T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Ölü Nazım'a hayat, hayattaki 'Nazım'lara ölüm!

Ben sanatçıların sanatlarıyla öne çıkmasını ve varsa bile siyasi düşüncelerini kendilerine saklamalarının daha isabetli olacağını düşünenlerdenim. Çünkü sanatıyla sevilen insanın siyasi düşüncesi öğrenildiğinde siyasi düşüncesine katılmayanların ona olan saygı sevgi ve özellikle sanatına olan ilgi zedeleniyor.

Mesela, ben keyifle dinlediğim bir ses sanatçısının bana aykırı düşen siyasi görüşünü öğrendiğimde onu aynı zevkle dinleyemiyorum.

Nazım Hikmet için de aynı kural geçerli. Bir şair olarak tebarüz etseydi, inancına ve düşüncesine iltifat edilmeden nice aykırı sanatçının takdir edilmesi gibi Nazım Hikmet de bir sanatçı olarak her kesim tarafından takdir görürdü.

Öyle olmadı, Nazım Hikmet'in komünistliği, insan kasabı komünist liderlere övgüsü öne çıktığı için dindar kesim tarafından sevilmedi. Ben de sevmiyorum. Sevmiyorum çünkü milyonlarca insanın özgürlüğünü elinden alan ve milyonlarca masum insanın kanına giren komünizme ve önderlerine alkış tutarak zulme destek olan birine gönlümde sevgi besleyemiyorum.

Doğumunun 100. yılında itibarını iade edercesine yapılan törenlerin mantığını da kabul edemiyorum ve kınıyorum.

Kınıyorum çünkü gerek devleti temsil eden zevat gerekse Nazım Hikmet'i savunan çevreler nalıncı keseri gibi tavır sergilemektedirler.

Sanat adına bir şahsa saygı duyulması takdir edilecek bir yaklaşımdır. Ancak bu yaklaşımın mantığı inandırıcı değildir, onun için yadırgıyorum.

Yadırgadığım taraf Nazım Hikmet'in anılması bir şiir ve sanat adamı olarak saygı görmesi değil, aynı saygının aynı konumdaki başka önemli şahsiyetlerden esirgenmesidir.

Nazım Hikmet mevcut Anayasa ve yasalara göre hâlâ suçluluğu devam eden bir şahsiyettir.

Devletimizin temsilcileri bir yandan mevcut yasalara göre hâlâ suçlu olan, üstelik başka ülkenin vatandaşı ve hayatta bulunmayan birine saygılı davranmaya azami gayret ederken, şu anda hayatta olan ve Nazım Hikmet'in işlediği suçları da işlememiş olan nice şahsiyetin adının anılmasını bile tehdit olarak görmesini yadırgıyorum.

Eğer Nazım Hikmet hakkında bir adli hata yapıldıysa bunu yapılan öteki adli hatalarla birlikte değerlendirmek ve aynı hataya kurban giden bütün mağdurlara itibarlarını iade etmek gibi mantıklı bir tavır dururken sadece Nazım Hikmet'e itibar iadesi çabalarını yadırgıyorum.

Bütün mağdur ilim fikir sanat ve siyaset adamlarının itibarlarını iade ve hizmetlerini takdir etmek çabası yerine sadece komünist olan Nazım Hikmet'e itibar iadesi, bütün dünyada iflas bayrağı çekmiş ve tarihe gömülmüş komünizmin ülkemizde devlet eliyle ihya ediliyor kaygısını doğurduğu için yadırgıyorum.

Bu nasıl mantıktır ki, bir Türk vatandaşı hak ettiği ikinci vatandaşlığı bahane edilerek halkın oylarıyla girdiği Meclis'ten protestolarla kovulurken, ayakta alkış tutarak Meclis'ten kovanların arasında bulunan bir bakan bugün kalkıp üstelik Rus vatandaşı olan ve vatana ihanet ile isyana teşvik suçlarından mahkum olmuş Nazım Hikmet için anma töreninde saygı duruşunda bulunuyor ve methiyeler diziyor? Bu yetkililer neden Türk vatandaşlığını koruyarak ikinci vatandaşlık elde etmiş bir milletvekiline karşı aynı duyarlılığı göstermiyor?

Bu nasıl mantıktır ki, 312'dan nahak yere mahkum olmuş nice önemli şahsiyet bugün hayatta olduğu halde öncelikli tehdit unsuru ilan edilirken, daha ağır ithamlarla mahkum olmuş ve üstelik bugün hayatta dahi olmayan Nazım Hikmet'e devlet adamlarımız övgüler dizmektedir?

Bu nasıl mantıktır ki, komünizmi yüceleyen ve halkların haklarını savunan Nazım Hikmet yasalara göre mahkum olmasına rağmen devlet adamlarımız tarafından takdir edilirken ve saygıyla anılırken, kendi lisanıyla öğrenim görmek isteğiyle dilekçe verenler kodeslere tıkılıyor?

Bu nasıl mantıktır ki, bizzat cumhuriyetin kurucusuna ağır hakaretler içeren sözlerin sahibi Nazım Hikmet bugün baş üstünde taşınmak istenirken, sözlerinden cımbızlarla kelimeler çıkarılıp mahkum edilen ve halen hayatta olan nice şahsiyet terörden daha tehlikeli addediliyor?

Bu nasıl mantıktır ki, devletin aleyhine çalıştığı, isyana teşvik ettiği gerekçesiyle mahkum edilen ve Rus vatandaşı olan Nazım Hikmet bakanlık eliyle anılırken, devlete bakanlık hatta başbakanlık yapmış hayattaki insanlar toplum dışına atılmaya çalışılıyor?

Bu nasıl mantıktır ki, doğumunun 100.yılında Nazım Hikmet devlete isyan suçuyla mahkum edildiği halde şair ve sanatçı olarak devlet desteğiyle kutlanırken, şu anda halkın bağrına bastığı ve yapılan tüm anketlerde birinci çıkan bir liderin sırf şiir okuduğu için siyasi haklarının elinden alınmasını hazmediyor ve önündeki engelleri kaldırmak yerine mahkum etmek istiyor?

Bu vatan evlatlarının değerini de öldükten sonra 100. yılında mı anlayacağız?!


20 Ocak 2002
Pazar
 
Resul Tosun
RESUL TOSUN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED