AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
"Şimdi... Anayasa değişmeli, Çankaya'nın yetkileri azaltılmalı"

Milli Güvenlik Kurulu'nun sistem içindeki pozisyonunda yapılan değişiklikler, demokrasinin çoktandır tıkalı damarlarını açmıştır. Bu müthiş adımın en görünür sonucu; artık her olayda gözlerin kışladan yana çevrilmesini önlemek ve "acaba asker ne der?" sorusunun gündemden düşmesi olacaktır. 7. Uyum Paketi'ndeki değişiklikler sistemin taşlarının yerli yerine oturması için hem bir koordinat belirlemekte, hem de istikamet vermektedir. Meclis, Türk düşünce hayatının entellektüel birikimi ve gayretini taçlandırarak sessiz sedasız bir devrim gerçekleştirmiştir.

Paketin sahibi konumundaki kurumlardan birisinin başında bulunan Adalet Bakanı Cemil Çiçek'le konuşuyoruz. "Bütün bunları AB'ye yaranmak için değil, ihtiyacımız olduğu için yaptık. Demokrasiye bizim ihtiyacımız var. Müzakere tarihinin şu veya bu olacağı umurumda değil..." diyor.

Adalet Bakanı'na göre uyum paketlerinden sonra Türkiye'nin şu andaki önceliği anayasasını yenilemektir. Değiştirmek değil, yenilemek. Zaten, yıllar içinde yapılan değişikliklerle 1982 Anayasası'nın yarıya yakını değişikliğe uğradı. Bir açıdan olumlu gibi görünen bu düzenlemeler anayasanın bütünlüğünü bozdu, zaten çok tartışmalı olan ruhunu kaybettirdi. Anayasa uzun bir süredir, Türkiye'nin geldiği aşamayı ve hedeflerini taşıyamıyordu. Uyum paketlerinden sonra bu gerçek iyice ortaya çıkmıştır. Bir yandan AB üyeliğini hedefleyen, bir yandan da demokrasi yolunda birbiri ardına önemli sınavları yüzünün akıyla atlatan bir ülkenin, darbe anayasasıyla yoluna devam etmesi de mümkün değildir. Çiçek de bu noktadan hareketle, "Başlangıçtaki değiştirilemez maddeler hariç, bütün anayasa değiştirilmelidir. Uyum paketlerinin felsefesine uygun yeni bir metin yazılmalıdır" diyor.

Bakan, bu değişikliğin parlamenter rejimin de bir gerekliliği olduğuna dikkat çekiyor. Nasıl bir gereklilik? "Bizde yasama, yürütme ve yargı birbirine karışmış durumda. Bunun yanısıra, parlamenter rejimlerde sembolik bir konumda bulunması gereken Cumhurbaşkanı da tıpkı Fransa'daki gibi yarı-başkanlık yetkilerine sahiptir. Yetkisi var, sorumluluğu yok.... Bunun değişmesi şarttır."

Anayasa'nın birçok maddesi bugünün Türkiye'sini taşıyamıyor. Sadece Cumhurbaşkanı'nın yetkileri ya da hukuk kurumlarının pozisyonları değil, ülkenin uluslararası sistemle uyumunu düzenleyen 90. Maddenin de değişmesi gerekiyor. Uluslararası sözleşmeler ve anlaşmaların hukuk sistemimize nüfuzuna blokaj koyan bu madde yenilenmelidir.

En önemlisi.... Anayasa Mahkemesi'nin etkinliği azaltılmalıdır ki, bu kurumun sistem üzerindeki ağırlığının yarattığı problemin MGK'dan aşağı olduğunu düşünmemek lazımdır. Şu halde, teker teker bütün maddelerle uğraşmak yerine anayasanın tümünün değişmesi, metnin hafifletilmesi ve anayasaya bir demokrasi ruhu kazandırılması mantıklı olacaktır.

1980 darbesini takip eden dönemin olağanüstü şartlarından doğan ve temel mantalitesi "güvenliği temin ve kalıcılaştırmak" olan anayasa, AB gibi yüksek hedefler şöyle dursun, mevcut iç dinamikleriyle Türkiye'yi bile taşıyamaz durumdadır. Bugün, Türkiye toplumunu ifade edecek temel hukuki ve siyasi değerler, bireysel hak ve özgürlükler ile ifade edilmektedir. Aslolan, devletin yetkileri değil, insanların hak ve özgürlükleridir. Anayasa da insanlarla devlet arasındaki ilişkileri tanzim eden temel sözleşmedir. 12 Eylül anayasası ile yola devam etmekte zorlanan toplum şimdi oturup devletle yeni bir sözleşme imzalamak istiyor.

Çoktandır da zaten bunun işaretlerini vermektedir. Son işaret de içinde MGK'nın etki alanının değiştirilmesi olan uyum paketidir. MGK'nın etki alanının sınırlanması açık bir şekilde, "güvenlik kaygısı"nın bir ulusal politika imal etme aracı olmaktan çıkması demektir. Türkiye bunu sadece hak etmiyor, buna ihtiyaç da duyuyor... "Bu kadar özgürlük tehlikelidir, bize özgü şartlar vardır" mazereti artık geçerliliğini yitirmiştir. Cemil Çiçek'in deyimiyle bu tür engellemeler "binamaz özrü"dür.

Türkiye'ye yeni bir anayasa kazandırma görevi Meclis'tedir. TBMM, hükümetten gelen "uyum" pasını çok iyi değerlendirmek zorundadır.


1 Ağustos 2003
Cuma
 
MUSTAFA KARAALİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED