tamamını almayabilirlerdi. Bu, o zaman bir tercih meselesi olurdu. Ama yukardaki dizelerin atlanması, siyasi bir tavrı yansıtması açısından düşündürücüdür. Bu, sadece bir oto sansür refleksi midir? Yoksa işin içinde başka bir neden mi vardır? Sanırım değerli sanatçılar bu konuya açıklık getireceklerdir.


10 Haziran 2002
Pazartesi
 
KORAY DÜZGÖREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED