AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Başbakan'a çağrı

Son zamanlarda birkaç yazımın sonu, Ak Parti'nin Doğu-Güneydoğu için farklı bir atılım yapması çağrısı ile bitti. Bugün bu konuyu biraz daha etraflıca yazmak istiyorum.

Adalet Bakanı Cemil Çiçek, "Eve Dönüş Yasası"nı ısrarla "devletin tüm birimlerinin katkısı ile hazırlanmış bir proje" olarak tanımladı. Ak Parti'nin farkı belki bu yasanın, örgüt çözücü klasik bir "pişmanlık yasası" ndan öte daha insani bir yaklaşım sergilemesiydi. Ama bu iş varıp gene de "örgüt çözücü" hüviyetle sonuçlanmaya mahkumdur; eğer artı adımlar atılmazsa...

Artı adımlardan ben, çok daha şümullü bir "insani açılım"ı kastediyorum.

Mesela ben, Tayyip Erdoğan'ın Başbakan olarak varıp bir köyde, bir annenin elini öpüp "Anne söz, ben Kürtçe öğreneceğim, ama ne olur sen de Türkçe öğren de anlaşalım, halleşelim" demesini bekliyorum.

Size göre böyle bir girişimin Doğu-Güneydoğu'daki yansıması nasıl olur?

Taa seçimler öncesinde Batman'dan bir okuyucum arayıp "Batman dağlarında bir çoban bile Tayyip'i tanıyor ve seviyor" demişti.

Tayyip Erdoğan'ın bu tür jestlerle gönül kapılarını açan bir kazirması var. Hani ne denir, yakışıyor ona, bir fakir sofrasında bağdaş kurup, aynı çorba tasına kaşık uzatmak... Bir çocuğun başını okşamak, bir annenin elini öpmek, bir nine ile kucaklaşmak...

Bana göre Doğu-Güneydoğu'da asıl yıkılan şey duygu bütünlüğüdür. Ve asıl imar edilmesi gereken de odur. Bir duygu kopması-kırılması yaşanıyor. Doğu-Güneydoğu'nun kavmi yaklaşımlara en uzak, en soğuk, dindar insanlarından bile, bu duygusal kopuşa dair tepkilere tanık oluyorum. Ve "onlar bile yıprandıysa, diyorum kendi kendime, çok şey kaybedilmiştir bu vatan toprağında..." Bu duygusal kırılma nasıl izale edilecek?" sorusu en hayati sorudur bana göre. "Şavata'dan Angara'ya ses getmiiir" mısraları neden etkili oluyor bu topraklarda sorusu zorlamalı Ankara'nın yüreğini...

Şöyle bir soru üzerinde düşünelim:

-Devlet nasıl var oldu bugüne kadar, Doğu-Güneydoğu'da?

-Neden her yer HADEP'li Doğu-Güneydoğu'da?

Bir soru daha:

-Acaba Doğu-Güneydoğu insanı, bir duygudaşlık yakaladığı için mi HADEP'le bütünlük arzediyor?

Benim kanaatim şu:

-Hayır, HADEP bile duygudaşlık yakalamış değil bölge insanı ile... HADEP'le bile bürokratik soğukluğun ötesinde ilişki kuramıyor bölge insanı. HADEP kadroları bile Türkiye'nin klasik devlet adamı soğukluğunu aşabilmiş değil.

O yüzden, yalnız kalmışlık hissi savuruyor bölge insanını...

Bir şefkat eli uzansa...

Bir dost gülücüğü...

Politikasız bir sevgi uzanışı...

Onu anlar bu insanlar... O yürek tınısını hisseder...

Ak Parti'nin kadınlarının gündemine Doğu-Güneydoğu ne zaman girecek acaba? Kaç AKP'li kadın, ayağına şalvarını geçirip, köy köy dolaşıp anneleri, çocukları dinleyecek... Politikadan uzak ilgi, yardım, dostluk, sevgi taşıyacak? Adanmış, sade bir Anadolu kadını gibi... Adsız, sansız bir adanmışlıkla...

Bu yara böyle sarılır ancak diyorum ben.

İktidar partisine mensup Doğu-Güneydoğulu milletvekillerinin bir sevgi projesi var mı? Ne sundular hükümete bugüne kadar?

Hükümet bir yığın ve her biri diğerinden ağırlıklı sorunu buldu önünde, bunu kabul etmek lazım. Ama, Doğu-Güneydoğu'daki sancı, "Kürt meselesi" diye adı konan sancı, belki de Türkiye için her şeyden öncelikli ilgiyi hak eden bir kronik sancı niteliği taşıyor. Irak'la ilginin niteliğini bile, içimizdeki bu sancı belirliyor. Kuzey Irak, bu sancı sebebiyle ukdeleşen bir vakıa.

"Ya Kuzey Irak bir çekim merkezi olursa..." diye kaygıya düşecek bir ülke mi olmalıydık biz? Malazgirt'i, Çanakkale'yi, Milli Mücadele'yi aynı sevdalarla yapmış insanlar olarak, canı canına, kanı kanına karışmış insanlar olarak, bir uluslararası kumpastan endişe duyacak hale mi gelmeliydik? Amerika ya da Avrupa gelip, bu ülkedeki bir insan topluluğunun haklarını savunabilmeli miydi?

Öyleyse, bir acil planınız olacak bu konu ile ilgili. Asılacaksınız bu konuya...

-Ben sana odaklandım, mesajı vereceksiniz bölge insanına. Senin derdini yüreğimde hissediyorum, diyeceksiniz. Sen Anadolu'sun, sen vatansın, sen Türkiye'sin diyeceksiniz. Bunu ne kadar yürekten söyleyebilirseniz, ne kadar iğretilikten arınabilirseniz, o kadar inandırıcı olacaksınız.

Bu, Tayyip Erdoğan üzerinde en etkili olmasını istediğim bir yazı...

Turgut Özal'ı sevmişti bölge insanı, ama ANAP o sevginin altını besleyemedi. Gaffar Okkan'ı sevdi bölge insanı, ama rahmetli Okkan, sadece bir bürokrattı. Şimdi Tayyip Erdoğan'ın bana göre Özal'dan bile çok duygudaşlık imkanı var bölge insanı ile... Tayyip Bey, bunun stajını İstanbul gecekondularında yaptı... Partisi de ANAP'tan daha yatkın bu işe...

Şimdi dağ yollarında doğum yapan kadınlara, kahvehanelerde işsiz oturan gençlere, okul yüzü görmemiş, kavruk yüzlü çocuklara, ekilip dikilmeyen boz tarlalara bakıp yüreği gözyaşı dolan ve o acıyı hizmet aşkı haline getirip devleti seferber eden bir Başbakan... Öfkeleri kuşkuları, yargılamaları bir yana bırakıp, "burada size hizmet için duruyorum" diyen bir Başbakan... İşadamlarının, devlet görevlilerinin elinden tutup, belki susuz, okulsuz, yolsuz köylere gidip "İşte burası vatanımız, buralara sevinç gelmeden sevinmeye hakkımız yok" diyebilen bir Başbakan... Belki, sahillerin Televole insanlarını bile, ülkenin bu yüzü ile tanıştırıp, farklı bir insani ilgi boyutu geliştirmeyi başaran bir Başbakan...

Ve son tahlilde HADEP'li belediyelere bile sıcaklık sergileyen, "Haydin insanımızın güzel geleceği için elele" çağrısı yapabilen bir Başbakan...

Bunları ve daha çoğunu yapmanın ve ülkeyi duygu kırılmasının doğurduğu sancılardan kurtarmanın tam zamanıdır.


7 Ağustos 2003
Perşembe
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED