AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Kırmızı çizgi: Eğitim

Uyum paketleri AB desteğiyle de olsa zor geçti, yedincisi de en zor geçeni oldu. Sebebi, yedinci paketle "sistemin ana karakterini koruma-kollama görevi bulunan TSK"nın etkinliğinin sınırlanmasıydı.

Aslında sınırlanma tam gerçekleşmiş sayılmaz. Çünkü TSK'nın zaman zaman çıkışını meşru kıldığı farzedilen "koruma-kollama misyonu", İç Hizmet Kanunu'nda var olmaya devam ediyor. Ayrıca, söz konusu çıkışlar bazan hareket başarılı olduğu takdirde fiili olarak (de facto) kendi meşruiyyetini kendisi de getirebiliyor. Ancak uyum paketlerinin gene de bu iradeyi önemli ölçüde sınırladığı kabul edilebilir.

Gelmek istediğim asıl "kırmızı çizgi" konusu bu değil. Belki bundan daha öte bir kırmızı çizgi var: Eğitim alanı.

Sistem üzerine tutucu kanatlarını geren bir kesim, eğitim alanında şablonların kaldırılması karşısında müthiş bir direnç gösteriyor. Dünya değişmiş ama o alanda müthiş bir reaktif tavır var: Geçemezsiniz.

Eğitim alanı cumhuriyetin hassasiyet gösterdiği bir alan. Devrimlerin en sıkısı, Tevhid-i Tedrisat o alanda gerçekleşmiş.

Kabul etmek gerekiyor ki, cumhuriyetin başlangıcında Türkiye'nin bir eğitim hamlesine ihtiyacı da vardı. Osmanlı'nın yıkılış sürecinde eğitim alanı tarümar olmuş, bu alandan ülkeyi büyük ufuklara taşıyacak kadrolar yetişemez hale gelmişti. Bir hamle gerekliydi. Bunun adı "Devrim" de olabilirdi, muhtevasını sağlıklı belirlemek şartıyla...

Bu yıl, cumhuriyetin 80'inci yılı kutlanacak ve bu yıl yapılan ÖSS'de 26 bin, LGS'de 40 bin öğrenci sıfır puan aldı.

Tam 80 yıl ve tam 40 bin sıfır...

Ben diyorum ki, eğitim sistemimiz, bu ülkenin çocuklarını ıskartaya çıkarıyor.

Kim suçlu bakmıyorum, sonuç bu kadar vahim...

Çığlık atılması gerekli bir şey varsa, bu ıskartaya çıkarma düzeni değil mi?

Yoo, sistem üzerine titreyenlerin kılı kıpırdamıyor.

Ben Sayın Cumhurbaşkanı'nın bir demecine rastlamadım, eğitimin yaşadığı felaket görüntüsü üzerinde... Çağırdı mı Milli Eğitim Bakanı'nı, "Sayın Bakan ne bu hal?" diye sordu mu? "Yeni bir hamle bekliyorum sizden" dedi mi? Bu ülkenin çocukları bu felakete mahkum olmamalı" dedi mi? Duymadım.

"Milli Eğitim özel okullara 10 bin başarılı ama fakir çocuk gönderecek de, laiklik karşıtı kimi okullar gönenecek..."

İşte Sayın Cumhurbaşkanı'nın gösterdiği duyarlılık bu alanla sınırlı...

Bu ülkede faaliyet gösteren, yani müfredatını bu ülkenin yasal kurumlarının hazırladığı, bu ülkede yetişmiş öğretmenlerin ders verdiği, bu ülkenin müfettişlerince denetlenen okullar üzerinde kuşku!!!

Bu, bir Cumhurbaşkanı'nın işi mi?

Varsa böyle bir somut olay, getirirsiniz bakanın önüne... Ya da Cumhurbaşkanlığı'na bağlı teftiş kurumlarınca denetletir, hükümetin önüne somut olaylar koyarsınız. Bir ülkenin Cumhurbaşkanı, binlerce özel okulu şaibe altında bırakacak bir gerekçe ortaya koyabilir mi?

Ama Türkiye gerçeği bu.

Sayın Cumhurbaşkanı, böyle bir kapsayıcı makamın kimliği içinde, ama bana göre "daha özel" bir "kırmızı çizgi" hassasiyetini seslendiriyor. "Daha özel", yani sistemin hakim şablonlarının aşıldığı endişesine bağlı bir hassasiyet! "Bu ülkede birileri çıkar ve sistemin hakim şablonlarını aşar!" Bu endişe, bir kesimde özellikle eğitim alanında "kırmızı çizgi" duyarlılığı oluşturuyor. Ve eğitim alanından çıkıp, bütün alanları kuşatıyor.

Eğitim 80 yıldır bir gerilim alanı. Ona bağlı olarak Türkiye gerilim alanı.

Cumhuriyet döneminde belki özeleştirisi yapılmayan ana husus, eğitim şablonlarının toplumla (Cumhur'la) uyumunun hangi seviyede olduğu hususudur. Hatta bu alanın sistemin alt şuurunda genelde "Halka rağmen" psikolojisi içinde yürüdüğü bile söylenebilir. "Halka rağmen halkı adam etmek!" Ana eğilim bu olmuştur. Onun için de, eğitim alanı halk iradesi ile seçilen siyasi kadrolara bırakılmak istenmemiştir. Her şeyi halktan iyi bilenler vardır(!) ve halkın siyasi kadrolara yansıyan taleplerinin hiçbir anlamı yoktur!!!

Şu anda eğitim alanında olan bitenlere bakınız.

Meclis bir YÖK Kanunu çıkarabilir mi?

Milli Eğitim Bakanlığı hukuki çerçeve içinde kalmak şartıyla okullarla ilgili bir düzenleme yapabilir mi?

Bunlar teorik olarak mümkün olan şeyler. Ama gelin de "kırmızı çizgiler" bahsinde karşı karşıya kalınacak olan dirence bakın!

Bize 40 bin sıfır yeter!

Yeter ki kimi beylerimizin şablonları kurtulsun!

Bakın dünya değişiyor. Düşünceleri şablonlama imkanı yok artık. TV'ler, internet, sokaklar, gazeteler, dergiler ve daha sayılamayacak iletişim araçları... okullardan kat kat fazla bilgi ve değer taşıyor çocuklara... Sadece diploma vermiyorlar o kadar.

Reaktif tavırlar bir şey kazandırmıyor çocuklara ve ülkeye...

Birbirimizi çelmeleyeceğimize, birbirimize karşı kuşku biriktirip yollar keseceğimize, kafa kafaya verip, "bir çocuğu daha nasıl kurtarırız bu cangıldan?" gayretine girmeliyiz.

40 bin sıfır da uyarmayacaksa bizi, eğitim konusunda geldiğimiz nokta hakkında, ne zaman uyanacağız? Kıyametten sonra mı?

Çıkın şu kırmızı çizgi kuşatmasından ne olur!


15 Ağustos 2003
Cuma
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED