T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R

Ölüler borç ödeyemez

Türkiye, Arjantin'e benzemez! Son günlerde bütün siyasetçilerin, hatta bilimadamı ve gazetecilerin dilinden buna benzer cümleler dökülüyor. Neden benzemezmiş peki? Efendim, bizim değerlerimiz farklı imiş. Türk milleti birbirine destek oluyormuş, kimse akrabasını sokağa mahkum etmiyormuş, vesaire. Yahut, ikili bir ekonomik yapı varmış; resmi olanın yanısıra, gizli bir ekonomik faaliyetle halk ayakta kalmayı başarıyormuş... Bütün bunlar bir ölçüde doğru. Fakat temel sosyolojik gerçeği farketmemizi de gölgeliyor.

Bana sorarsanız, millet 'büyüklüğünden' sokağa dökülmüyor. Devletinin acz içinde kıvrandığını görüyor. Ne kadar zulüm görüyor olursa olsun, devlete sahip olmanın ne büyük bir nimet olduğunu derin bir tarihî bilinçle kavradığı için, yatalak devletine kıyamıyor.

Başbakanının, 'stratejik partner' havasında çıktığı ABD yolculuğunda üçüncü sınıf devlet başkanı muamelesi görmesini 'içine sindiremiyor'!...Keşke, diyor, daha fazla baskı görsem de, Başbakanım dünyanın gözünde bu kadar küçülmüş olmasa!

Millet, devletine acıyor. Onu, kötü yola düşmüş bir delikanlı gibi görüyor. Yol kötü, ama oğlan bizim. Zamanla uslanır, askere gönderilir, ardından da eveririz. Bir de Terzi Musa Amca'nın yanına verdik mi, basbayağı adam olup çıkar. Hele biraz sabredelim. Temel değerlerden söz edeceksek eğer, bence en temel değer budur işte: Devlet olma bilinci! Türkler'in Avrasya tarihine en büyük katkıları da bu noktadadır zaten. Bu bilinçle çok sayıda halkı birarada, birbirleriyle çatıştırmadan yönetmeyi becerebildiler. Ne zaman ki Türkler devlet yönetmede emekliye ayrıldılar, Asya'nın ortasından Avrupa'nın ortasına kadar uzanan geniş coğrafyada huzur içinde yaşamak hayal oldu.

IMF'nin derdi sanayileşme değil

Çerçeve Yayın Kurulu önemli bir hususu öne çıkarıyor: IMF adı nedense hep finansal krizlerle beraber anılıyor. Kriz çıkıyor ve IMF hemen devreye giriyor.

Dolayısıyla, IMF'nin gerçek anlamda muhasebesini yapabilmek, krizlerin muhasebesini yapabilmeyi gerektiriyor. Aslına bakarsanız, finans krizleri normal akla sığmıyor. Geçen yılki peşpeşe krizleri hatırlayalım. Bir iki gün içinde faizler yüzde 40'tan yüzde 2000 veya yüzde 60'tan yüzde 7500 düzeylerine nasıl çıkar? Daha da önemlisi, kısa bir süre sonra eski seyrine nasıl iner?

İki yıl önceki IMF-destekli Merkez Bankası programı MÜSİAD toplantılarında, çok eleştirilmişti. Programın hedefi doğru, fakat mantığı ve araçları hatalı idi. Enflasyonist ortamda hakiki bir sanayileşme olamaz. Bu bakımdan, enflasyonu köklü biçimde aşağı çekmeyi amaçlayan bir program alkışlanmaya layıktı. Ancak, programın mantığı yanlıştı, çünkü döviz üretme yeteneği zayıf bir ekonomide, döviz kurunu baskı altında tutarak enflasyonu düşürmeyi amaçlıyordu. Oysa, döviz kurunu arzu ettiğiniz seviyede tutabilmeniz için, yeterli dövize sahip olmanız gerekir.

Yine birçok MÜSİAD raporunda altı çizildiği üzere, Türk sanayileşmesi teknolojisiz bir sanayileşmedir. Teknolojisiz sanayi döviz üretemez, tam aksine tüketir. Birkaç istisna ile, Türkiye'nin büyük sanayi şirketleri döviz yutan birer kara deliktirler. Ortalama olarak, bir satıp iki alıyoruz. Bu yüzdendir ki, yıllık ticaret açığımız 15-20 milyar $, cari işlemler açığımız ise 10 milyar dolar düzeyinde dolaşıyor. Böyle bir ekonomide, döviz kurunu baskı altında tutmak, ihracatçı şirketler bakımından, köpekleri salıverip taşları bağlamak demektir.

Yayın Kurulu doğru bir belirlemeyle sunuşu sonuçlandırıyor: Bir kurum olarak IMF'ye karşı çıkmanın anlamı yoktur. Problemin kaynağı IMF değil, Türk hükümetleridir. Kısa vadecilik ve kayırmacılık, yöneticilerimizin basiretini bağlamakta, boyuna aynı hataları tekrarlamaya zorlamaktadır.

Şu günlerde estirilen yalancı bahar havasına rağmen, biz IMF-destekli istikrar programının, reel ekonomiyi canlandıracak önemli unsurlar taşımadığı için yarardan çok zarar getireceğini bir defa daha vurguluyor ve yöneticileri basiretli davranmaya çağırıyoruz.

MÜSİAD'IN IMF DOSYASI

Söz Arjantin'den açılmışken IMF meselesini yeniden ele almamak mümkün değil. Gerçekçi olalım: IMF hiçbir ülkenin düşmanı değildir; hiçbir halkın ölmesini de istemez (Ölüler borç ödeyemez çünkü!) Tek amacı, ilgili ekonominin 'borç ödeyebilir' duruma gelmesidir. Yunan eşkıya Prokrüst'ün yatağı gibi, standart bir reçetesi vardır. Ben beni bildim bileli, IMF hep aynı reçeteyi uygular ve ülke borçları boyuna katlanır. Bunu salt ekonomik bir süreç olarak algılamak mümkün değildir. Büyük bir siyaset oyununun parçasıdır bu. MÜSİAD'ın özenle hazırladığı Çerçeve dergisi son sayısında bu oyunu ayrıntılı biçimde işlemiş. Yayın Kurulu sunuş yazısında şu soruya cevap arıyor: "IMF kapitalist sistemin günah keçisi mi, yoksa gerçekten Batı-dışı ekonomileri manipüle etmeye memur bir kuruluş mu?" Sağcısı da, solcusu da işler kötü gitti mi IMF'yi suçluyor; ama iktidar olduklarında hepsi de bu kuruma el açıyor. Başbakan Bülent Ecevit, geçen yıl istikrar programı çıkmaza girince "IMF çağdışıdır" diye demeç vermiş, fakat iki gün sonra sözünü geri almıştı. Şimdi herkes IMF sayesinde ülkeye gelecek dolarları beklediğinden, kimse mevcut istikrar politikasının doğruluğunu tartışmıyor. Ama sözü edilen para gelmezse, o zaman yine kıyamet kopacak demektir.

IMF, Dünya Bankası ve GATT (şimdi artık WTO) gibi kuruluşlar, kapitalist sistemde "serbest" bir düzen oluşturulması amacıyla tesis edildiler. Birinci ve İkinci Dünya savaşları arasındaki yaklaşık 20 yıl içinde dünya ekonomisinde öylesine bir korumacılık uygulandı ki, dünya imalat hasılası ciddi biçimde artarken, dünya ticareti bir o kadar gerileme gösterdi. Özellikle büyük ülkeler kendi içlerine dönüp, rakiplerine (hasımlarına) ticaret yoluyla koz vermemeye çalıştılar. Bu korumacı (merkantilist) politikaların faturası, 60 milyon insanın ölümüne yol açan İkinci Dünya Savaşı oldu. Bunun üzerine, daha savaş sona ermeden, serbest bir dış ticaret düzeni için kollar sıvandı. Bu amaçla tesis edilen finansal kuruluşların ayrıntılı serüvenleri MÜSİAD dosyasının ilgili bölümlerinde ele alınıyor.


20 Ocak 2002
Pazar
 
MUSTAFA ÖZEL


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED