T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Örgütlü şiddet

Yirminci yüzyıl, özellikle Avrupa için savaş yüzyılı oldu. Avrupa dünyanın en kanlı iki büyük savaşını yaşadı. Bu savaşlarda askeri hedeflerle birlikte şehirler de baştan sona yakılıp yıkıldı. Savaşlarda askerlerden daha çok siviller öldü. Savaş kayıplarına bir de kin, şiddet ve öç öğretilerinden ölenler eklenirse, Yirminci yüzyılda "devlet terörü" ya da "örgütlü şiddet" doruk noktasına ulaştı denilebilir.

Marks'ın Hegel'den aldığı diyalektik düşünceyi bir sınıf savaşına dönüştürmesi, Rusya ve Çin'de de milyonlarca insanın ölümüne yol açtı. İşçi sınıfının iktidarına giden yolda her türlü cinayet mübah sayıldı. Stalin'in tek başına yirmibeş milyon insanın ölümünden sorumlu olduğu biliniyor. Örgütlü şiddet yüzyılında yüz milyona yakın insan öldü, daha fazlası da sakat kaldı.

Bosna ve Kosova katliamından sonra Avrupa'da savaş dönemi büyük ölçüde kapandı. Avrupa Yirminci yüzyılda örgütlü şiddetin bedelini çok ağır biçimde ödedi. Bunun sonucu, özellikle Avrupa Birliği ülkelerinde savaş çılgınlığı dönemi artık kapandı. Elli yıl önce, birbirinin can düşmanı olan İngiltere, Fransa ve Almanya aralarındaki sınırları kaldırarak "şemsiye devlet" çatısı altında birleşti.

Yirmibirinci yüzyılda savaşlar, Avrupa'dan Asya'ya kaydı. İsrail Filistin'de "topyekun savaş"ın en son örneğini veriyor. Filistin şehirleri yerle bir edildi. Rusya Çeçenistan'ın bütün şehirlerini Cenin gibi, içindeki insanlarla birlikte bombaladı. Çin Doğu Türkistan'da baskı ve şiddet uygulamada Rusya'yı aratmıyor. Hindistan Keşmir'deki toplu kıyımlarla yetinmeyerek, örgütlü şiddeti, ülkedeki Müslüman bölgelerine taşıdı.

Rusya, Çin ve İsrail Yirminci yüzyıl Avrupa'sını Asya'ya taşıdılar. Avrupa'da iki dünya savaşı ve dayatmacı yönetimler milyonlarca insanın ölümüne yol açmışlardı. Yeni yüzyılda da Asya'nın örgütlü şiddet yönetimleri soykırımda Avrupalı'larla büyük bir yarış içindeler. Asya'nın dört örgütlü şiddet ülkesi, Yirmibirinci yüzyılı Asya için savaş yüzyılı yapacaklar.

Örgütlü şiddet, toplumların ekonomik, sosyal ve kültürel hayatını dinamitliyor. Almanya'da Nazizm, Rusya ve Çin'de Komünizm nasıl bir çöküntüye yol açmışsa, örgütlü şiddet de Asya ülkelerinde aynı tahribatı yapıyor.

Dünyada ne adına yapılırsa yapılsın, örgütlü şiddet, bütün insanlığın ortak kültüründe onulmaz yaralar açıyor. Nazilerin Almanya'da, Ruslar'ın Orta Asya'da, Çinliler'in Doğu Türkistan'da yaptıklarıyla, İsrail'in Filistin'de yaptıkları arasında bir fark yok. Türkiye Avrupa ile Asya arasında bir tercih yapmak zorunda. Asya'da yer alırsa hem içeride hem de dışarıda örgütlü şiddetin odağında olacak.

Türkiye'nin dünyadaki yerini bulmasında en büyük görev ve sorumluluk, siyasi partilere düşüyor. Siyasi partiler kendi aralarında dayatmacılığa karşı açık ve kesin bir tavır koymazlarsa Türkiye örgütlü şiddetin hem sıcak, hem de soğuk savaşından yakasını kurtaramayacak. Siyasi partiler demokrasi ortak paydasında birleşerek, her türlü dayatmacılığa karşı ortak eylem planı hazırlamak zorundalar.

Dayatmacılığa karşı durmak yalnız hedef alınan siyasi partinin görevi değildir. Dün DP, CHP, MSP, RP ya da FP'sine yapılanlar, bugün AKP ve MHP'ye de yapılabilir. Siyasi partiler, demokrasiye ya sahip çıkarlar ya da dayatmacılara teslim olurlar.

Toplumun sesine kulak vermeyenler, dayatmacıların sesine kulak vermek zorunda kalırlar.

Örgütlü şiddetin ustaları unutmasın, toplumun sesi zorbalığın sesi değildir.


1 Mayıs 2002
Çarşamba
 
NAZİF GÜRDOĞAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED