Adalet ve Kalkınma Partisi ikinci yılını geride bıraktı. Bu kısa süreye de hem siyasal tarihin en hacimli iktidarlarından birisini ve hem de en kapsamlı tasfiyesini sığdırdı Geleneksel siyasal taksimatı bütünüyle iptal ederek, boşalan alan üzerinde kendi siyasal varlığını bina etti.

Bu, kayda değer önemli ve tarihi bir siyasal zaferdir. AK Parti'nin yükselişi, cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik buhranının doğurduğu siyasal ve toplumsal şartlarda başladı ve parti de bu ilk hareket hızını ustalıkla değerlendirip; sadece toplumun umutlarından birisi olmakla kalmadı kendisi dışındaki diğer bütün umut yönelimlerini de kendi bünyesinde toplamayı başarmıştır. Siyasal iktidarını daha seçimden önce bu koordinatlar içine yerleştirerek önemli bir zemin yaratmıştır.

Hangi kıstas kullanılırsa kullanılsın AK Parti, siyasal açıdan başarılı bir partidir, yöneticileri giriştikleri işi başarmışlardır. İktidar dönemi de bu başarıya paralel gelişmelerle sürmektedir yani; Ak Parti 58 ve 59. hükümetler döneminde seçim zaferinin tesadüfen gerçekleştiği yönünde kanaat uyandıracak bir icraat hatası yapmamıştır. Meclis gücünün doğal olarak yarattığı icraat potansiyelini beceriyle kullanarak temel ekonomik göstergelerde disiplin sağlamış; sosyal barış bağlamında ise keskin bir rüzgar olmasa da tatlı bir esinti estirebilmiştir. Henüz, Kürt sorunu, YÖK, din eğitimi ve başörtüsü gibi muhataralı alanlara el atmamış olsa da, bir süre sonra bu alanlarda bir çözüm tahakkuk edebileceği umudunu da zedelememiştir.

Bunların yanında, Avrupa Birliği gibi üst düzey bir politik hedefin yakınlaştırılması ve Irak krizi gibi son derece problemli bir eksende iktidar ünitelerini birer birer doldurmaya başlamıştır. Dahası Tayip Erdoğan, Yüksek Askeri Şûrâ toplantılarına sonuna kadar katılarak; ordunun siyaset üzerindeki etkisinin azaltılması konseptinin sadece AB rüzgarıyla sınırlı olmadığını da göstermiştir. Boşalan ya da zaten boş olduğu halde doldurulmayan alanları kullanma iradesini göstermiştir. Bu yaklaşım, en az 7. Uyum Paketi kadar önemli bir siyasal dönüşümün habercisidir.

AK Parti ve lideri, kuruluş aşamasında yaşadığı "askerin siyasete karışması problemi"ni iktidarda gideren bir siyasal güç olarak, ciddi bir sükse de sağlamıştır.

Bütün bu olumlu notların yanısıra bu partinin hâlâ ciddiye alınması gereken sorunları olduğunu da belirtmek gerekiyor. Kısa sürede gelen siyasal başarının kalıcı olabilmesi için bu eksikliklerin dürüstçe değerlendirilmesi ihtiyacı yabana atılmamalıdır.

Ak Parti iktidarının başarısı hâlâ bu partinin icra kapasitesinden çok, "tek parti iktidarı" olmasına dayanmaktadır. Dahası, hükümetin icra yürüyüşü belirgin bir şekilde Başbakan Erdoğan etrafında oluşmakta ve onun yüksek popülaritesi özellikle ekonomideki iyi gidişin teminatı gibi görünmektedir. İcra kapasitesi topyekün bir sinerji ile devreye sokulmalıdır. 365 kişilik dev bir Meclis grubuna dayanan iktidarın, Başbakan ve sınırlı sayıda bakanı dışında da ağır topları olmalı; parti insan malzemesini kamuoyuyla paylaşmada daha cömert davranmalıdır. Böyle bir tezahür de ancak, toplumu heyecanlandıran projelerin üretilmesi ve bunların ön plana çıkmasıyla mümkün olabilir. Bugün itibariyle toplumda umut vardır ve bazı projeler ortaya konulmuştur ama hâlâ, heyecanı "iyiye gidiş beklentisi"ni aşan bir proje devreye sokulmamıştır.

2B arazilerinin satışı akılcı bir formüldür, duble yol kendi içinde tutarlı bir plandır ancak, Türkiye'nin temel sorunları olan istihdam ve üretimi tetikleyecek daha doğrudan girişimlere ihtiyaç vardır. AK Parti, işsiz stokunu eritmek zorundadır. Tıpkı, 175 katrilyonu aşan iç borç, 117 milyar doları aşan dış borç stoklarını eritmesi gerektiği gibi…

Erdoğan da çok iyi biliyor ki böylesine borçlu bir ülkede, umudu uzun bir süre ekonomik veri olarak enjekte edebilmek mümkün değildir. 2 yıllık Ak Parti varlığı, 8 aylık Ak Parti iktidarı solan umutları yeşerterek ayağa kalkma zemini hazırlamıştır. Hedef şimdi, bir daha düşmemek üzere ayağa kalkmak olmalıdır.

MUSTAFA KARAALİOĞLU

Künye

Temsilcilikler

AboneFormu

MesajFormu