T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

K Ü L T Ü R

Ağaç, kedi ve tırnak...

"Korkulu dünyanın son yiğit askeri/zarflar içinde mektubunu arayan kişi... kalbi cüssesinden de iri/ölümlü dünyanın en önde öleni" diye tarif ediyor şairi Levent Dalar, Şair başlıklı şiirinde. Yiğit olmak, iri yürekli olmak ve arayan olmak... bence bu noktalar çok önemli. Bütün arayışlar saygıdeğerdir, ama iri kalpli yiğitlerin arayışı, bana, daha anlamlı ve gerçeği bulmaya daha yakın gibi görünüyor. Tabii, burada şaire atfedilen fedakarlık vasfı da gözardı edilecek gibi değil.

Şair Levent Dalar, 1971 yılında Zonguldak'ta dünyaya gelmiş. "Ağaç kedi ve tırnak", şairimizin -uzun zamandır şiir yazmasına rağmen- yayınlanan ilk şiir kitabıdır. Şiir ve yazıları Sombahar, Dergah, Yedi İklim, Ludingirra, Düşlem, Şiir Oku ve Kırklar gibi çok farklı yelpazelerde yayın yapan dergilerde yayınlanmış Levent Dalar'ın. Halen Kırklar dergisinin eleştiri editörlüğünü yürütüyor. "Ağaç kedi ve tırnak" arayan ve aradığını paylaşan şairin, Levent Dalar'ın ilk şiir kitabıdır. Şair Levent Dalar'la şiir kitabı "Ağaç, kedi ve tırnak"a dair hoş ve kısa bir sohbet yaptık...

"Gerçek olan hayattır" diyorsunuz.. Peki şiirinizle hayatınız arasında nasıl bir bağ var?

"Gerçek olan hayattır" bir reklam sloganıydı, doksanlı yıllarda şimdi hatırlamadığım bir sigorta şirketine ait. Hayattan daha önemli bir şey olmadığını, gündelik telaş içinde eşya peşinde koşarken hayatı unutmamak, onu sağlama almak gerektiğini vurgulayıp bizi hayat sigortası yapmaya çağırıyordu. "Ağaç, kedi ve tırnak" da öleceğini keşfeden bir insanın ölüme dair şiiridir. Genç bir insanın ölümü anlamaya çalışması... Gerçek olanın nereye kadar gerçek, sahte olanın nereye kadar sahte olduğunu iyi bilmek gerek. İnsanın hayatını anlaması ve onu koruma altına alması, ancak kendi iç derinliklerini erdemle, layikiyle keşfedebilmesinden geçiyor.

Şiirlerinizde öykü tadı var, bu, nereden kaynaklanıyor? Ya da bu yargıya katılıyor musunuz?

Ben, şiiri tek bir sonuç olarak görmüyorum. Hayatın içinde, sürekli hareket eden bir insanın eylemleri içinde bir eylem olarak görüyorum. Tek, güçlü ve süslü bir sonuç değil de, insanın bütünüyle kendisi. O nedenle, evet, öykü denebilir ama belki masal daha uygun bir karşılık olabilir.

Niyaz-i Mısri'nindizeleri ile açıyorsunuz kitabı. İskender'in kılıcı, Musa'nın asası, Kızıldeniz, Mevla, Yunus, Ene-l hakk, Hallac-ı Mansur, Çarmıhtaki Peygamber, Yezid, Azrail, Sahte Peygamber, Lanetli ırk, derviş, İblis, bir lokma, bir hırka, vs. şeklinde dini içerikli kavram ve kişilere çok sık başvuruyorsunuz. Neden?

Anlamaya, doğruya daha fazla yaklaşmaya çalışıyorum. Şiirimin içinde Hz. İbrahim de olabilir, bir kavram olarak şeytan da. Değil mi ki her şey ömrümüzün içinde, şiirin de içinde olabilir.

Kitabın sonuna düştüğünüz notta şiirlerin yazılış tarihinin Mart 1992 olduğunu söylüyorsunuz. Bizse sizi daha çok 1992'lerden sonra yazdıklarınızla tanıdık. Neden 10 yıl beklediniz?

Özel bir neden yok. Ben edebiyat dünyasına hep kıyısından iliştim. Kitap için özel olarak hiç uğraşmadım. Ne zaman kısmet olursa o zaman olsun istedim. Kısmet on yıl sonrasınaymış. Sonraki yazdıklarımı ise bekletmiyorum. Kırklar ve Dergah'ta yayınlanan şiirler 96-97 yılları arasında yazıldılar.

Kitabın ismi başta olmak üzere kitabınızdaki şiirlerin başlıkları çok ilginç. Bunu özellikle mi yapıyorsunuz?

Ben şiirin, başlığından başladığını düşünüyorum. Mustafa Kutlu'nun söylediği gibi başlık da şiir içinde bir şiir olmalı. İnsan girdiği bir binanın kapısını ve çıkışını en çok hatırlar. Şiire karşı bir çekim yaratsın, soru işaretleri kursun, okuru, gücü yeterse azıcık sarsalasın, o kadar.

SADECE 'ARAYAN' DEĞİL 'UYARAN' BİR ŞAİR

Sadece arayan ve paylaşan değil aynı zamanda uyaran bir şair Levent Dalar. "Aşk bir kayanın dibinde/üç günlük ölü bulundu" derken kuru bir haberden öte, bir an için aradığını bulmuş gibi bir imada da bulunuyor, ama vazgeçiyor, çünkü, farkediyor ki, aramak bile başlıbaşına büyük ve değerli bir ilk adımdır. Dalar'ın, geleneğe yaslanan bir söylemi var, ama formu modern. Dine ve tasavvufa yatkın. Ona paralel olmayı, onunla çatışmamayı önemsiyor. "Siz şiirinizi genç kuşak şairleri arasında nereye oturtuyorsunuz? Beslendiğiniz kaynaklar nelerdir? Eski ve yeni şairlerden kendinize yakın bulduğunuz kimler var?" sorumuzu şöyle cevaplıyor: "Ben kendimi, genç ya da yaşlı hiçbir kuşak içinde, hiçbir yere oturtmuyorum. Bunu yapmak bana da düşmez zaten. Eğer yazdıklarım geleceğe kalırsa o günün okurları hepimizi bir yerlere konduracaklar. Benim yapmam gereken sanırım sadece yazmak, iyi yazmaya çalışmak. Kendime yakın bulduklarım diyerek isimler sıralamak benim hoşlandığım bir üslup değil, ama şunu söyleyebilirim: Kırklar'da yazıyor olmaktan memnunum. Kalem arkadaşlarımı seviyorum. Okuduğum her şeyden de etkilendiğimi söyleyebilirim."


 
Yeşil papağan konuşacak
Bu yıl yitirdiğimiz Memet Baydur'un "Yeşil Papağan Limited" adlı oyunu yeniden sahnede.
Bursa Sinema Şenliği başlıyor
Bursa Büyükşehir Belediyesi, Bursa Kültür Sanat ve Turizm Vakfı ve Çağdaş Sinema Oyuncuları işbirliği ile iki yıldır düzenlenmekte olan "Bursa Sinema Şenliği"nin üçüncüsü, bu yıl 1-4 Mayıs tarihleri arasında Bursa Tayyare Kültür Merkezi'nde gerçekleşiyor. Bugün 18.30'da, son İstanbul Film Festivali'nde Büyük Ödül'ü kazanan Ümit Ünal'ın "9" adlı filminin gösterimi ile başlayacak şenliğin ilk günü 21.00 seansı'nda, geçen yıl İstanbul Film Festivali'nde ve SİYAD değerlendirmesinde En İyi Film seçilen Derviş Zaim'in "Filler ve Çimen" adlı yapıtı gösterilecek. Aynı gün, saat 16.00'da Tarık Akan "Anne Kafamda Bit Var" adlı kitabını imzalayacak. Nazım Hikmet'in anısına ayrılan şenliğin ikinci gününün programında, Nazım Hikmet'in senaryosunu yazdığı, Azeri yönetmen Ejder İbrahimov'un çektiği "Bir Mahalleden İki Delikanlı" ve Başar Sabuncu'nun yönettiği "Yolcu" adlı filmler yer alıyor. Aynı gün saat 16.00'da Atıf Yılmaz "Bir Sinemacının Anıları" adlı kitabını imzalayacak. Şenliğin üçüncü günü saat 13.30'da yapımcı Arif Keskiner "Çiçek Gibi" adlı kitabını imzalayacak. Ardından, Kazım Öz'ün "Fotoğraf" ve Serdar Akar'ın "Maruf" adlı filmleri gösterilecek. 21.00 seansında ise, Tunç Başaran'ın "Sen de Gitme" adlı yapıtı var. Şenliğin son günü olan 4 Mayıs Cumartesi'nin programında dört film yer alıyor: Çağan Irmak'ın "Bana Şans Dile", Barış Pirhasan'ın "O da Beni Seviyor", Ali Özgentürk'ün "Balalayka", Semir Aslanyürek'in "Şellale" filminin gösterimi ile sona erecek olan şenliğe bu yıl çok sayıda sinema oyuncusu katılıyor.
1 Mayıs 2002
Çarşamba
 
Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED