T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Neo-paganizm tehlikesi ya da Türkiye'yi yok etmek!

Türkiye'nin elitleri (yöneticileri) ve aydınları, İslâm'ın bu ülke için ne denli hayatî bir önemi haiz olduğunun farkında değiller. Oysa Türkiye varlığını, şu haliyle bile olsa varlığını sürdürebiliyor olmasını, toplumu ve ülkeyi perişan eden krizlere göğüs gerebilmesini İslâm'a borçludur. Eğer bu toplum müslüman olmamış olsaydı, karşı karşıya kaldığımız krizlerin, bu toplumu anarşinin, kaosun, iç savaşın, etnik çatışmaların eşiğine sürükleyebilmesi, dolayısıyla Türkiye'nin paramparça olması, insanların birbirlerinin boğazlarına sarılması asla önlenemezdi.

Bu toplumun müslüman olması, Türkiye'nin siyasi, toplumsal ve ekonomik felaketlerin, etnik çatışmaların içine yuvarlanmasını önlemektedir: Toplumdaki kanaatkarlık, yardımlaşma, fedakârlık, zorluklara göğüs germe, insanların sorunlarıyla hemdert olma, acılarını, sıkıntılarını paylaşma ve kardeşlik duygularının kaynağı, insanı ruhsuzlaştıran, bencilleştiren, hazzın, seksin ve paranın putlaştırılmasına yol açan yeni-paganizm biçimlerinin dölyatağı olan sekülerlik (laiklik) değil, İslâm'dır. İslâm'ın sunduğu bu hayatî dinamikler, bu ülke ve toplum üzerinde tezgahlanan tüm oyunların püskürtülmesini mümkün kılmaktadır.

Bu ülkenin elitleri ve aydınları bu hayatî gerçeği görmek istemiyorlar. Üstüne üstlük toplumun İslâm'la ilişkisini sıfırlamak, İslâmî hassasiyetlerini bastırmak, İslâm'ı kamusal / görünür hayattan uzaklaştırmak için topyekûn bir savaş veriliyor. İslâmi hassasiyetleri olan insanlar, müslüman bir ülkenin üniversitelerinde, resmî kurumlarında böcek muamelesi görüyor; kimliklerini gizlemeye zorlanıyor ve resmî kurumlardan uzaklaştırıyorlar. Örneğin başörtülü oldukları gerekçesiyle onbinlerce öğrenci ve kamu çalışanı, müslüman bir ülkede okullara, kamu kurum ve kuruluşlarına alınmıyorlar. İslâmi hassasiyetleri olan bürokratlar sıkı bir gözetime, koğuşturmaya tâbi tutuluyor; işlerinden atılıyorlar.

Müslüman bir ülkenin televizyonlarında, gazetelerinde köşe başlarını hep "bir yerlere çalışan" köle ruhlu kişiler işgal ediyor. Müslüman bir ülkenin televizyonları, gazeteleri her Allah'ın günü İslâm'a küfreden programlardan geçilmiyor. Bu televizyonlar ve gazeteler, İslâmî hassasiyetleri olan insanlara, kesimlere "böcek muamelesi" yapmakta sakınca görmüyorlar. Bu ne pervasızlık, bu ne küstahlık böyle!

Kahir ekseriyeti müslüman olan bir ülkede İslâm'ın şamar oğlanı haline getirilmesine, şeytanlaştırılmasına kim, nasıl cüret edebiliyor?

Bu toplumu ayakta tutan yegane dinamik müslümanlıktır. Bu toplumu birbirine bağlayan, bu coğrafyaya ait kılan yegane kaynak, müslümanlığın verdiği ruh ve kimliktir. Bu toplumun İslâm'la ilişkilerinin sıfırlanması, bu ülkenin paramparça olmasıyla sonuçlanacaktır.

Bu toplumu yeniden ayağa kaldıracak, bu topluma öz-güven duygusu verebilecek, dinamizm ve enerji kazandıracak yegane hayat ve hayatiyet kaynağı, yegane itici güç, yegane ruh sadece İslâm'dır.

Bu toplumun İslâm'la ilişkilerinin sıfırlanması, bu ülkenin tarihten silinmesine giden kapıları sonuna kadar açacaktır.

Türkiye'deki eğitim kurumları, medya ve aydınların tüm projeleri ve söylemleri, toplumun İslâm'la, İslam kültürü, tarihi, medeniyeti ile ilişkilerini sıfırlamaktan başka bir şeye hizmet etmiyor. O yüzden ülkenin dinamik ve genç kuşağının İslâm'la ilişkisi handiyse sıfırlanmak üzeredir. Eğitim kurumları, medya ve aydınlar, topluma, özellikle de genç kuşaklara "aman müslümanlıkla ilişki kurmayın da, neyle ilişki kurarsanız kurun" diyebilecek kadar ahmaklaşmış durumdadır.

Sadece ülkemizin değil, tüm dünyanın İslâm'ın adaleti, kardeşliği, dayanışmayı, paylaşmayı, kendi olmayı, başkalarının haklarını aslâ çiğnememeyi ve yememeyi, doğaya, diğer varlıklara, tüm dünyanın sorunlarına sahip çıkmayı, duyarsız kalmamayı öğütleyen evrensel mesajına en fazla ihtiyaç hissettiği bir zaman diliminde İslâm hem küresel ölçekte, hem de müslüman ülkelerde şeytanlaştırılmaktadır.

İslâm'ın bu güçlü dinamiklerinin, anlam haritalarının dünyanın sorunlarına kalıcı çözümler sunabileceği bir zaman diliminde İslâm'ın küresel ölçekte hedef tahtası haline getirilmesini anlayabiliyorum da, müslüman ülkelerdeki elitlerin, medyatörlerin ve aydınların aynı stratejiyi benimsemelerini, müslüman toplumları ve genç kuşakları İslâm'dan uzaklaştırmak için her tür iğrenç yönteme başvurmalarını asla anlayamıyor ve affedemiyorum!

Şu an dünyanın önünde iki temel seçenek var: Birincisi tüm insanlığı, insanlığın ve dünyanın sorunlarına yabancılaştırıcı, duyarsızlaştırıcı, herkesi bencilleştirici, gücün, paranın, seksin, geçici hazların peşinde koşturucu neo-pagan küresel seküler kültür. İkincisi de, her şeyden önce insana güçlü bir şahsiyet, asalet, ahlak, adalet ve aidiyet duygusu verici, haksızlıklara isyan bayrağı çektirici, herkesi kendi-olmaya davet edici İslâm'ın evrensel anlam haritaları.

Bu nedenle, 21. yüzyıl, sekülerizmin ürünü olan yeni-paganizm biçimleri ile vahyin ürünü olan ama insana gerçek iradesini ve özgürlüğünü kazandıran İslâm'ın mücadelesine tanık olacak.

Sekülerizmin ürünü olan ve dünya ölçeğinde hızla küreselleştirilen yeni-paganizm biçimleri, insanlığı bencilliğin, seksin, geçici hazların, sahte ikonların ve kutsalların peşinde koşturarak uyuşturmakta ve duyarsızlaştırmaktadır. Dünyada şu an bu sapkın gidişe dur diyebilecek ve insana insanlığını hatırlatabilecek, insanlığın ve gezegenimizin sorunlarına sahip çıktırabilecek tek dinamik ve yaratıcı ruhun, İslâm olduğu küresel seküler-pagan güçler tarafından anlaşıldığı için İslâm dört bir koldan hedef tahtası haline getirilmekte ve şeytanlaştırılmaktadır..

Sözün özü, yeni-paganizm biçimlerinin dölyatağı olan sekülerlik, Türkiye'de toplumun ortak duyarlıklarını, ortak kimliğini, millet olma ve aidiyet duygusunu köreltmekte, hatta iptal etmektedir. Türkiye'nin ortak duyarlıklarının, millet olma ve aidiyet duygusunun; ortak aklının ve dinamizminin yegane kaynağı İslâm'dır, İslâmî kimliktir. Şu an yeniden gündeme gelen AB ile ilişkiler başta olmak üzere Türkiye'nin geleceğine ilişkin projeksiyonlar yapılırken bu gerçeklerin mutlaka gözönünde bulundurulması ve Türkiye'nin İslâm'la ilişkilerini sıfırlamasının sonuçta Türkiye'nin tarihten silinmesine yol açacak kapıları sonuna kadar açacağının görülmesi artık zorunlu hale gelmiştir.


10 Haziran 2002
Pazartesi
 
YUSUF KAPLAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED