T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

K Ü L T Ü R

Reklam uçar, eser kalır

İki film projesi için İstanbul'a gelen Kırgız edebiyatının dünyaca ünlü kalemi Cengiz Aytmatov'la çalışmalarını ve edebiyatı konuştuk.

Kırgız edebiyatının dünyaya açılan kapısı olan Cengiz Aytmatov, bugünlerde iki film projesi için İstanbul'da. Azeri yönetmen Tevfik İsmailov'la 'Beyaz Gemi' adlı eserinin ve 'Alperenler' adlı yeni bir filmin senaryo çalışmalarını yapan Aytmatov, kompleks bir yaşama sahip olan günümüz modern insanının sıkıntılarına hitap eden, kolay okunan ve edebi yönü cılız olan kitapların çok satmasını, teknolojik devrimle başlayan hızlı değişim sürecine bağlıyor. Aytmatov'la değişen, farklılaşan, farklılaştıkça özünden uzaklaşan 'acele edebiyat' ile özgün, kalıcı, çağlar ötesine uzanan 'kalıcı edebiyat' üzerine konuştuk.

Postmodern romanlar roman bile değil

Yapıtlarında Kırgız kültürünün folklorik öğeleri kadar Rus edebiyatının da izleri görülen Aytmatov, ülkesini temsil etmek için yurt dışında yaşamasının edebi kişiliğinde yeni sayfalar açtığını ve tüm etkilenmelerinin ürünlerine bir şekilde yansıdığını belirtiyor. 20. asrın en büyük romancılarından biri sayılan ve daha kendisi yaşarken kitapları dünya klasiklari içinde yer alan Aytmatov, yeni ve sıra dışı roman türlerine karşı da temkinli yaklaşıyor: "Ben postmodern romanları roman olarak kabul etmiyorum. Çünkü bu tür kitaplarda kalıcı olan hiçbir şey yok; okuyacak ve unutacaksınız. Bu romanlarda edebiyat yapılmıyor ve ana fikirleri yok. Postmodern dediğiniz romanlar bugün tamamen reklamlara bağlı. Reklamını yapmazsanız, dünyaya tanıtmazsanız ne kadar büyük bir roman yazarsanız yazın, kimsenin dikkatini çekmez."

Aytmatov, insanlığa hiçbir faydası dokunmayan romanların yok sattığını ve bu gelişmelerden bir edebiyatçı olarak kaygılandığını da söylüyor: "Rusya'da bugünlerde çok ilgi gören bir roman var. Romanın konusunu ise insanların aileleriyle bir araya gelerek başka bir insanı pişirip yemesi oluşturuyor. Böyle bir vahşet roman olabilir mi? Ama bu postmodern romanların en güzel örneklerinden biri sayılıyor, bugün Rusya'da bu kitapların okunması için reklamlar yapılıyor, paralar kazanılıyor, yazarların ardından yüzlerce insan koşuyor ve o eserlere de kült eserler gözüyle bakıyorlar. Rusya'da şu anda bu tür manadan yoksun kitaplar yaygınlaştı, belki yavaş yavaş Türkiye'ye de gelecek. Ama umut ederim gelmez."

Popülizme kayan yazarların medya desteği aldığını söyleyen Aytmatov, "Ama genç Cengiz Aytmatov kitap yazarken kimse onu desteklemez, reklamını yapmaz, parası da yok ki yazdığı kitabı basabilsin" diyerek günümüzün imaja dayalı estetik anlayışına sitem ediyor ve ekliyor: "Ama bilemem bu romanlar mı kalıcı olacak, yoksa bizim romanlarımız mı, onu zamanla göreceğiz."

Emperyalist güçler arasında ezilenleri anlatacak

Eserlerinde değişen dünyanın yeni ahlaki değerlerinden etkilenen insanlarla, eskiyi yaşamakta kararlı olan ve geleneklere bağlı olan kahramanlar arasındaki çatışmaları konu edinen ve her zaman topluma bir mesaj verme kaygısı taşıyan Aytmatov, "Kassandra Damgası" adlı ütopik romanından sonra bugünlerde yeniden okuyucuyu geçmişin derinliklerinde gömülü kalan gizlere götüren bir roman yazma hazırlığında.

"Bize biraz anlatın" dediğimizde şunları söylüyor ünlü yazar: "Aytmatov'un yeni yazdığı romanın konusunu yaşlı bir kadının geçmişiyle hesaplaşması oluşturuyor. II. Dünya Savaşı yıllarında gençlik günlerini geçiren yaşlı bir köy öğretmenin, gençlik yıllarında âşık olduğu bir erkek savaş sırasında kaybolmuştur. Savaşta mı yoksa esir kamplarında mı öldüğü bilinemeyen sevgilisinin aşkı, yaşlı kadının hayatında öyle derin bir izler bırakmıştır ki, hayatı boyunca başka bir erkeğe asla alıcı gözle bakamamıştır. Ancak o, sonu hep hüsranla neticelenen bekleyişlere rağmen yıllar boyunca sevgilisinin geri dönmesini beklemiştir. Yalnız yaşayan yaşlı kadın, köy öğretmenliği yaparak geçimini sağlamaktadır. Ancak yurt dışında bir sempozyuma davet edilmesiyle bütün işler tersine döner; çünkü yaşlı kadın yıllar sonra II. Dünya Savaşı'nın aslında vatan uğruna yapılan bir savaş olmadığını, iki emperyal güç arasındaki çekişmeye dayandığını farkeder.

Biz harcandık, bari gençleri uyaralım

Bu gerçeği farketmesi son darbedir. Çünkü bütün hayatını onurlu bir savaşa adayan sevgilisinin geri dönmesini bekleyerek geçiren yaşlı kadın, hayatının son demlerinde savaşın anlamsızlığını anlamaya başlar. Ve o andan itibaren yaşlı kadın kendi kendisiyle hesaplaşmaya başlar. 'Benim yıllar sonra anladığım bu gerçeği, emperyal güçlerin tuzağına düşen gençlere nasıl anlatabilirim?' diye zihin muhasebesi yapmaya başlayan roman kahramanını artık hayata bağlayacak bir neden de kalmaz."

'BEYAZ GEMİ' FİLM OLACAK

Eserlerinde Kırgız tarihinden, geleneğin yüzlerce yıllık birikiminden, Talas Vadisi'nin kültürel atmosferinden ve özellikle Kırgızlar'ın dünyaca ünlü Manas Destanı'ndan çok etkilenen ve bu öğeleri yapıtlarına yansıtan Aytmatov, J.R.R. Tolkien'in fantastik romanından sinemaya uyarlanan 'Yüzük Kardeşliği' filminin tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de büyük yankılar uyandırmasını, Türkler'in kendi mitolojilerini fazla bilmemesine bağlıyor. Köklü bir tarihin ve zengin bir kültürün, yararlanılması bilindiğinde güçlü edebi yapıtlar ortaya çıkarabilmek için yeterli olduğunu, yapıtlarıyla kanıtlayan Aytmatov, postmodern edebiyatın insanların cebindeki parayı almayı hedeflediğini, kendisinin edebiyat yapmasının amacının da insanları biraraya getirmek ve birbirine yakınlaştırmak olduğunu söylüyor.

Ünlü edebiyatçı bugünlerde Beyaz Gemi adlı eserinin senaryosunu yazmakla meşgul. Kırgızistan'da doğan 'Beyaz Gemi'nin konusu günümüz İstanbul'una uyarlanacak. "Bunca zamandır çeşitli vesilelerle İstanbul'a gelip gidiyoruz, ortak bir sanatsal çalışma yapmak istedik" diyen Aytmatov, eserin adaptasyon çalışmalarını Azeri yönetmen ve akademisyen Tevfik İsmailov'la birlikte yürütüyor. İsmailov'le aynı zamanda 'Alperenler' isimli bir başka senaryo çalışması daha yapan Aytmatov, senaryonun konusunu şöyle açıklıyor: "Filmin esas kahramanı bir öğretmen olacak, şu anda o bizim ikimizin arasında ordan oraya koşuyor. Bu koşuşturmacanın sonucunda öğretmen bize ne söylerse senaryo o şekilde gelişecek" Filmlerin yönetmenin ve oyuncularının ise kim olacağı henüz belli değil.

 
Teoman konser dizisine başlıyor
Son albümü 'Gönülçelen'in turnesine dün Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nda verdiği konserle başlayan Teoman bu akşam Bostancı Gösteri Merkezi'nde olacak. İstanbul'un kültür sanat merkezlerindeki konserler de sürüyor. Grup Gündoğarken, ertelen konserini 23 Ocak'ta İş Sanat Merkezi'nde gerçekleştirecek. İstanbul Devlet Opera ve Balesi ayın 22'nde Verdi'nin 'Maskeli Balo' operasını, 23'ünde 'Ferhad ile Şirin' balesini, 24'ünde Carl Off'un 'Carmina Burana' oratoryosunu, Atatürk Kültür Merkezi salonlarında sunacak. Cemal Reşit Rey Salonu'nda ise 23 Ocak'ta ney ve tanbur resitali var. CRR'de bu hafta ayrıca 'Uygur Müzik ve Dans Günleri' gerçekleştirilecek. Bu kapsamda 25 Ocak'ta Uygur Müzik ve Dans Topluluğu, 26 Ocak'ta ise Uygur halk danslarını sergileyecek.
HASAN EL-BENNA'NIN HAYATI FİLM OLUYOR
İslam Dünyası'nın tanınmış simalarından ve İhvan-ül Muslimin hareketenin kurucusu şehid Hasan el-Benna'nın hayatı filme çekiliyor. Hasan El-Benna'nın oğlu Seyfulislam, Kudüs Press gazetesine yaptığı açıklamada, filmin senaryosunun bittiğini ancak bazı maddi sorunlarının bulunduğunu belirtti. El-Benna'nın hayatının doğumundan, şehid olduğu güne kadar tüm yönlerinin ele alınacağını belirten Seyfulislam, filmin Ömer Muhtar veya Sedat filmi tarzında olacağını ifade etti.
"AYAKTA KALAN SON KADIN" ÇIKTI
Uluslararası düzeyde tanınmış bir kızılderili kadın savaşçı olan Winona LaDuke'un Mississippi Nehri'nin kaynağı yakınlarında yaşayan Anishinaabe kabilesinin 7 kuşak yaşam öyküsünü anlattığı "Ayakta Kalan Son Kadın" adlı kitabı Türkiye'de de yayımlandı. Aykırı Yayıncılık'tan çıkan kitapta, Anishinaabe kabilesinin 1860'dan başlayarak bugüne kadar yaşam öyküsü, bir kızılderili kadının bakış açısıyla anlatılıyor. Ojibwe dilinde 'Ayakta Kalan Son Kadın' anlamına gelen 'Ishkwegaabawııkwe' adlı kitapta, beyaz adamın kıtaya egemen olmasından sonra kızılderili kabilelerin kültürlerini ve topraklarını nasıl savundukları konu ediliyor.
Latino Americano karikatürler
İstanbul'da Schneidertempel Sanat Merkezi ile Ankara'da Karikatür Vakfı tarafından, ortak bir girişimle Latin Amerika Karikatürü'nü ülkemizde tanıtmak amacıyla bir sergi ve sergide yer alan eserleri kapsayan bir albüm hazırlandı. Arjantin asıllı karikatür sanatçısı Marlene Pohle'un derlediği karikatürlerden oluşan sergide çeşitli Latin Amerika ülkelerinden 31 sanatçının eserleri bulunuyor. Mayıs ayında Ankara'da düzenlenecek olan 8. Karikatür Festivali'nde de yer alacak olan sergi, İstanbul Schneidertempel Sanat Merkezi'nde 9 Şubat'a kadar gezilebilir.
20 Ocak 2002
Pazar
 
Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED