AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Risk değerlendirmesi

Türkiye Irak'a asker gönderecek mi? Haberlere bakarsanız gönderecek. Hükümet, ilgili her kişi ve kesimle görüşerek 'risk değerlendirmesi' yapıyormuş... Askerin görev alacağı bölgeyle ilgili bir ön çalışma da yürütülüyormuş... Başbakan Tayyip Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök'ün bugün görüşecekleri Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ikna edilebilirse, tezkere yazılıp Meclis'e gönderilecekmiş...

"Mişli geçmiş" cümlelerle anlattığıma bakmayın; gazetelerin çoğu, Irak'a asker gönderme işine çoktan olmuş-bitmiş gözüyle bakıyor...

Oysa, kazın ayağı pek öyle değil. Irak'a asker gönderme işi TBMM önüne gelecek bir tezkereye bakıyorsa, 1 Mart'ta yaşananı hatırlayıp sonuçtan umutlu olmak o kadar kolay değil. ABD ile ilişkiler hazır yeniden düzelme aşamasına girmişken, hükümetin yeni bir tezkere krizine meydan vermemesi gerekir. Meclis'i 'elde var bir' kabul etmek için herhangi bir sebep ortada görünmüyor.

Hükümetin 'risk değerlendirmesi' yapmak için değerli kaynaklarını çarçur etmesi de lüzumsuz. Irak'a savaşı başlatan ABD ve İngiltere'ye projektörleri çevirdiklerinde kararın siyasî riskini hemen anlayabilirler. Tony Blair 'itibarsız' bir biçimde ortalarda dolaşıyor; İngiliz bakanlar halk içine karışamıyor, ölümünden sorumlu tutuldukları devlet memurunun cenaze törenine katılmamayı yeğliyorlar. George W. Bush rakipsiz ve dağınık Demokratlar karşısında ikinci dönemi çantada keklik görüyordu; rakip cephe 'savaş karşıtı' platformdan bir başkan adayı çıkarıp seçimi kazanma umuduna girdi.

Irak'a müdahalenin ekonomik ve barışa dönük faturası da hayli yüksek. Washington'daki birkaç 'neo-con' ile Bush, Londra'da Tony Blair ve bir-iki 'yesmeni' dışında, Irak'a 'olumlu' yaklaşan pek kalmadı. Hergün "Saddam yakalandı, yakalanacak" gazını pompalıyor Washington, buna karşılık işgal güçlerinden hergün bir-iki kişi (asker-sivil) hayatını kaybediyor.

Türkiye'nin bu bataklıktan uzak durması gerekiyor.

Tabii, bataklığı kurutma konusunda çaba göstermesine hiçbir engel yok. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün Washington ziyareti sırasında gündeme gelen Irak'ta sorumluluğun Birleşmiş Milletler'e bırakılması teklifi yerindeydi. İşgal güçleri, belli bir takvime bağlı olarak Irak'ı terk etmeyi kabul eder ve BM devreye sokulursa, Türkiye, düzen kurucu olarak elbette Irak'ta sorumluluk üstlenebilir. İmar faaliyetlerinde, demokratik altyapının oluşturulmasında, Iraklılara huzur ve barışın ulaştırılmasında komşu Türkiye'nin büyük katkısı olabilir. Elektrik ve su başta olmak üzere ülkenin savaşla birlikte mahrum kaldığı temel ihtiyaçları en kısa zamanda karşılayabilir Türkiye...

Bu noktada ABD'de henüz bir tavır değişikliği sezilmiyor. İşgal valisi konumunda olan Paul Bremer'in kendisiyle işbirliği yapan Iraklılardan umudunu kestiği sesini yükseltmesinden belli; Washington'daki patronları da Bremer'in düzeni sağlayacağından fazla umutlu görünmüyor. Şimdi Sünniler kafa tutuyor, ama Washington'da bilme durumundaki kadro, esas tepkiyi zamanını bekleyen Şiiler'den alacaklarının da farkında... İşler o zaman içinden çıkılmaz hale gelecek.

Türkiye, nâfile bir işgale askerle katkıda bulunacağına, ABD ve İngiltere'ye yaptıklarının yanlışlığını anlatarak yardımcı olmalıdır. Saddam Hüseyin'den kurtulduğuyla yetinmeli ABD ve İngiltere, Irak'ın geleceğini belirleme açgözlüğünden vazgeçmelidir. Irak'ı Iraklılara, bölgeyi de bu bölgenin ülkelerine bırakmalı ve ortalığı daha fazla karıştırmadan askerlerini geriye çekmelidir.

Yoksa, bizimkilerin sözünü ettiği 'risk değerlendirmesi' ABD'ye bunları söyleyebilmek için mi yapılıyor? Öyleyse doğru yoldalar demektir...


7 Ağustos 2003
Perşembe
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED